Merhabalar efendim biz geldik. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen.
Tonga nihayet İlter Yabgu'nun yanındaydı. Açılan kapıdan içeriye girdiğinde tıpkı Türüt otağında olduğu gibi arkada bir bayrağı önde oturduğu tahta tahtı ile İlter Yabgu'yu gördü. Kapının girişinden ileriye doğru sapmadan yürüyerek iki yana dizilen minderlerden, yabguya en yakın olanın hizasında durup sağ elini göğsüne bastı.
"Ne olur Tonga Alp?" dedi ve bakışları sağında ellerini arkasına atmış bir şekilde duran kızı Tunay'a çevrildi. 20 yıllık kızını tanıyordu. Gelişi ve duruşundan hayra alamet şeyler olmadığı belliydi. Bu duruşta bir sorun vardı. Eli bembeyaz olmuş sakallarına giderken Tonga mavi gözlerini yerden kaldırmak için yoğun bir çabaya girdi. Ellerini önünde bağlayıp bakışlarını kaldırdı.
"Yabgum, bunu söylemek benim için çok güç ama Alpagut Tigin'imiz yolda Yuci'lere esir düşmüştür. " dediğinde yaşlı kurt ayağı kalktı. Tonga'nın karşısına bir aslan gibi dikilirken kılıcına sarılmıştı.
"Senin dilin ne der? Ne demek esir düştü. O vakit sen ne edersin burada?" dedi. "İmdi senin peşine düşüp iz sürmen gerekirdi." Dedi ve oturduğu yerden kalktı. Sert adımları Tonga'nın tam önünde durduğunda bir an için Tonga öleceğini düşündü. İlter Yabgu'ydu bu. Öfkesi fenaydı, deliceydi. Vaktiyle öfkesi kılıcı olup çok can almıştı.
"Yabgum, tiginimizi onların eline bırakma niyetimiz yoktur ancak. Alpagut Tigin ve Umay katunun atlarını getirdik. Gün doğmadan iz sürmeye gideriz."
Yaşlı kurt kafa salladı. Az önceki öfkesini çabucak söndürmek için geriye çıktı. Arkasını döndü ellerini beline atıp oturduğu posta yürüdü. Dik omuzlarını indirdi, yaşlılık ile gelen göbeğini serbest bırakırken oturduğu postun tam önünde durup bayrağa baktı.
"Ağabeyime bitig gitti mi?" dedi. Tonga nihayet başını tamamen kaldırıp "Evet, yabgum gitti." dediğinde Tunay'ın dikkatini Umay ismi çekti. Babasının bu ismi sorgulamamış olması da cabasıydı. Oysa kendisi en çok onu sorgulamak istiyordu. Alpı olsa tanırdı, başka biri olsa bilirdi. Hadi obaya yeni yerleşen biri dense o vakit Alpagut'un yanında ne işi vardı da esir olmuştu. Kendi içinde hesap kitap görürken babasının gür sesi ile kendine geldi.
"O vakit, saba on beş alp vereceğim. İzini sürün! Bu eyi haber değildir. Alpagut yeğenim asla o saraya ulaşmamalı. O saraya girende cengimiz başlamadan biter!" diyerek durumu özetlerken Tunay atıldı.
"Baba, kendin dersin düşman dayandı deyyü. On beş alp vermek güç kaybı demektir. Ben ve beş alpim onlarla gideriz, Alpagut ağabeyim ile Umay denen katunu alır geliriz." Dedi ve Tonga'ya baktı.
"Hem şu katun kimdir? Neden Alpagut Tigin ile esirdir?" dediğinde meseleyi bilen İlter Yabgu ile Tonga bakışınca, Tunay kafa salladı. Anlaşmıştı. Babasının tanıdığı biri olmalıydı veya amcası Alagan Han bir şekilde bitig göndermiş olmalıydı. Yoksa babası muhakkak kimdir nedir diye sorardı. Şimdi gerçekleri öğrenme sırası ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay : Savaş Vakti (Üç Taş Efsanesi 2) (Tamamlandı)
Fantastik*DİKKAT BU SERİNİN İLK KİTABI BASİLİ ESER OLUP BU EVRENİN TEMELLERİ ORADA ATILMIŞTIR. ÖNERİ ÖNCELİKLE O KİTABIN OKUNUP SONRA BUNA GEÇİLMESİDİR. Sıradan hayatında en büyük hedefi hemşire olarak atanmak olan genç kadının hayatı bir anda değişmiş, önc...