-9-

1.3K 332 76
                                        

Deniz'in sandaleti vardı evde. Bekle sen burada deyip, bir koşu onu getirdi kadının ayağına. Öylece de oldu sandalet. Deniz ufak tefekti. Habibe boylu. Ayak numaraları ne demeye aynı olacaktı ki?

Apartmana girdiler. Eski tip asansöre geçtiler. Habibe, hep ellerini bağlamış, hep boşluğa bakarak duruyordu. Kesin şoktaydı. Deniz'in de işe yarayacağı tutmuştu ya yaralı parmağa işemesindi. Kadının önünden geçip kapıyı açtı. Geç şöyle, çekinme geç geçlerle. Sandaleti çıkarmasa da olurdu. Çıkardı. Terlik vermek icap ederdi. Yoktu ki kadın terliği. Aha bu sandaletlerle geziyordu Deniz. İçeri çekingen tavırlarla girdi. Salona, oradaki yuvarlak masaya, üstündeki akşamdan kalma yiyecek içeceğe bakmadan geçti. Köşe koltuğun bir kenarına oturdu, arkasına yaslanmadan, ucuna, eğreti şekilde. Bir bardak su doldurup getirdi Afşar. Temiz bardak bulamayacaktı az kalsın. Bazen oluyor çok dağıtıyordu. Bazen de eli iş tutuyor temizliyordu.

"Habibe, su içer misin?"

İçerim demeden bardağı aldı Habibe, bir yudum aldı, bardağı elinde tuttu. "Afşar Bey, çizgili bir gömlek giymişti katil." Afşar, oturdu kadının yanına biraz boşluk bırakarak. "Uzun boyluydu."

"Ne kadar uzun?"

"Sizin kadar. Ama siz biraz ince yapılısınız. O sanki geniş sırtlıydı."

"Saçları?"

"Saçlarına bakmadım?"

"Ayaklarına, ayakkabılarına, ellerine..."

"Yok. Babamın eşyalarını karıştırıyordu. Mutlaka parmak izi vardır değil mi?"

"Evet. Abdulkadir'i göstersem sana, benziyor mu sence söyler misin?"

"Söylerim."

"Tamam, sen şimdi dinlen. Ben bir olanı biteni öğreneyim."

"Yorgun değilim ben. Gösterin fotoğrafı."

"Dosyasından çekmelerini isteyeceğim. Sana odamı verebilirim. Nevresimleri değiştirelim. Uzan biraz."

"Uykum yok. İster misiniz fotoğrafı?"

Merkezde kim var acaba diye düşündü? Ogün'ü aradı. Henüz evden çıkmamıştı. Merkeze gidince istediğini yapabilirdi. Fakat sabrı yoktu Afşar'ın. İstek Habibe'den gelmişse derhal yapılmalıydı. Habibe daha kaç kez bir şey isteyecekti ki ondan... Tanıdı tanıyalı bitmiyor gibiydi de istekleri. Bu kadar da endişe etmese miydi acaba Afşar? Neydi bu kaygılı bağlanan tarafına sebep. Aman yaranayım da beni sevsin.

Sevmeyin ulan beni! Ben bir başıma da severim sizi.

Afşar, mesai arkadaşından katta temizlik yapan çalışanın telefon numarasını istedi. Çünkü başkalarının telefon numarasının onda olması için samimiyet kurması ya da işinin düşmesi gerekiyordu. Afşar nadiren samimiyet kurduğu gibi bir temizlik işçisine işi düştüğü de bugüne dek olmamıştı. Onu aradı doğruca. Oralarda kim var diye sordu? Sema. Kaderin buluşturup durduğu Sema. Ondan dosyayı bulmasını ve fotoğrafı çekmesini istedi. Telefonu kapattı. Yerine oturdu. Kadının başındaki örtü kaymıştı. Saçları ön kısmından görünüyordu. Nizami bağlanan eşarp durmuyordu başında. Belli ki daha hazırlıklı bir örtünme şekli vardı böyle serbestçe atılınca başında kalmıyordu. Ne bilsindi Afşar, ona bilsin diye öğretilenlerden değildi, hususi meraklandığı mevzulardan ise hiç değildi. Fotoğraf mesaj olarak geldi. Habibe, fotoğrafa uzun uzun baktı. Bilemedi. Arkasından gördüğü adamı hem de sabahın şafak sökmemiş karanlığında şimdi vesikalık bir fotoğrafla nasıl tanıyacaktı ki?

Sana Kendimi AnlatsamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin