13

1.3K 311 40
                                    

Selamlar canlar. 

çok beklettim biliyorum. sorumluluk sahibi biri olduğumu bilen bilir bilmeyen kendi gibi bilir :) bu sıralar yoğunluğum sahiden çok fazla. Bölümleri ilk kez yazıp yüklüyorum düşünün. 

Bir sonraki bölüm için gün vereyim anlaşalım. haftaya cuma görüşmek üzere. 

***

            İnsanın sahici dertleri olunca hani şu onun yakasına yapışan varoluşsal sancıları dışındaki dertlerden bahsediyordu, karısının gözaltına alınması ve cinayet şüphesi ile tutuklanma ihtimali gibi... İşte o zaman derdini anlatası geliyordu insanın. Psikologların tükendiği yer de burasıydı herhalde. Gerçek dertleri çözemezdi ki onlar. Ne yapacaklardı da çözeceklerdi, gidip sahici katili mi bulacaklardı? Sahici katili bulmak polislerin işiydi, sancıları yönetmek. Şimdi Afşar, kime anlatacaktı derdini. Psikoloğunla yatarken düşünseydi bunu, bir gün ihtiyaç duyduğunda arayacak kadar sınırı çizilmiş bir ilişki kurabilseydi güzel olan her kadınla... Erkeklerle de derdini anlatacak samimiyeti kurmuyordu ki Afşar. Kendinden başka güvendiği kimsesi de yoktu. Babana bile güvenmeyeceksen bu devirde sözünün adamı gidip iki günde evlenmişti. Yirmi yedi mektubunun okumuş, daha önceki kocası iktidarsız olmasına rağmen yine de bana iyi davransa ömür boyu evli kalmak ağır gelmez diye mektubuna yazan kadınla kurduğu amansız ve anlamsız bağa dayanarak, on sekiz yaşından büyük olmanın ona verdiği yetkiyle "Evet" demiş, soy adı Afşar olan kadına kendi soy adını verip kocamın adı Afşar demenin tarifli ya da tarifsiz ne fark eder, amanlı ya da amansız ne fark eder mutluluğunu yaşatmıştı. Habibe'yi de evlendikleri günden bugüne mutlu görmüşlüğü de yoktu ama kızın annesi öldürülmüştü mutluluğu reva mı görmüşlerdi sanki ona. Belki de öldürülmemişti de intihar etmişti. Sevdiğiniz biri ölümü kendi seçti ise yas tutmamalısınız diye yargı dağıttı zihninden. Çünkü istediği şeyi yaşayan sevdiğiniz istediği gibi de ölmüştü. Sizi bağlayan hiçbir şey yoktu.

"Ne düşünüyorsun Afşar?"

Şimdi Afşar, odasında, masasının hemen önünde oturduğu amirine bu düşündüklerini anlatsa adam onun ruh hastası olduğuna emin olurdu. Sadece açığa alınmakla kalınmaz, bu süreçte sağlık kontrollerinin de yapılması yönünde bir rapor tutan amiri onun hastane hastane gezdiği adli tabiplerle kavga gürültü bir sürece girmesine sebep olurdu.

"Yolu kapattın amirim," dedi Afşar.

"Ne yapayım oğlum, müdüre gidip kadını gördüm o kadın Afşar'ın karısı değil desem adam illa ki görüntüleri görmek isteyecek gözüne dek kapalı kadını görünce de bana kimi kazıklıyorsunuz ulan siz diye parlayacak. Ben senin karını gözünden tanıyamam Afşar. İnsanı kocası bile gözünden tanıyamaz zaten." Ben tanıdım, diye düşündü Afşar. Hem de emin oldum. "Bunun için aşık olmak lazım herhalde oğlum. Başka türlüsü de aklıma yatmıyor benim."

Aşka da girdik mi amirle, çık çıkabilirsen... Aşktan bahseden yoktu zira Afşar'ın aşk diyesi de yoktu yaşadığına.

"Sabah sevk etmeseniz mahkemeye amirim. Ben bir şeyler bulurum belki, çıkayım şu binadan sorup soruşturayım."

"Arkadaşlar soruşturmada titizler biliyorsun. Üstelik herhangi birinin dosyası da değil artık bu dosya. Seni severler bilirsin."

"Bilmem," dedi Afşar. "Ben kimsenin sevgisinden emin olmadım bugüne dek amirim. Bir köpek besle demişti zamanında biri bana onun sevgisinden emin olursun. Tam iki gün besledim. Hayvan beni hiç seviyormuş gibi gelmedi. Aldığım yere geri verdim. Kanımız ısınmadı birbirimize dedim sebep olarak. Biraz zaman tanısaydınız deyince barınağın başındaki kadın ona demiştim ki sevecekse ilk anda sevsin, ben ona ekmek su verdikten sonra aç olan herkes beni sever. Öyle değil mi amirim sebepsiz seveni bulmak lazım. Ondan da ben emin olamıyorum gerçi. Neyse amirim, sen beni sevmesen de mesleğimi düşünüyorsun ya hatırım için şu savcıyı oyalayın biraz."

Sana Kendimi AnlatsamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin