Özgürlük 2

58 140 0
                                    

Size upuzun bir bölüme geldim. Siz de yorumlarla gelin bana. Sonraki bölümde görüşürüz


Gün doğarken Asari diyarının merkezine kurulu sarayın avlusunda kılıç sesleri yükseliyordu semaya. Edves gün doğar doğmaz yatağından kalkmıştı. Birçok kişi onu yas tutarken hayal etse de onun durmaya niyeti yoktu. Yas tutması Luna'yı hiçe saymak demekti. Bu yüzden üzerine geçirdiği geniş gömleği ve tüm kurallara inat ayağındaki pantolonu ile Tifer karşısında çalışıyordu.

İki yana açtığı bacakları ile rakibinden hamle bekledi. Tifer kılıcını havaya kaldırıp olduğu yerden sıçradı. Edves ise olduğu yerden bir adım öne çıkıp kılıcı ile onun kılıcını buluşturdu. İkili ortada buluşurken Edves güldü.

"Bana karşı hiç şansın yok!" diyerek onu ittirdi. Tifer anlındaki teri silerken bir adım geriye çıktı.

"Benim değil, düşmanlarınızın hiç şansı yok prensesim!" dedi. Edves kılıcını olduğu yerde çevirip "Sıra bende" diyerek boynuna doğru hamle yapmak istedi ama Tifer bunu engellediğinde kılıçlar bir kez daha çakışmış, birbirlerine hamle imkanı tanımıyordu. Edves kılıcını alta çekip hemen yanı başındaki süs havuzuna elini sokup Tifer'in yüzüne suyu fırlattı. Soğuk su bedenine temas edince irkilen Tifer bir anlığına kontrolü kaybederken Edves'in dikkatini dağıtan ise adının söylenmesi olmuştu.

"Prenses Edves!"

Edves kılıcını rakibinin boynundan çekip arkasına döndü. "Ne var?" dedi. Bu sırada katiye hizmetçinin yüzüne bakmamış onun yerine kılıcını kınına yerleştiriyordu. Emrine verilen yeni hizmetçi kafasını kaldırmadan "Kralımız sizin görüşme isteğinizi kabul etti. Sizi taht odasında bekliyorlar.

"Tamam sen git! Gelecceğimi bildirin!" dedi. Hizmetçi selam verip uzaklaşırken Tifer Edves'in arkasından geldi.

"Görüşme?" diyerek önüne geçerken Edves boynunu salladı böylece omzundan göğsüne dökülen saçlar yeniden arkasını buldu. Edves kınına sıkıca sarılarak " Başlıyoruz." Dedi.

Yuci Diyarı

"Başlıyoruz" dedi, en öndeki at arabasının başında oturmuştu. Büyük bir ticaret kervanı getirmiş olan adam, üç alpi de aynı arabaya otturtmuştu. Üç alp şimdi at arabasının arkasında tam da adamın karşısında oturmuşken Tükel giydiği siyah, elbise benzeri gömleğin altına sakladığı kılıcının kabzasını tuttu.

Tonga "Sakin olasın gardaş." Diyerek teskin ederken artık kapının önündeydi at arabası. Atı süren seyis hafifçe dizginleri sallayıp atların ilerlemesini sağladıktan sonra Yuci askerleri atı durdurdu.

"Dur!" dediğinde kervanın sahibi tek hamlede arabadan inerek " Sevgili Yuci askeri, ben bir tüccarım adım Zusa'dır. Ülkenize, yedi diyarın en güzel kumaşlarını getirdim." Dediğinde asker üç alpi incelerken isminin Zusa olduğunu söyleyen adam üstündeki uzun yeleğin ucunu kaldırıp içeriden bir demir mühür çıkararak askere uzattı.

"Bu da saygı değer majestelerinden aldığım izindir" dedi. Asker elinde dikdörtgen olarak dökülümüş demiri alıp üzerine işlenmiş tamgaya baktı. Sonrasında gözleri yeniden üç kişiyi bulurken hem konuşmuş hem de demiri geri sahibine uzatmıştı.

"Peki bunlar kim?" dedi. Zusa ezilip büzülerek "Onlar ortaklarımdır." dedi. Asker buna pek inanmasa da adamın elindeki demir izin vermeye zorlamıştı. Kafasını kendi hesabına göre sallarken kapının önündeki diğer askerlere seslenerek "Açın yolu!" dedi.

Kapılar ağır ağır açıldı ve Zusa ile adamlar da içeri girdi. At arabasının üzerinde içeri giren üç alp için Yuci diyarındaki maceraları o andan itibaren başlıyordu. Hepsinin aklında yatan bir gün bu duvarlardan üzerlerinde cenk urbaları ağızlarında savaş naraları atarak girmekti ve şimdi her yerde dalgalanan Yuci bayrağı yerine kendi bayraklarını dalgalandırmaktı.

Umay : Savaş Vakti (Üç Taş Efsanesi 2) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin