24. BÖLÜM

4.3K 324 108
                                    

Daha birkaç saniye öncesine kadar bile kendinde olmayan adamın, benim aşkımı dile getirince uyanasının tutması benim bu hayatta ne kadar bahtsız olduğumu bir kez daha yüzüme vurdu. Hemde öyle bir vurdu ki grilerden gözlerimi bile ayıramıyordum. Sessizce yutkunarak boğazımı temizledim. Birkaç defa ağzımı açmak istesem de ne diyeceğimi bilemediğimden geri kapatmak zorunda kalmıştım. Ares'in yeni uyandığından dolayı kısık duran gözleri gözlerimde gezinirken her şeyi boş vererek içimden geleni söyledim.

" Duydun mu dediğimi? " diye sorduğumda birkaç saniye sonra başını hafifçe sallayarak karşılık vermesiyle bıkkın bir nefes alarak başımı biraz önce kaldırdığım göğsüne geri koydum.
" İyi, ağzımdan bizzat duyduğuna göre artık inkâr edemem, ne duyduysan o. " diyerek omuz silktim. Çünkü biliyordum ona olan hislerimi bildiğini ve buna rağmen görmezden geldiğini. Şimdi de sıkıyorsa görmezden gel Ares efendi. Artık bu yükün çoğunu senin omzuna bırakma zamanı geldi.

Yüzünü göremediğimden ne tepki verdiğini bilmiyordum, bilmek istediğimden de emin değildim açıkçası. Belki de beni sevmiyordu. Sonuçta bir kere benimle sevişmesi beni sevdiği anlamına gelmiyordu. Keşke gelse... Keşke benim onu sevdiğim gibi o da beni sevse.
Ama nerede... Pars Kılıçhan illa sürünecek!

Monitörden gelen kalp atış sesleri hızlı hızlı atarken bir anda kesildiğinde korkuyla başımı kaldırıp Ares'e çevirdim. İçimde ona bir şey olacak olma korkusu onun grilerini üzerimde görmemle yerini sakinliğe bıraktı. Bir an kalbi durdu sanmıştım ama gayet sağlıklı duruyordu altımda. Kalp atışlarını ölçen cihazı sökmüştü sadece. Ben ona bakmaya devam ederken dudaklarının üstündeki ince hortumu da çıkarıp yana bıraktı. Sanki üzerindeki hiçbir şeye tahammülü kalmamış gibi kaslı vücudunu saran kabloları da söktüğünde karşımda çıplak göğsüyle kalmıştı. Esmer tenindeki yaralarını saran beyaz bandajlar haricinde tamamen çıplaktı ve ben bundan hiç şikâyetçi değildim. Ağzımın suyu akarak baktığıma emin bir şekilde gözlerimi vücudundan çektiğimde yüzüne bakmaya zorladım kendimi.

" Su var mı? " diye sorduğunda, kendi salaklığıma dert yandım. Adam bir haftadır uyanmamıştı ve doğal olarak susamıştı. Bende ilk uyandığımda aklıma gelen ilk şey su olmuştu. Anında kalkıp yavaş yavaş yataktan inerek doğruldum. " Hemen getiriyorum. " diyerek yavaş ama seri adımlarla çıkış kapısına yöneldim. Kapıya varıp açtığımda önündeki korumalar anında bana döndü.

" Bir isteğiniz mi var efendim? " diye sorduklarında başımı salladım.
" Ares uyandı, su istiyor. " dediğimde, bir adam diğerine kaş göz işareti yaparak yönlendirdi hemen.
" Siz ayakta durmayın biz hemen getiririz. " dediğinde, onların su getirmesini onaylasam da, içeri elim boş gitmek istemediğim için ayakta dikilmeye devam ettim.

Yanıma bir sandalye bırakıldığında adama baktım.
" Ayakta durmak yaranıza iyi gelmez. " haklı olduğu ve yorulduğum için anında dediğine uyarak oturdum.
" Ares beyin uyandığını Hazin abiye haber vermemi ister misiniz? " diyen adamla anında başımı olumsuz anlamda sallayarak karşı çıktım.
" Hayır sabah söyleyin, şimdi yorgundur geç oldu. " dedim. Hazin abi bu bir haftada kim bilir neler yaşamıştı bizim yüzümüzden. Adamın gecesi gündüzü birbirine girmiştir kesin.

" Peki efendim. " onayladığında köşeden gelen diğer adamın elindeki suyu gördüğümde ayağa kalktım. Cam bir sürahi ve bir bardak getirmişti. Elime vermek yerine geçmem için kapıyı açtıklarında itiraz etmeden içeri girdim. Yorgun olduğum ve yaram henüz iyileşmediği için adımlarım yavaştı. Arkamdaki adam da hiç şikayet etmeden peşimden geliyordu. Eğer onun arkamda olduğunu görmesem orada olduğuna inanmazdım çünkü ses çıkarmadan geliyordu. Sanırım Ares'in yanında takılan herkes onun gibi oluyordu bir süreden sonra. Acaba ben ne zaman olacaktım?

BASKIN-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin