(Önceki bölümün bildirimini almayanlar olabilir, tekrardan kontrol edin lütfen!)
Bölüm Şarkıları: Aytekin Ataş ~Zahit Bizi Tan Eyleme
Cem Adrian ~KülYorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 32: Kalpteki Yanan Son Mum
Yüreğime düşen ateşin her daim sevgiden olduğunu zannederdim. Konu Arjen ise bu yürek yalnızca sevdasından yanıp tutuşurdu. Fakat bilemezdim onun acısının yüreğimi yangın yerine çevireceğini. Bilemezdim tutuşup yanacağımı. Bilemezdim sevgiden değil de onun bu defa acıdan beni yakacağını!
Dünyam durmuş muydu yoksa aksine ciğerimi yakarcasına hızla akıyor mu algılayamadığım o anın içerisindeydim. Dağım bildiğim adamın bedeninin bulunamayışı bütün dağların üzerime devrilmesine sebep olmuştu. Neredeydi, nasıldı, kurtulabilmiş miydi, yoksa ölmüş müydü? Ölmek... Bunu kabul etmemek için ruhumu ortaya koymaya hazırken bedeninin yokluğu da içimde bir yarığın açılmasına sebebiyet veriyordu. Neredeydi, benim kocam neredeydi! Bedeni yoktu, savrulmuş yok olmuştu sanki. Bir yanım yeter ki yaşasın diye çığlık çığlığa haykırırken diğer yanım bu belirsizliğe dayanamıyor ve ölü de olsa bedeni bulunsun istiyordu. Bunun acısı nasıl bir şeydi bilir misiniz? Sırf bomboş mezara sarılıp yıllarca öldü mü yoksa yaşıyor mu diye bilmeden bekleme düşüncesi, ölü bedene sarılmaktan daha korkutucu geliyordu. Fakat her şeye rağmen inanıyordum ben. Bırakmazdı o beni... Yaslandığım dağ, beni yıkıp da gitmezdi, gidemezdi biliyordum ben!
Ortalık bir curcuna alanıydı. Benim çığlıklarım evi inlettikten sonra herkes odaya nasıl çıktığını bilememişti. Firdevs'in bile gözünde o dehşet hissini görmüştüm. Benim ağlamalarımın arasından tek bir kelâm bile cevap alamayan ev halkı tekrardan Cihan'ı aramıştı. Ve o vakit öğrenmiştik ki uçurumdan çıkarılan arabayla aslında kasten Arjen'in canına kıyılmak istenmişti! Frenlerini bozmuşlar ve onu bile isteye ölüme terk etmişlerdi. Arjen'i öldürmek için yapılan bir kumpastı bu!
İşte o vakitten sonra kavgası, kaosu, ağlaması bir an olsun durulmamıştı evde. Ruşen babaanne koltuğa yığılıvermiş, Firdevs ise onu kendine zar zor getirebilmişti. Rojen, İkra ve Didem ise ağlıyordu. Oktay'ın gözünde korkulu bir hüzün, Kamuran Ağa'nın ise yüzünde acı vardı. Fakat biri vardı ki bütün duygularından sıyrılmıştı. Ağlaması durmuş, gözleri hırsla boşluğa dalmış, sevdiğine bir şey olduysa intikamını alıp arkasından gidecek birisiydi o kişi. Evet, bendim o! Acım beni öldürecek hâldeyken gözümün önü de hırsla, öfkeyle örtülmüştü. Yaş kendiliğinden yüzümü yakarcasına akıp gitse de benim yüzümde mimik oynamıyordu. Bu esnada bana dönen gözler de olayın ciddiyetine pek tabii ki varabilmişti. Patlamaya hazır bir volkan olduğumu hissettikleri için parmak uçlarıyla bile bana dokunmaya cesaret edemiyorlardı.
Yere diktiğim bakışlarımı hareketlenen kapı önüne çevirdim. İçeriye panikle giren kişi Behrem'in ta kendisiydi. Onu görünce bir anda sinir bozukluğu ile ilk önce ufak ufak ardından da odayı dolduracak bir şekilde kahkaha atmaya başlamıştım. Üzerimde gezinen bakışlara karşılık vermeden ayağa kalktım. İşte volkanı patlatacak o kişi tam da karşımdaydı!
Gülüşümü durduğum vakit önünde yerimi almış ve alayla süzmüştüm. "Korktun mu abin için sen?" Üzerindeki ceketle hayali tozlar varmış gibi ufak ufak göğsüne vurarak silkelemeye başlamıştım. "O nasıl soru, elbette ki korktum?" Dudaklarımı sıkı sıkı kapatsam da gülmeye devam edip kafamı hafifçe arkamdakilere çevirmiştim. "Gördünüz mü korkmuş! Allah Allah, oysaki ben onun kuyusunu kazmaktan zevk aldığını zannediyordum, yanlış mı düşünüyorum?" Hırçın bakışlarım tekrardan ona döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Ateşi
Romansa[TAMAMLANDI] "Sen ki makamların en güzeli bir mahur beste, bense yüreğine düşmüş bir ateş parçası." dedi gözlerine yansımış aşkın iziyle adam. "Aşkın yürekte bir ateş, uğrunda yakmazsam bu kalbi Mardin bana dar olsun!" dedi kadın dik başlı bir tavır...