1. Bölüm 🍂

105K 2.5K 656
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

Bölüm Şarkısı: Cemil Ahmedov ~Esmer Eman

Bölüm 1: Mahmur Bakışlı Dilber

Bir şehrin kapıları yıllar önce kapanmış, yüreğinde bir hasret kalmıştı adamın. Kaçan da kendisiydi, yanan da. O hâlde nedendir bu yürekteki ateş?

Koca bir konak, ortasında kocaman bir avlu, evin her bir köşesinde birer insancık... Onca kalabalığın ortasında ise koca bir yalnızlık. Sanki o büyük evde değil de kör karanlık bir kuytuda yaşıyordu. İnsanın hayata dair sevinci kalmayınca hayat daha da bir koyulaşıyordu. Üstelik bir çocukken bile büyük adam gibi olmak zorunda kalınca hayat hiçbir zaman onun gözünde renkli olmayı başaramamıştı.

Bazı insanlar dünyaya gözünü açtığı an bir savaşa girerdi. Canı yanmasın diye can yakıyor, insanlığı özünden sarsıyordu. Ama hayat böyleydi değil mi? Ezilmemek için ezmek, ezdiğin için de üstün sayılmak...

Esmer adam boylu boyunca olan pencerenin önüne geçmiş, elleri cebinde dışarıyı seyrediyordu. Yıllardır burası eviydi. Yalnız ne burayı yuva belleyebilmişti ne de doğduğu ve büyüdüğü yeri. Ne şirketin başına geçmek ve kardeşini tedavi ettirmek için geldiği Amerika'ya sığabilmişti ne de çocukluğunun geçtiği Mardin'e. Bir bağ, bir tutunacak dalı, yuva belleyeceği sebep ona hiç sunulmamıştı. Elini neye atsa küle dönmüş, uçup gitmişti.

Arjen: Ateş parçası, ateşten olan...

Arjen Arslanoğlu tam da adının hakkını veren bir adamdı. Ona gözün değse cayır cayır gözlerinin ateşinde yanardın. Bilirdin ki onun karşısında dikilsen, bir dağ olsan dahi seni un ufak ederdi. Güç neydi, neye yarardı; işte hepsi onun karşısında anlamını yitirirdi.

Kim yanacağını bile bile kendini onun yangın gözlerine atardı? Kim böylesi bir şeye cesaret etme gafletinde bulunabilirdi?

Günün birinde kolları arasına düşen mahmur bakışlı dilberle sorusu bir cevaba ulaşacaktı. Belki o vakitler çok canlar yanacak ve çokça kıyamet kopacaktı lakin iki kalp arasında bir düğüm gerçekleşirse mutluluğa kimse mâni olamazdı...

Uzun bir sessizliğin ardından telefonun sesi duyuldu. Gözlerini yeşilliği bakan taraftan ayırmadan cebindeki telefonu çıkardı. Saniyelik ekrana çevirdiği bakışlarla ağırca yutkundu. Biliyordu, yine dönecekti oraya, yine kalabalığın içinde bir başına kalacaktı. Seveni elbet vardı ama yalnızlığı bakiydi.

"Babaanne?" Tok sesini duyunca telefonun ucundaki kadın gülümsedi. Yüzündeki kırışıklıklar artarken yaşını pekçe ele veriyordu. "Oğlum, Arjen'im burnumda tütersin." Baskın ve gırtlaktan sesini işitince Arjen de gülümsedi. Bu yaşlı kadın onun kıymetlisiydi. Kız kardeşi hariç sırtını güvenle yaslayabileceği tek kişiydi.

"Sen de benim burnumda tütüyorsun." demekle yetindi. Evet, özlediği bir gerçekti ama ötesini demek zor geliyordu. "Gel öyleyse oğlum." Aslında ona gelir misin ya da ister misin demiyordu, gel, diyordu. Zorundasın demeden de bunu hissettiriyordu Ruşen Arslanoğlu.

"Orada olmak bana yaramıyor sen de biliyorsun." dedi net bir şekilde Arjen. "Artık gelme vakti geldi de geçiyor Arjen. Ben buradaki bütün hakkımı da sana bırakacağım, o ağalık da senin olacak." Arjen net ise Ruşen Arslanoğlu ondan da netti. Sözünün üstüne söz söyleyebilecek kim vardı ki karşısında?

"Ben buraya postalanmadım mı Behrem, ağa olabilsin diye? Benim ağalıkta gözüm yok, onun hakkıdır." Behrem ondan birkaç ay küçük olan erkek kardeşiydi. Babaları bir, anaları ayrıydı. Küçükken aynı anneden kardeşmiş gibi ona düşkün olan kardeşleri şimdi bir el kadar yabancıydı ona. Çünkü onların annesine olan bağlılıkları kardeşlikten üstün gelmişti. Ne diyebilirdi ki, elbette tarafları annesinin yanı olacaktı. Yine de genzi yakan o kekremsi tat öyle kolay gitmiyordu, gidemezdi de.

Yürek Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin