39. Bölüm 🍂

9.5K 640 149
                                    

Bölüm Şarkısı: Yavuz Bingöl ~Turnalar

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!

Bölüm 39: Bahar Gözlüm

Her son, yeni bir başlangıçtır denir. Aşkın bitişi, dostun gidişi, bir kelâmın bile edilemeyişi, sevdiğin birinin kaybı... Hepsi bir sona imza atarken beklenilmedik anda yeni de bir başlangıç önümüze sunulurdu. Yeni bir insan girerdi hayatımıza, yeni bir sevda, yeni bir dost, hatta gidenin arkasından dayanabilme gücü karşımıza çıkıverirdi.

Bu evde bir sona imza atmıştı Didem, başka bir yerde de yeni bir başlangıca imza atacaktı. Onun gidişinin ardından Behrem de evi terk etmişti. Neredeydi ve ne yapıyordu hiçbir bilgiye sahip değildik. Bir anda hiç var olmamış gibi yok oluvermişti. Annesi ve kardeşleriyle konuşuyorsa bile biz bilmiyorduk, bilgilendiren yoktu bu konu hakkında. Zaten Firdevs Hanım da İkra da ağzını bile açmıyor ve bizi görünce göz temasından kaçınıyorlardı. O gün büyük rezillikleri ifşa olduğu için buna yüz bile bulamıyorlardı. Gerekmedikçe olay unutulana kadar dışarı dahi çıkmıyorlardı.

Aysima tarafında ise iç detaylarını bilmesek de ortalık fazla karışmıştı. Ağa o gün rezil olsa da sonrasında karısı daha fazla rezil etmesin diye Aysima'yı tek kalemde harcamıştı. Kadının herkese kök söktüreceği kesin olsa da boşanmayacaktı da belli ki. O, onun problemi olduğu için bu noktada pek bir şey de söyleyemiyorduk. Zaten Aysima'nın ailesinin de o ağa ile evlendirip daha da kendilerini rezil etme gibi bir düşünceleri yoktu. Aysima; hep zenginlik, evlilik ve güç için fenalıklar yapan birisi olmuştu. Ailesi de bunu elinden bilhassa almıştı. Evden çıkamıyor, evlendirme gibi düşünceleri hiç yoktu, gücü ise çoktan elinden alınmıştı. Yaptığı rezillikler ailesinin boynuna dolanmış ve hayatını da bu şekilde bitirmişti. Didem'e ise ulaşmak isteseler de asla bir karşılık alamıyorlardı. İzini kaybetmiş ve biz haricinde herkesten kendini saklamıştı. Gittiği yerde ise mahallenin pastanesinde çalışmaya başlamıştı. Dediğine göre bazen garson, bazen kasiyer, bazen temizlikte yardımcı oluyormuş. Patronu olan adam, ihtiyaç hâlinde ona ufak ufak verdiği görevleri artırarak alıştırıyordu onu.

Bense artık üç aylık hamileydim ve her sabah büyük bir bulantıyla banyonun zemininde kendimi buluyordum. Ayların ilerlemesi bana bulantı ve halsizlik olarak dönüyordu. Yine de çıkmaya başlayan göbeğim ve o aramızdaki eşsiz bağ ile içim kıpır kıpır oluyordu. Durup durup karnımı seviyor ve hatta aynanın karşısına geçip uzun uzun izliyordum. Benim gibi heyecana sahip olan bir diğer kişi ise Arjen'di. Sürekli bir iletişim hâlindeydi. Şarkılar mırıldanıyor, masallar bile anlatıyordu. Her daim sıkı sıkıya sarıp uyuyan biri olsa da özellikle bu dönemlerde daha çok karnımı sarmalıyor ve şefkatle severek uyumamı bekliyordu. Sabahları ise bulantılarım yüzünden benimle birlikte uyanıyor ve kustuğum sıralar bana destek oluyordu. Süreci olması gerektiği gibi güzel yönetiyorduk birlikte.

"Tamam bebeğim, bitti, geçti." Kafamı klozetten geriye çektiğimde tuttuğu saçlarımı bırakmış ve koltuk altlarımdan tutarak ayağa kaldırmıştı. "Yüzünü yıkayalım, ağzını da çalkalayalım bakalım." Küçük bir çocukmuşum gibi özenle ilgileniyordu benimle.

"Nohut tanem bu bulantılarla çok zorluyor beni ve eğer uslu bir çocuk olmazsa onu doğurmam kalır içeride." dedim kaşlarımı küskün bir tavırla bükerken. Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. "En yakın arkadaşını doğurmaktan şimdi de vaz mı geçtin?" Sürekli bebeğimizin en yakın arkadaşı olacak kişinin ben olduğumu iddia ettiğim için öyle diyordu. "Ama Arjen bir insan en yakın arkadaşını bu kadar zorlar mı ya? Uslu uslu takılsın içeride ben ona gayet iyi bakmıyor muyum? Bu bulantılar bir savaş işaretidir!" Dudaklarından kısık sesli bir gülme kaçarken beni musluğa doğru eğerken eline doldurduğu suyu da dudaklarımın arasına bırakmıştı.

Yürek Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin