Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
-Necip Fazıl Kısakürek
Yine oturmuştu Efsun defterinin başına. Yine, yeni, yeniden onu anlatmıştı her sayfasına. Yine dalmıştı yaşayamadıklarına, söyleyemediklerine. Korkaktı Efsun, pişmandı. Çok pişmandı. Yaptıklarına değil yapamadıklarına, yapmadıklarına pişmandı. Zamanı keşke geri alabilsem diye düşünürdü hep bu defterin başına geçince. Keşke geri alabilsem ve daha cesur olsam. O zamanlar yaptıklarının doğruluğundan emin olan Efsun'un yıllar geçtikçe en büyük keşkesi haline gelmişti o zamanlar. Hayata geç kalınmaması gerektiğini en iyi bilen oyken hayatına geç kalmıştı yine.
Görkem... En derin kalp sızısıydı o Efsun'un. En derin boşluklarıydı. Kolay kolay kapanmayacak yaralarıydı...
Mine evden çıktığından beri önüne koyduğu defterle bakışıyor içindekileri bir bir döküyordu en sadık dostuna. Bunca zaman en gizli, en saklı köşelerde tuttuğu duygularını bir tek ona anlatabilmişti. Çok sevmişti, sevmeyi öğrenmişti. Biraz acı bir tecrübe olmuştu onun için ama onunla yaşadığı her anıya minnettardı bir yandan.
7 Ekim...
Bugün kalp sızısının doğum günüydü. Sadece iki doğum gününde yanında olabilmişti. Sadece iki doğum gününde ona güzel dileklerini söyleyebilmişti. Ondan ayrı geçirdiği her doğum günü onun bugünü başkalarıyla kutlama düşüncesiyle kalbini ezip geçiyordu. Belki şuan sevgilisinin yanındaydı, belki kalabalık bir arkadaş topluluğuyla kutlayacaktı doğum gününü. Görkem'in yüzünü, Efsun'un bakmaya kıyamadığı, baktıkça nefesinin kesildiği gülümsemesi süsleyecekti. Uzaktan da olsa izleyemeyecek olmak çok, çok acıtıyordu canını.
Onunla iletişimi kesmeye karar verdiğinde her şey daha kolay olur sanmıştı o zaman. Unutur, zamanla sevgisi azalır ve sonunda içindeki boşluklar kapanır diye düşünmüştü. Onun yanında ona gizlerini söylemeden durmak zor gelmişti onun için ama işler hiçte öyle olmamıştı. Uzaklık hiç yardımcı olmamıştı Efsun'a. Daha çok acıyordu şimdi canı. Daha çok sızlıyordu içindeki boşluklar. Daha çok parçalanıyordu içi onun kokusunu duymadığı için. Belki biraz daha cesaretli olsa her şey farklı olur muydu?
Belki o hazırlardı ona en güzel sürprizi. Tutardı ellerini bakardı o içinde kaybolduğu gözlere uzun uzun. Çekip sarılırdı sıkıca, bırakmazdı, bırakamazdı. Yüzündeki gülümsemenin sebebi olmak isterdi.
Yine derin nefes alma ihtiyacı hissetti Efsun. Oturduğu sandalyeden kalkıp camını araladı. Sonbaharın o kokusunun odasına girmesine izin verdi. Odasının penceresi kaldıkları apartmanın küçük bahçesine bakıyordu. Bahçedeki ağaçların yaprakları sararmış yavaş yavaş yeri süslemeye başlamışlardı. En sevdiği sonbahar bile içindeki ağırlığı alıp götüremiyordu Efsun'un.
Çok özlemişti.
Biraz daha camın önünde dışarıyı seyrettikten sonra pencereyi kapatıp masasına geri döndü. Hava, yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Bugün yazdıklarını okuyup kapattı defterini. Örttü tüm gizlerini siyah kapakla. En değerli gizini çıkardığı çekmecesine geri koydu.
Artık çıkması gerekiyordu evden. Arkadaşı evden çıkmadan akşam onlarla buluşması için söz almıştı Efsun'dan. Her ne kadar arkadaşının tam olarak ne yaşadığını bilmese de birini çok sevdiğini biliyordu ve onu üzgün görmeye dayanamıyordu Mine. Çoğu zaman yüzünden eksik olmazdı gülümsemesi Efsun'un. Çok hayat dolu. Çok neşe dolu bir kızdı ama bazen içine kapanırdı. Bazı günler yüzünü güldürmek zor olurdu ve bugünün o günlerden biri olduğunu biliyordu. Evden çıkmamak için çok direnmişti ama Efsun bencillik yapmak istemediği için bir şekilde sevgilisinin yanına postalamıştı Mine'yi, ama o çıkmadan akşam onlarla buluşması için söz verdirtmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smeraldo
RomanceBüyük boşluklar bırakır bazı insanlar bazı insanların kalplerine bilmeden. Ve o insanlar yaşar o boşluklarla gizlerini söyleyemeden.