48- Veda

32 1 1
                                        

Gökalp beni eve bırakıp işe geri dönmüştü, eve girdim. Duş alıp biraz uyumak için uzandım, daha sonra annemin sesiyle uyandım. 

"Eslem hayatım, uyan canım iyi misin canım? Başın mı ağrıyor?" diye art arda sorular soruyordu. 

Yatağımda doğruldum "Annecim iyiyim yol yorgunuydum, duş alıp uzandım uyuya kalmışım. İyiyim." 

"Tamam canım, yemek hazır. Yedikten sonra bana her şeyi anlatacaksın, baban bekliyor canım gideyim ben." dedi.

"Tamam anneciğim, geliyorum. Bu arada anne, bir şey soracağım." 

"Efendim canım?" dedi gülümseyerek.

"Babam nasıl? Sinirli mi?" diye sordum tereddütle. 

"Hayır canım sinirli değil, sadece seni merak etti." 

"Sevindim." dedim gelen rahatlama hissiyle.

"Niye canım?" diye sordu. 

"Bana kızmadığı için." 

"Baban sana kızabilir mi hiç, ama Gökalp'i öldürmek istediğine eminim." dedi.

"Annecim onunda bir suçu yok ki, nereden bile bilirdi ki yağmurun yağacağını."  

"Evet haklısın canım, benim için sorun değil. Neyse, yemekten sonra konuşuruz." deyip gitti. 

Banyoya gidip elimi, yüzümü yıkadım. Sonra mutfağa gittim annem ve babam beni bekliyorlardı.  Babamı öpüp "Nasılsın babacığım?" diye sordum. Yüzünden bana kızgın olup olmadığını anlamaya çalışıyordum.  

"İyiyim aşkım, sen nasılsın? Nasıl geçti yolculuğunuz, bir felaketle daha karşılaşmamışsınızdır umarım." dedi. Burnundan soluyormuş gibi hissediyordum.

"İyiyim babacığım, bir felaketle daha karşılaşmadık." dedim ama zar zor gülümsüyordum. Belli ki babam kızgındı ama bana belli etmemek için çabalıyordu. Anneminde dediği gibi bana değil belki ama Gökalp'e fena derece de kızmıştı. Daha sonra yemeğimizi yedik, masayı toparlayıp oturma odasına geçtik. Babamın kahvesini yapıp götürdüm.

"Teşekkür ederim aşkım, seninle biraz konuşalım mı?" diye sordu. 

"Tabi babacım, bende konuşmak istiyordum." dediğimde "Tamam aşkım sen basla o zaman." dedi sıkıntıyla.

"Babacım, Gökalp ikimiz için bir ev almış onu görmeye gittik. Bu ev ormanın içinde, görüp dönecektik. Yağmur falan derken mahsur kaldık, Gökalp'in bir suçu yok kızma ona." dedim. 

"Tamam kızım, fırtına çıktığında dönebilirdiniz ama neyse olan olmuş. Sen artık kendi kararlarını verecek yaştasın. Bu güne kadar bizi üzecek bir şey yapmadın, sadece aşk gözünü kör etmesin." deyip duraksadı. Gülümsedim, babamı gerçekten çok seviyordum. 

Sonra devam etti. "Bu adamı ne kadar iyi tanıyorsun ki kızım, seni üzecek bir şey yaparsa onu öldürürüm bilmiş ol." 

"Babacım onu tabi ki çok iyi tanıdığımı söyleyemem ama beni sevdiğini gözlerinde görüyorum. İyi bir adam, benimle evlenmek istiyor ve evimizi almış. Bir gelecek hayali kurmuş, daha ne yapabilir ki." dedim babamın dediklerine de saygı duyarak.

"Tamam aşkım, söyle ona daha fazla uzatmasın ailesini alıp gelsin. Bu işin adını koyalım artık." dediğinde neredeyse mutluluktan havaya uçacaktım.

"Seni çok seviyorum babacım, sen benim ilk ve tek aşkımsın. Ben odama geçiyorum." dedim ve sevinçle odama gittim. Gökalp'i bu sevinçli haberi vermek için aradım, çaldı ama açmadı. Sonra geri döner deyip kızlara yazdım. Hepsi geri döndüler, mutluluktan havalara uçacakmış gibi hissediyordum. Bir saate yakın kızlarla yazıştıktan sonra telefonu şarja taktım. Biraz kitap okuyup uyurum dedim ama içimde bir sıkıntı vardı. Gökalp'e bir şey mi oldu diye düşünmeyi durduramadım. Tekrardan arayacaktım ama art arda mesajlar gelmeye başladı. Bu mesajlar Gizemli'den geliyordu. Uzun zamandır mesaj gelmemişti, mesaja bakmak için üzerine tıkladım.

Aşk-ı MedyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin