Karakolun uğultusu başını ağrıtıyordu Afşar'ın. İş bu kadar stresli ve zor gelmemişti ona bugüne dek. Başı ellerinin arasında masasında oturuyordu. Amiri ve savcı, Habibe'nin ifadesini bizzat almak istemişlerdi. Artık Afşar'ın ifade alması doğru olmayacaktı. Üstelik Afşar da görgü tanığı iken. Tanık olarak öncesine ilişkin de bir dolu şey anlatmışken. Güvenlik soruşturmasını hızlandırışı, yıldırım nikâhına koşarak gidişi herkesi şaşırtmış, asla bir daha evlenmez denen Afşar evlendim diyerek çıkıp gelmişti. Hem de tırnağına kadar örtülü kadınla.
"Komiser Bey?" Sen eksiktin der gibi kaldırdı başını Afşar. İsmail burnunun dibine kadar gelmişti. Teklifsizce oturdu. "Bizim kızı bulmuşsun." Başını salladı Afşar. "Neredeymiş?"
"Benleydi."
"Oldu mu şimdi böyle? Bir devlet görevlisine..."
"Devlet görevlisi sıfatı ile değil canım, kocasıyım ben. Saadet Hanım yaşasaydı elleriyle evlendirecekti bizi. Böylesi nasipmiş."
İsmail, esmer bir adamdı esasen. Esmerler kızarınca morarıyormuş meğer bizzat izledi Afşar. Tepkisiz, sözsüz ve daha fazla açıklamasız.
"Su içer misin İsmail Bey?"
İçmezdi. Ayağa kalktı. "Şerefsiz misin ulan sen?" dedi. Dediği ile Afşar'a bir kafa attı. O kafayı atmayacaktı. Eğer atmamış olsaydı Afşar da henüz taze damatken karısının amcasını dövmek zorunda kalmazdı. Elinden almaya on kadar polis gelip hiçbiri güç yetirememiş olmazdı. Bu olay büyüyüp ifadedeki savcı ile amire kadar ulaşmazdı. İsmail doğru durmamıştı. Kim ne derse desin, o adam bu dayağı hak etmişti. Nicedir birini dövdüğü de yoktu bizim Afşar'ın. Stres denen şey birikince fena patlıyordu. Günlük atmak lazımdı bu stresi. Bulduğun yere bırakıp yola öyle devam etmek.
Tuvalette patlayan dudağını incelerken içeri giren Samet, "Afşar, amir seni çağırıyor!" dedi.
Kurulama havlusundan bir tane çekip dudağına bastırdı doğruca oraya gidecekken Samet durdu önünde. "Evlilik işinin aslını bana anlatacak mısın?"
"Niye dert ortağım mısın sen benim?"
"Ulan, işi hızlandırırken sordum mu niye diye? Şimdi sorayım izin ver de."
"İzin verdim, sor!"
Adamı geçip gitti Afşar. Sormak başka şeydi cevap almak başka. Amirin odasından içeri girdi. Habibe oradaydı. Başına bunca işi açan Habibe. Bok vardı o mektupları okuyacak. Edebiyat meraklısı özenti herif!
"Evet amirim."
"Otur gel Afşar."
Afşar, Habibe'nin yanındaki boşluğa oturdu. Bir saat önce evlendik daha diye geçirdi aklından. Yanına oturabilirim. Savcı elindeki kâğıdı uzattı. "Karının ifadesi."
Karın da ne acayip olmuştu ha! Hani bir daha evlenmeyecektin dangalak herif der gibi. İfadeyi baştan sona okudu. O okurken kimse konuşmadı. Mukayyit memur, sürekli ona bakıp duruyordu. Ne bakıyorsun ulan dememek için zor tuttu kendini.
"Olmuş!" dedi Savcıya geri verirken.
"Sağ ol," dedi Savcı. "Niye dövdün amcayı oğlum?"
"Hususi bir mesele. Aile içi..."
"Afşaar!" Amir, kendi hükmünü geçirmek amaçlı girdi devreye. Ulan ben seni hiç sevmiyorum yine savcıya sempatim var dese...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Kendimi Anlatsam
General FictionSana Kendimi Anlatsam sen de dinlesen... Hep bir anlaşılma isteği ile yaşadığımız zaman diliminin içinde herkesin de anlatma isteği bu kadar çokken kim kimi dinleyecek şaşırıp kalırız. Fakat buldu isek dinlenildiğimiz yeri değer makamımız orası olur...