10. Bölüm 🍂

35.5K 1.5K 187
                                    

⚠️Bundan önce bir bölüm daha attım, günün ikinci bölümü atlamayın lütfen öncekini

Bölüm Şarkısı: Badem ~Sen Ağlama

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Bölüm 10: Hiç Sarmamışlar Beni, Hiç Sevmemişler...

Aile; bağ demekti, birbirine bağlanış demekti...

Belki bu ömrü birbirine bağlayan bütün bağlar kopardı da aile bağı kopmaz diye düşünürdüm. Ne büyük yanılmışım. Benim ailem, beni bir an olsun düşünmeden aile bağımızı koparıp bir kenara atmıştı. Bu da benim makus kaderimdi. Her defasında değersiz bir paçavra gibi ilk benden vazgeçilmişti. Her defasında ilk ben bir kenara atılmıştı.

Görmüyorlar mıydı bağrımda yanan ateşi? Benden vazgeçtikleri gün, kimsesiz bıraktıklarının farkında değiller miydi? Bile bile mi benim azap çekmemi istemişlerdi? O hâlde bir annenin, bir babanın gönlü, çocuğunun acı çekmesine nasıl razı gelmişti?

Etrafta gezinen kaçamak bakışlarım yanımda oturan abime döndü sonunda. Diğerleri içeride otururken benimle konuşmak istediğini söyleyip müsaade istemiş ve birlikte bahçeye inmiştik. Göğüs kafesimin altında kuş gibi çırpınıyordu kalbim. Öyle ayrı düşmüş, öyle uzaklaşmıştık ki bir yabancıyla konuşacakmışım gibi heyecanlanıyordum. Esasen düğünümde ablamlar ve abim gelmişti ama pek konuşma fırsatımız olmamıştı. Düğün gününün hemen ardından ablamlar giderken abim, eşi ve çocukları bir hafta daha kalmayı tercih etmişti. Zannediyordum ki abim için oradan kaçıp buraya gelmek bir kurtuluştu.

"Böyle oturmak ve bir yabancı gibi sessiz kalmak tuhafmış." Çekingendi onun tavırları da. Yine bu hâline aldanmayıp alaycı bir şekilde güldüm. "Sen evlenmeden veya ben evlenmeden önce de böyle yabancıydık birbirimize abi, yeni olan bir şey değil. Ben, o evin içinde benden sonra doğan çocuklar hariç bütün herkese yabancıyım. Üstelik siz de birbirinize yabancısınız. Biz ömrümüzü göstermelik yaşadık, hiç aile olamadık ki, hiçbir zaman aramızda bir bağ olmadı ki." Sesim istemsizce titriyordu. Böyle olsun istemiyordum ama elimde de değildi işte. Sahiden de en büyük yenilgim onlardı. Karşılarında kaybedeceğimi bile bile boynu bükük bir şekilde duruyordum her zaman olduğu gibi. Küçücük bir çocukken de kırgın kalırdım karşılarında şimdi de. Beşimde de kalbimde bir yara taşıyordum, yirmi beşimde de...

"Doğru diyorsun, niye böyle diyorsun diye sana ne kızabilirim ne de hesap sorabilirim. İşin tuhaf yanı hepimizi aynı anne ve babama büyüttü biz, onlara benzedik sen, kendini onlardan kurtarıp iyi taraf oldun. Biz kolayı seçtik, sen zoru seçip iyi oldun. O yüzden gelip iyi aileyiz mavalı okumayacağım sana. O ev benim için bir zindandı. Ha, şimdikinin de bir farkı var mı dersen, orası da aynı terane. Orada nefes alamıyordum ben Mahur. Size bakmak, evdeki bir kişiyi görmek, orada aldığım her bir nefes gelip kalbime bir kurşun olarak saplanıyordu. Orada kendimizi bildik bileli satılacak bir ürün olarak yetiştik. Bizi vereceği ailelere uygun yetiştirdi, büyüttü, Allah var işine yaradığı şekilde esirgemedi hiçbir şey. Ama şöyle kafasını kaldırıp yüzümüze baktığında bir çocuğuna değil de bahçede yetişmiş bir meyveye bakar gibiydi. Ulan insan büyüttüğü çiçeği, meyveyi bile severdi de o bir evladını sevemedi. Nefes alsam ne boka yarıyorsun da nefes alıyorsun diye o nefesimi boğazıma düğüm ederdi. Biliyorsun, sen de gördün bunların hepsini." Duraksayıp ellerine bakan gözlerini kaldırıp etrafta gezdirdi. Yeşile çalan ela gözlerinin etrafı çoktan kızarmaya başlamıştı bile. İlk defa onunla böyle konuşuyor ve acısına şahit oluyordum.

"Bana belki de herkesten çok kızıyorsundur. Nasıl adamsın ki bir babamıza dur diyemedin diye. Doğrusun da. Bu düzenle doğup büyüyen biri o düzenden çıkmaya korkar be gülüm. Ne zaman kendimi karşısında dikilirken bulduğumda sanki o bir Azrail, ben de karşısında gücü elinden alınmış ufak bir çocuğa dönüşüyordum. Otuz yaşında adam oldun şimdi git karşısında dur desen yine duramam. Korkaklık mı dersin başka bir şey mi dersin bilmem ama ben onunla birlikte çaresizliği alıp üzerime yama etmişim. Kızlar istemediği evliliğe sürüklendi ben bir kelam ettim yüzüme tokat çarptı. Beni iç güveyisi yaptı, karşı koydum sen gördün kan kustura kustura helak etti beni. Seni kuma vermiş, benim ruhum bile duymadı. Ben ömrümce kendimi böyle işe yaramaz bir elaman gibi hissetmedim. İç güveyisi oldum, beni orada kimse adam yerine koymadı içten içe. Evin içindekiler yüzüme vurdu, evin çalışanları gizli kapıların ardından konuştu. Tek bir kelam edemedim. Yengen beni sever, Allah yukarıda o da benim tek şansım oldu da çok sevdim onu. Çıkalım gidelim desem ikiletmeden gelir, ne olsa arkamda her zaman durduğu gibi yine durur ama ben onun gönlünü yakamıyorum. O da benim kadın hâlim gibi yetişmiş. O evden çıkarsa nefesi kesilir zannediyor. Benim için dayanır dayanmasına fakat kafese alışmış bir kuşa özgürlük vadettiğinde o bunu yadırgar, ömrü de pek uzun olmaz. Senin anlayacağın ben kendi söküğümü bile dikemeyen o terziyim, sana nasıl faydam olsun ki karıma bile olamazken?"

Yürek Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin