-İç Çekişler-

38 5 0
                                    

 Bir şey var aramızda

Senin bakışından belli 

Benim yanan yüzümden.

 -Nahit Ulvi Akgün

Kafeden ayrılan iki beden ağır adımlarla evlerine doğru ilerliyorlardı. İkisinin de kafası düşüncelerle doluydu.

Mine'nin içinde bastırdığı, kafasını kurcalayan onlarca soru vardı. Görkem ile Efsun nasıl tanışmıştı? Efsun nasıl bu kadar tutulmuştu? Bir beden başka bir bedeni karşılık almadan bu denli sevebilir miydi? Bu zamana kadar arkadaşına sormadığı, soramadığı her soruyu sorup cevabını almak istiyordu. Eskiden birkaç girişimi olmuştu arkadaşının buhranlı hallerini gördüğünde fakat bu girişim Ekin tarafından hep engellenmişti. Bir tek Ekin biliyordu Efsun'un kalp sızısını.

Efsun'da ise kafa karışıklığı vardı. Yıllarca hasretinden yanıp tutuştuğu bedeni karşısında görmek bir nebzede olsa iyi hissettirmişti ona ama bundan sonra ne olacaktı? Her gün aynı okulda aynı kampüste görmek iyi gelecek miydi? Yıllardır görmemesine rağmen içinde bastırmaya çalıştığı duygulara yine karşı gelebilecek miydi? Görkem tekrar onunla iletişim kurmak isteyecek miydi?

Bilmiyordu Efsun. Her seferinde olduğu gibi bunu da zaman gösterecekti. Zaten zaman, hep planlananın tersine işlemiyor muydu?

Küçüklüğünden beri en temiz aşklara özenirdi. Filmlerde, anne babasında gördüğü en saf en temiz aşklara özenirdi hep. Beni de sonunda böyle bir aşk bekliyor diye düşlerdi. Hayalleri vardı tanımadığı aşkıyla ilgili.

Bileklerinden öpülecek kadar sevilmek istiyordu Efsun. Babası hep bileklerinden öperek severdi onu. "Seni bileklerinden öpecek insanı sev. Masum öpüşleri olsun. Kırmadan, incitmeden sevsin seni." derdi ona. Sonra onunla pikniğe gitmek istiyordu Efsun bir uçurum kenarına. Hayatın uçsuz bucaksızlığı gözler önündeyken sevgisinin de sonsuzluğuna uçurumların şahit olmasını istiyordu. Nedensizce sevmek ve sevilmek istiyordu. Kırmadan, dökmeden.

Onu bekleyen aşk ise karşılıksızdı. Düşlediği şeyleri yapamamıştı Görkem'le. Öylesine ondan habersizdi ki, Efsun ona gizlerini açma cesaretinde hiç bulunamamıştı.

Söylese her şey farklı olur muydu? Daha mı pişman olurdu yoksa sevdiği adamın kollarında mı olurdu şimdi? O zamanlar kendine dair özgüveni olmayan liseli kız hislerini söyleme cesareti bulamamıştı. Yeni tanıştığı hislerle baş etmenin yolunu kaçmakta bulmuştu.

Akıllarındaki düşüncelerle kaldıkları eve sonunda ulaştı iki arkadaş. Mine çantasından anahtarı çıkarıp kapıyı açınca ilk önce kendi geçti içeri ve üzerindekilerini çıkarıp portmantoya astı bu sırada arkasından giren Efsun üstündekilerle birlikte salona adımlamıştı. Daha fazla ayakta kalmak istemiyordu, çok yorulmuştu.

Fiziksel bir yorgunluk değildi onunki kalbi çok yorgundu.

Arkasından ilerleyen Mine'de kendini Efsun'un yanına bıraktı. İkisi de şimdi başını koltuğun arkasına yaslamış sessizlik içinde tavanı izliyorlardı.

Sessizliğe daha fazla dayanamayan Mine kafasını düşündüğü soruların cevabını bulmak için koyduğu yerden kaldırmıştı ki Efsun'un yanaklarından süzülen yaşları gördü. Gözleri kapalı sessiz sessiz ağlıyordu arkadaşı. Onun bu haline dayanmayan Mine elini yavaşça Efsun'un saçlarına çıkardı. Uzun, kahverengi saçları usulca okşamaya başlamıştı ki Efsun'un dudakları arasından bir hıçkırık kaçıverdi ve sımsıkı sarıldı arkadaşına.

SmeraldoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin