Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerin kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
-Orhan Veli Kanık
Yatağına uzanmış dün yaşadıkları ve duyduklarına anlamlar yüklemeye çalışıyordu Efsun. Her şeyi zamana bırakmaya karar vermişti ama düşünmeden edemiyordu işte. Tutarlı bir tutarsızlığı vardı kendi içinde ve şuan düşünmek en büyük tutarsızlığıydı aslında.
Önce Mert'in dedikleri geldi aklına. Ya böyle bir ihtimal varsa. Görkem'in Efsun'u, Efsun'un Görkem'i sevdiği gibi sevme ihtimali her zerresinin heyecandan yerinde duramamasına sebep oluyordu. Sonra Görkemle konuşmaları geliyordu aklına. Bu sefer gözlerindeki bakışın derinliğini hissediyordu Efsun ama sevilebilme ihtimali hala uzak geliyordu. İhtimal bile vermiyordu aslında ve galiba biraz da korkuyordu.
Karşılıksız sevmişti bunca sene. Görkem'i sevmeyi bilirdi ama sevilmeyi bilmezdi yüreği. Sevilmeyi tatmamış yüreği yıllarca susarak sevdiği kalp karşılık verirse ne yapacağını bilemezdi.
Aklına gelen şeylerle sırt üstü yattığı yatakta sağ tarafına döndü. Bu seferde Ekin'in dedikleri aklına gelmişti. Arkadaşının da dediği gibi bu sefer dağılamazdı. Bu seferde dağılırsa nasıl toplardı bilmiyordu kırıklarını. Ya cesaretini toplayıp her şeyi söyleyecek ve olanlara katlanacaktı ki bu onun için çok uzak bir ihtimaldi. Ya da hissettiği her şeyi hissettirecekti. Söylemektense bir şeyleri hissettirmek daha iyi duruyordu şimdilik. Hem dün ilk adımı da atmıştı bunun için. Görkem ona bir şeyler anlatırken çekmemişti gözlerini gözünden. Lisedeyken bakamazdı o kadar uzun süre gözlerine.
Efsun düşüncelere dalmışken arka fonda içini sızlatan şarkının çalmasıyla gözlerinin dolmasına engel olamadı. "Söyleyemedim." diyordu şarkıda. Aynı Efsun gibi. "Sessiz öptüm nefesini. Söyleyemedim."
Efsunda söyleyememişti yıllarca. Yanındayken sessizce izlemişti hep onu. Tüm şiirleri onaydı tüm gizleri ona. Fark etmeden onun olmuştu. Dinlediği her şarkıda arar olmuştu sesini. Geçmiş değildi o, belki geleceği de değildi ama her yaşadığı gündü. O Efsun'un söyleyemediği gizleri, son dansı, kalbinde hiç kapanmayan boşluğuydu.
Yine içinde birikenlerle yazmak istedi. Zaten geçen açmıştı o defteri ve bir daha ne zaman kapatır bilmiyordu. Dağılmadan kapanır mı onu da bilmiyordu ama babasına dediği gibi zordu bir daha kapanması.
Yavaşça yaşlı gözlerini gezdirdi kara defterde. Tüm haykırışları, gizleri, inadı bu defterdeydi. Yavaşça boş sayfaya geldi ve yine, yeni, yeniden sığındı kelimelerin limanına.
Yılar önce hayatına ansızın girmiş Efsun fark edemeden kalbinde krallığını kurmuştu. Öyle büyük bir alana sahipti ki içinde, sadece kendine ait kılmıştı kalbini. Ondan sonrada bir daha başkası için atmamış, atamamıştı kalbi.
İlk aşkıydı o Efsun'un. Onun haberi olmadan aklına kazıdığı ilkleri, sığındığı kelimeleriydi.
Sandalyesinde biraz daha oturduktan sonra tekrar döndü yatağına. Gözyaşlarını daha fazla tutamazken yine ıslanmıştı yastığı gözyaşlarıyla. Gözyaşlarının verdiği ağırlıkla uykuya daha fazla direnemeyip kapadı gözlerini.
Ne kadar uyudu bilmiyordu ama kapının tıklatılması ve ardından açılmasıyla uyandı uykusundan. Olduğu yerden kıpırdamazken Mine geldi yanına. Bugün okula gitmemişti. Biraz evde kalıp düşünmek istemişti. Arkadaşları da bu isteğe karşı çıkmazken yalnız bırakmışlardı Efsun'u. Gerçi onlara düşünmek istediğini değil hasta olduğunu söylemişti ama onlar arkadaşlarının hasta olup olmadığını anlayabiliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Smeraldo
RomanceBüyük boşluklar bırakır bazı insanlar bazı insanların kalplerine bilmeden. Ve o insanlar yaşar o boşluklarla gizlerini söyleyemeden.