✨✨
Günün sonunda akıl terazisinde kendini bir kefeye yaptıklarını bir kefeye koymalı insan, kendi karakteri ne kadar ağırsa ona göre hareketlerde bulunmalı kendine yaraşanı yapmalı. Büyüklendiği her an küçük gördüğü şeylerin altında kalırdı yoksa.
Yüzü tutmayacak olanı yapan başını utançtan yerden kaldıramaz derlerdi, doğru idi muhakkak yeni yeni anlıyordu. Adamın başının yerden kalkmaması utancından idi belki de.
Büyük ağaydı Şirvan Koçbey. Kimseye eyvallahı olmayan ağa. Kendini gördüğü yerden çok aşağıdaydı, o ihtişamlı günlerinin yükleri yeni binmişti omzuna. Büyüklendiği şeyler içerisinde küçülüp kalmıştı herkesin gözünde.
Yattığı hastane odasında dolaşan boş bakışları anasının süslediği ağıtlar ile seğirdi, öfkeleniyordu. Güçlü kudretli bedeni öylesine bitkindi ki öbür yöne dahi dönemez olmuştu. Burnundan kıl aldırmıyordu aciziyetine rağmen. Ağa babasına baktı kapkara gözleri bütün kini ile. Sorumluydu gözünde. Onu çok uyarmıştı.
Hiçbirini görmek istemiyordu, bir de onu daha da sinirlendiren, karısını da hastane kapısına getirmiş olmalarıydı.
Hiç sesi soluğu çıkmayan karısına döndü boş bakışları bu defa. Başı eğik, gözleri yerde ve uzun saçları yüzünü kapatmıştı kızın. Yalnızca bir kısmını gördüğü yüzü her zamanki gibi solgundu. Minicik burnunun ucunda düşmek ile kalmak arası bekleyen damla hiçbir şey hissettirmedi kendisine. Üzülecek değildi ya, onca şey yaşatmıştı ona ölse ardından iki gün ağıt yakmazdı.
"Oğlum, ah oğlum ah!" Babasının yanında içli içli ağıt yakan anasına "Susacak mısın artık ana!" dedi hırsı ile. Yediremiyordu, hazmedemiyordu duyduklarını.
1 Saat Önce
"De hele doktor, oğlum iyidir?" Agir Ağa hastaneye yetişir yetişmez bulduğu doktorun yakasına yapışmıştı. Peşinden gelini ile karısı Hacer Hanım da geliyordu.
Nasıl geldiklerini bile hatırlamazdı sorsalar. Mizgin yetişmişti araba ile harap halde iken yanlarına, onları alıp getirmişti hastaneye. Yaşlıca adamın duyduğundan beri eli ayağı tutmuyordu. Korktuğu başına gelmişti. Çok uyarmıştı Şirvan'ı amma oğlu burnunun dikine gitti diye düşünüyordu. Kendi hatasını görmezden geliyordu.
"Şirvan Koçbey'in yakını mısınız?"
Yenice olduğunu tahmin ettiği arkada duran hemşire konuşmuştu doktor yerine çünkü doktor korkudan ağzını açamamıştı. Büyük Ağa idi karşısındaki, Agir Koçbey. Oğlu kadar bu adamdan da ürkerdi. Bam teline bastı mı durmayacağını bilirdi adamın merhameti yanı sıra.
"Oğlumdur Şirvan, babasıyım ben de hele artık neyi var iyi mi!" Kükreyen adam ile yerinden sıçradı hemşire. "İyidir oğlum bir şey desene!" Kızcağız kekeleye kekeleye "Omuriliğine denk gelmiş kurşun, zedelenme var." dedi. Zor zekat bitirdiği cümlesini "Hayati tehlikesi yok fakat zedelenme sonucu felç oluşmuş." diyerek tamamladı.
Dünya dönüyordu fakat bomboştu, şimdi dünyası başına yıkılmıştı işte adamın. Hemen ardında olan Hacer Hanım "Felç mi?" dedi korka korka. Hemşire başını sallayınca "Ne der bunlar Agir, tanımazlar benim oğlumu?" dedi tutunduğu son umuda sarılarak. Agir Ağa titreyen dudaklarını sımsıkı bastırdı birbirine.
"Nerdedir oğlum?
"Ben götüreyim sizi." Hemşireyi takip etti kendini ayakta kalmaya zorlayarak. Hacer'de korka korka takip etti onları.
Ariya'nın peşinden gelip gelmediğine bakmamıştı bile ikisi de, oysa hepsinden çok o kızcağızın dünyası başına yıkılmıştı. İlk bu felç lafı ile anası sayesinde tanışmıştı, şimdi kocası için öyle diyorlardı. Yerinde bekliyordu öylece, ne bir adım öne ne bir adım arkaya atamamıştı. Bedeni titriyor beyni kabullenmemek için elinden geleni yapıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/328368344-288-k324677.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bebek Özleminde
RomanceEski bir köy kurgusudur. İnsanların bilinçsiz ve cahil olduğu "dönem" kurgusu olduğunu unutmadan okumanızı rica ediyorum. Bu bir kitap, gerçek hayata dair, geçmişe dair içinde yüzlerce düşünce barındırıyor. Yazılanlar 'yazarın' düşüncesi değildir, i...