Gözlerim açıldığında aklıma ilk gelen şey Ares'in olduğu tarafa bakmak oldu. Ne zaman birlikte uyusak beni yalnız bıraktığı için refleksle o yöne bakıp tekrar onu görmemeyi beklerken, hâlâ yanımda olduğunu görünce yüzümde beliren tebessüme engel olamadım. Gözlerimin içinin sevinçten parladığına emindim, gitmemişti.
Pencereden dışarı baktığımda havanın hâlâ zifiri karanlık olması nedeniyle tekrar uyumak için Ares'e sokuldum. Benim onun dibine girmemle yarı açık yarı kapalı gözlerini bana çevirdiğinde başımı yorgunca omzuna yasladım. Çok uykum vardı...
•
•
Ne için uyandığımı bilmiyorum ama sanki bir sesten dolayı uyanmıştım... Gözlerimi ovup Ares'in olduğu tarafa baktım tekrar ama boştu. Dışarısı hâlâ karanlıktı. Normalde gece uyanınca bile kendimi dinç hissederdim ama niye şimdi ölü gibi hissediyordum? Sanki ilaç vermişler gibi halsizdim.
Çıplak ayaklarımı yere bastırıp bir yerlere tutunarak zar zor kalktım. Ayağ kalkınca ne kadar bitkin olduğumu daha iyi anladım. Gözlerim kapanmak için mücadele veriyordu ama uyanmama neden olan şeyi bulmak için odadan çıkmaya başladım. İçimde kötü bir his vardı.
Merdivenlere gelirken birden ayağım takılıp yere düştüğümde burnumun üzerine düşmemle yüzüm buruşurken anında gözlerim dolmuştu. Elimi atıp kontrol ettim ama kan veya kırık yoktu. Acı yüzünden daha ayık hissederken beni neyin düşürdüğüne bakmak için başımı arkaya çevirip ayaklarımın altındaki şeye baktım ama görmemle hızla bacaklarımı kendime çekmem bir oldu. Bir cesetti bu! Karanlıktı ama etrafındaki simsiyah sıvıdan belliydi ölü olduğu. Ama bu nasıl olmuştu? Bunca kargaşaya nasıl uyanmamıştık ki? Ayrıca Ares neredeydi?
Ares'i düşününce içime bir korku düşüp hızlandım. Merdivenleri neredeyse koşarak bitirip aşağı kata indim. Gözlerimle etrafı tararken yerde birkaç tane kanla kaplı adam görmem bir oldu. Hepsi de kanın içinde yerde yatıyordu. İçimi bir panik sararken sertçe yutkundum.
" Ares..." diye fısıldadım.
Neler oluyordu? Bu adamlar da kimdi?
Yücel'in adamları olamazdı çünkü ninja gibi simsiyah giyinmiş ve yüzleri de tamamen kapalıydı. Yücel'in adamları sadece siyah takım elbise giyiyordu. Öyleyse kimdi bunlar?Adımlarımı ışık yayılan mutfağa çevirdim, yavaş ve sessiz ilerleyerek yaklaştığım sırada içeride hiçbir ses duyamadım. Biraz daha ilerleyerek mutfağın içinin gözükmesini sağlayacak kadar yaklaştığımda yerde bir çift bacak görmemle duraksadım. Birkaç saniye bakıp tekrar o adamlardan biri olabileceğini düşünerek biraz daha ilerledim. Yaklaştıkça adamın upuzun boyunu görmemle kaşlarım çatıldı.
İçimde büyük bir korku hüküm sürerken sıklaşan nefeslerimi kontrol etmek için nefesimi tutarak adamın yüzünü görebileceğim bir kenara kaydım. Birkaç saniye sonra korktuğum başıma gelmişti, yerde yatan Ares'ti... Hemde kanlar içinde...
Gözlerim dehşetle büyürken hızla yanına koştum. " Ares! " diye bağırdım bu sefer. Kalbim deli gibi atarken mutfağa girmemle yanına çöktüm. Omzundan, karnında, bacağından, her yerinden kan akıyordu.
Nasıl olurdu böyle bir şey! Kim ona bu kadar zarar verebilirdi!Elimi yüzüne atarak sarstım bedenini.
" Ares! Ares aç gözlerini, nolur! " diye yalvardım. Kıpırdamıyordu, yüzü solgundu. Titreyen ellerimi yüzünden çekerek zar zor akıl edebildiğimde nefes alıp almadığını kontrol etmek için iki parmağımı boynuna götürdüm." Birazdan ölecek. " ellerim tenine daha temas edemeden duyduğum boğuk sesle dondum. Parmaklarımın titremesi duyduğum korkunç sesle anında dururken ancak bir dakika sonra başımı kaldırabilmiştim. Mutfağın sonundaki masada oturan üç adam, maskenin saklamadığı tek yer olan gözlerini benim üzerimden ayırmazken yutkunamayacak kadar korkmuş hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BASKIN-Gay
General Fiction+30 Tehlikeyi seven bir adam ve tehlikenin ta kendisi olan başka bir adam