Yarın işe gitmem gerektiği hâlde size günün 2. bölümünü yetiştirdiğim için yorumlarınızı eksik etmeyin sakın.
Yarın akşam atacaktım ama kıyamadım. O kaosun üzerine iyi gider...
--------Karanlık, karanlık her tarafımı sarmıştı.
Gözlerimi açmaya zorladım ama açılmadı. Sanki birileri buna engel oluyordu ya da ben açamayacak kadar halsizdim.
Canım yanıyordu ama nedenini hatırlamıyordum. Gözlerimin önüne anılar geliyordu, zihnime birer birer saplanıyordu sanki. Ellerimi oynatmaya çalıştığımda bu sefer birinin tuttuğundan emin oldum.
" Şşş uyu biraz daha..." diyordu tanıdığım ama şimdi hatırlamadığım bir ses. Neden ona uyduğumu bilmiyordum ama bilincim yavaş yavaş kapanıyordu.Kaç defa uyandığımı hatırlamıyordum ama her defasında gözlerimi açamadan tekrar karanlığa gömülüyordum. Etrafımda sürekli olan bir uğultu vardı sanki, makine sesi gibi ya da başka bir şey. Her defasında zihnime işleyerek benim uyanmama yardımcı oluyordu.
Ne kadar zaman geçti, tekrar uyudum mu bilmiyorum ama sonunda gözlerimi açabildiğimde gözlerime giren ışıkla yüzüm buruşurken başımı çevirdim ama bir şey engel oldu.
" Pars? Pars..." diyordu biri, adımı sesleniyordu. Gözlerimden çekilen ışık sayesinde yavaş yavaş aralamaya çalıştım. İlk başta zorlansam da açmayı başardığımda başucumda biri vardı. Kim olduğunu tanımıyordum.Başımı ondan olmayan tarafa çevirdiğimde gördüğüm tanıdık simayla biraz daha kendime gelirken elimi istemsizce öne uzattın.
" Hazin abi..." diye fısıldadım, boğazım o kadar kuruydu ki adı dudaklarımın arasından çıkar çıkmaz ciğerlerim acıdı. Öksürmeye başladığımda bu sefer de karnıma keskin bir ağrı girmişti. Canımın acısıyla yüzüm buruşurken Hazin abi hızla gelip elimi tuttu. Tanımadığım diğer adam ağzıma bir pipet koyduğunda, " İç hadi. " demesiyle içime çektim. Dudaklarımın arasından içeri giren ılık su anında boğazımdaki kuruluğu giderirken, rahat rahat içtim. O kadar susamış hissediyordum ki bütün suyu içmeme rağmen yine de yetmemişti ama en azından boğazımın acısı geçmişti.Hazin abi elimi sıkarken başımı ona çevirdim yavaş yavaş. "Ares..." diye fısıldadım, aklımdan da rüyalarımdan da çıkmayan şeyle. İlk uyandığımda bunun bir kâbus olmasını istemiştim ama şimdi karnımda hissettiğim acı kadar gerçekti.
" Yorma kendini, dinlen. " dediğinde, canımın yanmasını umursamadan hızla başımı salladım. " Hayır! " diye karşı çıktım. " Ares nerede? İyi mi o? " ona bir şey olmuş olma düşüncesi kalbimi paramparça ediyordu. Benim yüzümden o hâle gelmişti. Canını benim için hiçe saymıştı.
Hazin abi üzgün gözlerle bana bakarken, içime dolan korkuyla hızla doğrulmaya çalıştığımda elini omuzlarıma bastırarak engel oldu. Ne kadar diretsem de ağrım ve Hazin abinin benden fazla olan gücü yüzünden yatağa yatmak zorunda kalmıştım. Gözlerim anında dolarken, başım yana çevrili olduğu için birkaç damla yaş akmıştı bile. " Hazin abi..." diye fısıldadım muhtaçlıkla, bir şey olmadı, yaşıyor desene be adam! Bir şey söyle!
" Yaşıyor... " dedi en sonunda gülümseyerek. Kollarımı sıktı. " Korkma, yaşıyor. " emin bir sesle dediğinde, onu kaybetme düşüncesi yüzünden akan göz yaşlarım bu sefer mutluluktan akmaya başladı. Eskiden olsa Hazin abinin yanında oturmaya bile utanırdım ama şimdi gözlerinin içine bakarak ağlıyordum. Hıçkırıklarım odayı doldururken gözlerimi kapatarak ağlamaya devam ettim. Hiçbir şey umurumda değildi şu an, tek istediğim Ares'ti. Ve o da yaşıyordu, hâlâ nefes alabiliyordu. Ölmemişti, beni bırakmamıştı.
" Tamam, sakin ol. " diyen Hazin abinin dediğini umursamadım. O saçlarımın arasında elini gezdirip beni rahatlatmaya çalışırken hâlâ ağlıyordum. Sanki nefes almaya başlamıştım onun yaşadığını öğrenince ama şimdi de onu az kalsın kaybedecek raddeye gelmiş olma düşüncesi yüzünden ağlıyordum. Elimde değildi, bir türlü kendime engel olamıyordum. Gözyaşlarım dur durak bilmeden akarken kolumda bir sızı hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BASKIN-Gay
General Fiction+30 Tehlikeyi seven bir adam ve tehlikenin ta kendisi olan başka bir adam