Umay nihayet o meşhur kaftanı giymişti. Saçlarını da örmüş başına başlığını takmıştı. Bedeni heyecana esir olmuştu yeniden. Kalbi bir kuş gibi çırpıyor göğsü körük misali inip kalkıyordu. Bu sefer farklıydı sanki veya o anın akışı heyecanını bastırmıştı.
"Ay ay Gök Tengim korusun kötü gözden. Pek görklü oldun Umay kızım."dedi Beyge.
Kaftanın arkasını hafifçe düzeltir gibi yaparken. Umay kafasını Beyge katuna çevrilerek bir şeyler diyecekti ki Aşpartma,"Olacak tabi ana. Kimin kızı o. Hem Alpagut Tigin'im boş yere tutulmadı ya." dedi ve imali bir şekilde güldü. Umay kızarmadı ve bu hoşuna gitmiş gibi ona katıldı. "Benim gibisi varken gidip hain Sayina ile evdeş olacak değildi ya." Dedi. İki kız da kıkırdarken Beyge kızına hafifçe dirseği ile vurdu.
"Sus kız! Kaç bahar geçirdin ana olursun dediğine bakasın hele! Umay kızım sende buna mı uyarsın?" dedi ama o da elini ağzına kapatıp kıkırdadı. Sonra bir kez daha yandan da Umay'a baktıktan sonra Aşpartma bir kez daha baktı ve zarifçe ellerini tuttu. Bu sefer ima değil dostluk vardı
"Çok güzel oldun Umay. Çok yakıştı bu giydiğin kaftan. Tiginim senden gözlerini alamayacak." dediğinde Umay kafasını salladı. "Teşekkür ederim Aşpartma."
"Hem ben bilirdim, Tengri şahit ki bilirdim. Bir gün senin de al kaftanla çadırından çıkıp Alpagut Tigin'e gelin olacağını bilirdim. Evdeşliğin kutlu olsun Umay Bike'm!" dedi ve elini bağrına bastı.
Umay, "Aşpartma etme şöyle şeyler, sen benim candaşım olmuşken araya bunları sokmak hoşuma gitmez. "dedi.
"Peki bikem, sen ne dersen o!" dedi. Umay gözlerini parlatarak "Bak hala der!" dediğinde Aşpartma konuyu değiştirdi. "Sen onu bırak da o eltin olacak Banıçiçek'in yüzünü gördün mü?" dedi ve cevap beklemeden devam etti. "Sabah gördüydüm onu. Somurtup dururdu. İmdi seni görende orta yerinden çatlar!" dedi ve kahkaha attı. Kahkahasına Umay da katılırken Aşpartma anasına döndü.
"Ay ana bize Gökçe boncuk var mıdır?" dedi bir anda. Beyge kafasını aşağı yukarı sallayarak "Vardır da imdi ne edecen kızım?"
"Ne olacak Umay'a takacağım. Göz değer imdi o albızdan.
Beyge "Kızım kandaşını, yeni toprağa koydu. Bırakasın da o kadar ola."derken benzer bir heyecan da Baybars'ın çadırında vardı. Kendi çadırı işgal altında olduğu için kardeşinin çadırında giyinmişti.
Alpagut kuşağının son ayarlamalarını yaparken Baybars arkasından bağırdı. "Hay alkışlar ola tegrime, ağabey!" diyerek gülerken Alpagut arkasını döndü.
"Kandaşım!" dediğinde Baybars ağabeyini bir kez daha süzdü. Siyah bir zemin üzerine gri desenleri olan dizleri üzerine biten bir kalın gömlek giymişti. Gömleğini beline deri üzerinde demir detayları olan , iki karış eninde bir kemerle sabitlemiş, kılıcının kınını da bunun üzerine sabitlemişti. Her zaman giydiği deri zırhı olmadığı için heybetinden bir şey kaybetmiş görünse de onun açığını boz renkli bir kürk kapatmıştı çoktan.
"Ağabey, yiğit olduğunu bilmeyen yoktur ama bu güveygülük seni daha bir yiğit etmiştir." Dediğinde Alpagut gülümsedi.
"Var olasın kandaşım, eh gayrı sıra sana gelir." Dedi ve elini omuzuna koyup hafifçe vurdu. Baybars omzunu sallayarak bakışlarını kaçırdı.
"Yok ağabey, evdeşlik imdilik uzak dura benden ben tek başıma mutluyum." Dediğinde Alpagut kafa sallayarak börkünü koyduğu mindere ilerledi. "Kandaş, bahara bende aynısını derdim, imdi toyumu kurarım. Böyle emin konuşmayasın. Bakarsın cenkten sonra da senle Elena katunun toyunu ederiz." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay : Savaş Vakti (Üç Taş Efsanesi 2) (Tamamlandı)
Fantasy*DİKKAT BU SERİNİN İLK KİTABI BASİLİ ESER OLUP BU EVRENİN TEMELLERİ ORADA ATILMIŞTIR. ÖNERİ ÖNCELİKLE O KİTABIN OKUNUP SONRA BUNA GEÇİLMESİDİR. Sıradan hayatında en büyük hedefi hemşire olarak atanmak olan genç kadının hayatı bir anda değişmiş, önc...