-Nedenler ve niyeler-

50 140 0
                                    


Banıçiçek olduğu yerde dönüyordu. Kendi çadırında bir sağa bir sola gidiyor, Umay'ın yaptıkları ile kendi kurduğu bu kirli oyunun dağılmasının acısını çıkarmak için saldıracak bir şey arıyordu. Sırma ablasına anlamsız gözlerle bakarken ellerini birbirine bağladı.

"Abla ne olur? Nedir bu öfken? Umay denen o katunun sinirleneceği yerde sen mi sinirlenirsin? Masummuş işte." Dediğinde yüreğindeki masumiyet belli oluyordu. Ne olursa olsun Umay'a öfkelenemiyordu bir türlü.

"A benim akılsız kandaşım! Onun masum çıkması senin işine gelir mi sanırsın? O katunun varlığı obada oldukça, seninle evdeş olmaz Alpagut! Bir şekilde engeller!" dedi. Öfkesini ondan çıkarıyordu resmen. Patlama olmaması gereken yerde, olmaması gereken kişiye olmuştu. Yüreği yaralı olan bir kızdı o.

"Ne etti sanki Umay! Alpagut üreğine beni kabul etmiyorsa bu evdeşlik olmaz. Her gün doğanda başlayan kabusum, gün bitene kadar sürer! Onların gözlerimin önünde birbirlerine bakışları bile her şeyi anlatır! Görmez misin? Bu evdeşlik olsa bile Alpagut Umay'ı sevmeye devam edecek. Üreğine beni taşımayan adamı neyleyeyim ben!" diyerek yükseldi.

Gözünden bir damla yaş süzülürken bunlardan utanmadı. İki damla yaş gözünden süzülürken anlatmayı sürdürdü. "Onları gün doğanda gördüm. Alpagut Tigin, Umay düşerken öyle bir sarıldı ki taştan yüreği olanlar bile anlardı sevdalarını. Gök Tengri onların yazgısını bir etmiş görmez misin? Sen dün büyücü diyip saldırdın. Bugün aklandı. Yarın hain diyeceksin kurtulacak!" dedi.

"Ne yapayım peki Sırma? Sen de ne edeyim? Senin gibi çadırıma çekilip ağlayayım mı? Sevdan için senin yerine ben çabalarken sen beni mi suçlarsın bir de?!" dedi. Sırma ağlamasına son verirken göz yaşlarını sildi. Omuzlarını dikleştirdi.

"Sevda karşındaki de seni severse güzeldir. Uğruna Cenk etmeye değer! Tıpkı Alpagut'un Umay için obasını karşısına alacağı gibi. Umay denen o kadının tehlikeli olduğunu bile bile onunla o yolculuğa çıkması gibi. Benim de bir onurum var abla! Beni sevmeyen bir tigin için onurumu ayaklar atına alacağımı sanıyorsan, yanılıyorsun. En kısa vakitte toplanıp babamın yanına döneceğim! Bu mesele de kapanacak!" dedi. Bugün gördükleri ona her şeyi açıklamıştı. Alpagut Tigin'in ona koşmasını, Umay'ın onu dinlemesini ve birlikte kaçmaların anlıyordu.

"Peki kaç! Ama ya kaçmaktan başka bir yolu varsa!" dedi Banıçiçek. Gözlerinde başka bir ışık belirirken Sırma korktu. Ablasını tanıyordu. Yüzündeki ve gözlerinde gördüğü bu ifade ona hiç iyi şeyler söylemiyordu. Gülüşünü gördükçe albızların geldiğini düşünüyordu .

"Ya Umay'dan kurtulursam?" dedi. "Sonuçta bir ölüm onun içün de var! Tek bir oka bakar!" dediğinde Sırma kaşlarını çattı. "Sakın abla! Sakın böyle bir şey yapmaya kalkma! Can almaktan bahsedersin! Öz taşının koruyucusunun canını almaktan bahsettiğini bilirsin değil mi? Savaşın kaderini değiştirecek bir katunun canını almak mı? Bunun hesabını tegriye veremezsin." Dediğinde Banıçiçek kolunu tutup sıktı.

"Sen de aklını başına toplayasın. Türüt değilsin sen. Unutma onlar haksızlık etti ve postu hak etmedikleri bir şekilde aldılar. Çıkacak savaşta kaybetmeleri işimize gelir. Savaştan kaçıp bize sığındıklarında babama bağır basıp önünde diz çökecekler!" dedi.

Sırma ablasının yüreğinin karanlığı karşısında şaşkınlıkla ablasına bakarken kolunu çekip kurtardı. "Senin aklını albızlar götürmüş abla! Dediklerin olsa bile Yucilerin sonraki hedefi biz olacağız. Ne olursa olsun biz de Türüt'üz. O vakit ne edeceğiz? Anlaşma mı edeceğiz?" dedi. Bir adım geriye çıkıp kafa salladı.

Umay : Savaş Vakti (Üç Taş Efsanesi 2) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin