Yeni bölüm geldi yorumlarınız benim için çok kıymetli görüşürüz.
Umudunu çaldıklarınızın ateşinden korkun. Zira umutlarından aldıkları aydınlığın yerini öfkenin ateşi almıştır.
İlerlediği yolda bindiği at arabasının önüne çıkan engeller karşısında verdiği mücadelenin bir sonucu olarak sallanıyor, bu sallanma kimi zaman basit bir sağa sola gitmek olurken kimi zaman kafasını çarpacak kadar şiddetlenebiliyordu. Oysa o bunu hiç umursamıyordu. Aklı burada geçen günlerindeydi. İlk geldiği günü hatırlıyordu da en başında her şey kaçık bir film gibiyken şimdi hepsi gerçekliği olmuştu.
Oysa o dört kişilik zarif ailesinin çalışkan çocuğu rolünü üstlenmiş, memur bir babanın gölgesinde ekonomik özgürlüğünü kazanmak için çırpınan bir kadındı. Beş senelik uzun bir eğitimden sonra hemşire olmayı başaran kadının günler önce tek derdi, çözdüğü denemelerde bir net fazla yapmak, gelecek olan KPSS ile atanmaktı. Bir telefon hayatını değiştirmişti. Tonga'nın onu araması ve tuzağa çekmesi ile başta çılgınca gelen fikre inanmasa da inanmak zorunda kalmıştı.
Giydiği uzun kol gömleğin manşeti tarafından örtülü kartal lekesine benzeyen doğum lekesini görüş açısına soktuğunda her şeyin aslında bununla başlamıştı. O zaman ayı olduğunu düşündüğü Alpagut'un bileğindeki lekeyi bilmesi ve o lekenin verdiği ıstırabı anlatması üzerine bir yola atlamıştı
Alpagut... Tam karşısında oturup her daim yanında bulduğu, Türüt Devletinin ikinci prensi. Gözü kara bir savaşçı aynı zamanda hızlı iyileşme, gelişmiş hassas duyma yetisi ve hızlı hareket gibi yetenekler sunan Kara Taşın yeni koruyucusu. Bu yolun diğer yolcusu. Sahi Alpagut bu kadar çok unvana sahipti ama kendisi için kimdi? Yalınızca çıktıkları bu yolda yol arkadaşı mıydı?
Peki kaç arkadaş, diğer arkadaşın varlığında huzur bulurdu? Kız kardeşinin kendisine yaptığı o büyüden de gene Alpagut ile kurtulmuştu. Lanet olası büyünün etkisi ile gördüğü korkunç kabusta kardeşi tarafından öldürülüp karanlığa çekilirken bir el tarafından tutulmuştu. O elin sahibi Alpagut'tu.
Alpagut için yoldaş diyordu dili ama yüreği içten içe farklıydı. Unutamıyordu Alpagut'un ona nefes kesici manzaranın önünde dediğini unutamıyordu.
"Ben acunu karanlığa boğarım. Ben acunu karanlığa boğarım da sen üreğimi aydınlatan ay olur musun?"
Ona cevap olarak dün sende güneş ol demişti ama bu aralarında arkadaşlık dışında bir şey olduğunu kanıtlamazdı ki. Sonuçta arkadaşlar birbirine ilham olabilirdi. Bir yıldız gibi birbirlerinin yolunu aydınlatabilirdi değil mi? Kafası çorba gibiydi.
Bir de Alpagut'un evlenme meselesi vardı ki içten içe bir kemirgen gibi içini kemiriyordu bu durum. Alpagut babasının emri ile Kara Turut prensesi Sırma ile evlenecekti. Hatta Hisar Kalesine haber götürmek için çıkmadan önce konuşulan konu buydu. Alpagut'un evlenecek olması -ona göre- umurunda değildi. Onu deli eden Alpagut gibi bir adamla o mıymıntı, ablasının sözünden çıkmayan, çocuk ruhlu kadınla evlenecek olmasıydı. Ne yaparsa yapsın ikisini yakıştıramıyordu.
Bir yanı bu durumu umursamamasını onu ilgilendirmediğini haykırırken diğer yanı bu işin oluru olmadığını söylüyor,öz be öz teyze kızı olup onu oba yaşamına alışıtran Aşpartma ise bu tarafına destek çıkıyordu. Can dostu Aşpartma'ya kalsa Alpagut'a eş diye Umay'ı seçmişti. Boyunuz boyunuza, huyunuz huyunuza denk, dese de Umay onun bir prens olduğunu ve anca bir prenses ile evlenebileceğini biliyordu. Alpagut kutlu kan taşırken, o çaşıt bir baba ile katun alplerin başı olan savaşçı bir ananın küçük kızıydı. Elbette ailesini küçümsemiyordu. İkisinin de bu devlete ömürlerini feda ettiğini iyice bellemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umay : Savaş Vakti (Üç Taş Efsanesi 2) (Tamamlandı)
Fantasia*DİKKAT BU SERİNİN İLK KİTABI BASİLİ ESER OLUP BU EVRENİN TEMELLERİ ORADA ATILMIŞTIR. ÖNERİ ÖNCELİKLE O KİTABIN OKUNUP SONRA BUNA GEÇİLMESİDİR. Sıradan hayatında en büyük hedefi hemşire olarak atanmak olan genç kadının hayatı bir anda değişmiş, önc...