-Sillage-

20 5 0
                                    

Seni sevmekmiş en güzeli yaşantıların

O sahillere, o sonsuz ormanlara, en kuytulara

Varmakmış o yerlere seninle, o derin sulara

Duymakmış gür sesini seninle çalkantıların

-Ümit Yaşar Oğuzcan

İlk provaların yapılacağı gün gelmişti. Artık Ekim'in son günleriydi. Hava soğumuş kış yavaş yavaş gelmişti ve dışarıda sonbaharın son yağmurları yağıyordu. Efsun ise yine kantinden çıkmış yüzündeki gülümsemeyle babasının sarılmasına eşlik ediyordu.

Okulda saat daha erken olmasına rağmen neredeyse hiç kimse yoktu. Kampüsün boşluğundan faydalanarak fakülte ve kantin arasındaki taş yolun ortasında durdu ve yapraklarını döken ağaçların altında başını kaldırarak yağmur yağan gökyüzüne çevirdi. Her yağmur yağdığında yaptığı gibi.

"Hoş geldin baba." diye mırıldandı kendi kendine. "Bu sefer sarılmak için çok beklettin. Özledim seni." derken gözleri doluyordu.

Efsun yağmurda ıslanırken bir bedende öylece yağmurun altında duruyor Efsun'u izliyordu. Lisedeyken de Efsun yağmur yağarken dışarı çıkar dakikalarca ıslanırdı ve Görkem onu köşeden izlerdi. Fakat Efsun gittikten sonra o da yağmurlara sığınmıştı. Efsun babasına sarılıyor, Görkem ise Efsun'a sarılıyordu. Yağmurun altında ıslanan bedeni hatırlıyor eski günleri düşünüyordu. Şimdi ise yıllardır görmediği bedenin tekrardan yağmurun altında ıslanmasını izliyordu. Eskiden köşeden izleyen beden şimdi onunla ondan habersiz yağmurun altında ıslanıyordu.

"Sonunda isteğini yerine getireceğim. Sahnedeyken beni izlemeyi unutma."

Efsun yağmurun altında öylece dururken kendini izleyen bir çift gözden habersizdi. Başını gökyüzünden çevirirken açmıştı gözlerini. Yağmurun kokusunu içine çekerek tekrar yürümeye başladı.

İlk durağı soyunma odasıydı Efsun'un. Üstünü değiştirdikten sonra ise tekrar provanın yapılacağı sınıfa doğru adımladı. Ekin Efsun'u sınıfta bekliyordu.

Sınıftan içeri girince sınıfın güzelliğine yine hayran kalmıştı. Bu salonda prova yapmayı çok seviyordu. Kapının yanında iki büyük pencere vardı ve pencerelerin yanında da koyu renk perdeler duruyordu. Pencerelerin olduğu duvarın tam köşesinde ise koyu kahverengi bir piyano, diğer bir köşede ise bir sandalye ve müzik sistemi vardı. Odanın diğer duvarları ise boydan boya ayna kaplıydı. 

Efsun'un gelişini aynadan gören Ekin ısınmasına ara verip arkadaşına döndü yüzünü.

"Dışarda yağmur yağıyor." dedi Ekin gözleriyle pencereleri gösterirken. Biliyordu Efsun'un her yağmurda babasına sarıldığını. Sonra arkadaşına döndü ve garipser bir tonda "Ama sen ıslanmamışsın." dedi. Efsun arkadaşının cümlesiyle kıkırdarken "Soyunma odalarında saç kurutma makinası var. Bunu senin benden iyi biliyor olman lazım." derken ısınmak için hareketlenmeye başladı.

Bu sefer Ekin'den bir kıkırtı çıkarken "Haklısın unutmuşum. Çabucak kurulanmana sevindim. Sonra hasta oluyorsun." dedi arkadaşına dil çıkararak.

Arkadaşının keyfinin yerinde olmasına seviniyordu. Efsun'un Görkem ile karşılaşmasının üstünden iki hafta geçmişti ama daha Ekin Görkem'i kampüste görmemişti. Efsun'un da gördüğünü düşünmüyordu ama bilmiyordu arkadaşının her gün onu gördüğünü. Efsun Görkem'i görüyordu ama rastlaşacak cesareti hala kendinde bulamadığı için Görkem onu görmeden uzaklaşıyordu bulunduğu yerden. Deneyeceğim demişti ama nasıl deneyecek bilmiyordu.

SmeraldoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin