Merhabalar, arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım.
Atılan ok ile dikkat kesilen ekipte Tonga ve Umay Ersun'a koşup üçü sırt sırta verirken Umay az ileride olan Tükel Tekin ve diğer alplere bağırdı.
"Emaneti koruyun!"
Diğerleri bunu yadırgamadı ve kafa sallamakla yetindi. Üç alp baygın adamı içine koydukları dev küfenin etrafını sararken üçü de kendini korumaya aldı. Etraflarındaki çember daralırken Tonga, elinde hiçbir silah olmayan Umay'a döndü.
"Eğer gücünü kullanacaksan tam sırası!" dedi. Umay yandan bir bakış atarak "Biliyorsun." Dedi. "Türütlerin kulağı her yerdedir." Dedikten sonra adamlardan biri. "Ya malınız ya canınız! Sökülün paraları!" dediğinde Umay kafa salladı.
"Sen canını vermeye ne dersin?" diyerek az önce Suyla'nın verdiği hançer ile saldırmaya gitti. Adam kılıcını üzerine savurduğunda Umay sağına kaçarak kurtulmuştu. Hemen arkasını dönüp düşmana fırsat sunmazken garip bir şey oldu ve bu dünyaya ilk adım attığı gün gördüğü kırmızı duman yeniden çıktı ve adam Umay'a kaldırdığı kılıcı ile kendi boğazını kesip önüne yığıldı.
Umay'ın gözleri önce ilerisine baktı. Birçok asker aynı durumu yaşarken dumandan etkilenmeyen birkaç askerin de alplerin kılıcı ile değil de dumanla birlikte öldüğünü fark edince dumanın tanıdık sahibini görmek üzere etrafına bakındı. Onu evin çatısında gördüğünde korkusuzca gözlerine baktı.
Gökçe ile göz göze geldiklerinde kendini bir pelerin ile gizlemiş olan Gökçe pelerini indirdi. Kaşlarını düzleştirirken dumanı topladı. Birkaç saniye içinde diğerlerinin de dikkatini çekerken hepsinin bakışları arasında "Kaçma vakti kandaşım!" dedi ve arkasını dönerek çatıdan atladı.
Tüm alpler donup kalırken Tonga bu seferlik kaçmasına izin verdi. Tek eliyle alplere dur derken kaşları çatılmıştı. Neyin peşinde olduğunu bilmiyordu. Umay'ın ise aklında yeni şüpheler filiz verdi. Kafası gittikçe karışan kadın için bu mesele de oturdu zihnine.
*******
Gün doğarken geceyi uykusuz geçiren kadın bulduğu ilk kap ile çeşmenin başına gitmiş ve içini buz gibi suyla doldurmuştu. Onu gören Tonga "Nere?" dediğinde Umay Tonga'nın varlığını bile umursamadan prensi hapsettikleri yer altı deposunun saklı kapısına doğru ilerlerken Tonga "Prensin yanına gitmek için erken değil midir? Sabah aşı yemeden o-"diyecekken Umay
"Önce onda!" dedi ve başka bir odaya geçip elindeki kova benzeri tahta kabı tahta zemine koyup yere dizilmiş uzun uzun minderlerden en baştakini kaldırdı. Yerin altında onu kapı karşılarken Umay az önce boynuna astığı anahtarı boynundan çıkararak kilide soktu. Oturan anahtarı çevirip kilidi açtı. Sonra ağır olan kapıyı kaldırıp yere inen merdivenleri görünce de doğrularak kova ile indi.
Elinde kovası ile indiği yerde herkes altın olduğunu düşünse de aslında burada isminin Saltuk olduğunu söyleyen çaşıdın, tüccar görünümüne destek çıkacak ürünleri vardı. Neredeyse tüm duvarlarına kilim ve peynir yığılı olan depoda sadece merdivenlerin tam karşısındaki duvar boştu ve orada da şimdi elleri bağlanmış bir prens uyukluyordu. Işığın sadece en tepedeki delikli pencereden geldiği ortamda Umay hızlı adımlarla prense ilerledi ve kovadaki suyu prensin üzerine boca etti.
Üzerine buz gibi su boca edilen prens ani bir refleks ile uyanarak etrafına bakındı. En son ne olduğunu anlamaya çalışırken Umay ellerini birbirine bağlamış bir şekilde güldü.
"Günün aydın olsun uyuyan prens!" dedi. Prens kaşlarını çatarak öfke ve şaşkınlık ile Umay'a baktığında dudakları önce şaşkınlık ile aralandı. Sonra saçlarından yüzüne damlayan su yüzünden görüş alanı bulanıklaştığı için kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay : Savaş Vakti (Üç Taş Efsanesi 2) (Tamamlandı)
Fantasy*DİKKAT BU SERİNİN İLK KİTABI BASİLİ ESER OLUP BU EVRENİN TEMELLERİ ORADA ATILMIŞTIR. ÖNERİ ÖNCELİKLE O KİTABIN OKUNUP SONRA BUNA GEÇİLMESİDİR. Sıradan hayatında en büyük hedefi hemşire olarak atanmak olan genç kadının hayatı bir anda değişmiş, önc...