17. Bölüm 🍂

24.3K 1.1K 164
                                    

Yorumlarınızla aşk yaşıyorum, harikasınız 🥹💜

Bölüm 17: İstiridye ve İnci

İçimde ufak bir çocuk heyecanı kol geziyordu. Sanki o an benim ilk kez bir pamuk şekerim oluyordu. İlk kez o şekerli tadı damaklarımda hissedebilecektim. Sonra o küçük yanıma babam sıcacık gülümseyerek bakacak ve elimden tutarak mahallelere gelen dönen salıncağa beni bindirecekti. Yani ben ufacık bir kız çocuğuyken yalnızca bunun hayaliyle gözlerimi yumardım. Her hafta sonu gelip çattığında mahallenin bütün çocukları salıncağın etrafına aileleriyle dizilirlerdi. Hepsinin o cıvıl cıvıl tavırları, sıralarını beklerken ki heyecanları, salıncakta dönerlerken etrafa yayılan kahkahalarını bir hevesle duvar kenarından izlerdim.

O sıranın bana gelmesini isterdim ama sıra hiçbir zaman bana gelmezdi. Aslında ekmek için verdikleri paranın üstünü kenara atıp biriktirirdim, o yüzden param vardı ama elimi tutacak bir babam yoktu yanımda. Annem evden gerekmedikçe çıkmaz, ablamlar evin içinde pervane olurlar, abim babamın ayak işini yapar ve babamsa sadece memnunsuz bir tavırla her şeyden şikayet eder dururdu. Fakat bir gün... Bir gün o çocuklara çekinerek uzaktan bakmak zorunda kalmamıştım. O gün sanki benim mucizem gerçekleşmişti. Yani düşünsenize saçınızı bile okşamayan o babanız sizi önünüze katıp salıncağa götürmüştü, bu mucizeydi... En büyük mucizem!

Bahçeden eve geldiği vakit duvar kenarında buruk bakışların ardından tırnak kenarlarımı kopararak çocukları izlerken görmüş ve kendince belki durumuma acımıştı. Yanıma geldiğinde elimi tutmamış, saçımı okşamamış, hatta güzel bir kelam bile etmemişti. Onlara katılmak mi istiyorsun, demişti yalnızca. Benim ise verdiğim cevap sadece hızlıca baş sallamak olmuştu. Düş önüme, demişti ve o gün bana ömrümce verebileceği en güzel hediyeyi vermişti.

O gün benim doğum günümde, yedi yaşına girmiş çokça da büyümüş bir kızdım! Babamın ise bana ilk ve son hediyesiydi o salıncak...

Sıra bana geldiğinde herkesin babası gibi beni salıncağa o oturtmamıştı ama inanın ki bunu bile sorun etmemiştim. Öylece kenara çekilip gözlerinin üzerimde olması yetiyordu bana. Gözüm hiç daha ötesinde olmamıştı. Salıncak her döndüğünde kahkahalarım ilk kez belki de onun kulağına ulaşıyordu. Her döndüğüm vakit ise gülümseyerek bir hevesle ona bakıyordum. Biliyor musunuz, ilk kez onun bana gülümseyerek baktığını görmüştüm ben? Hatta biliyor musunuz bir tur daha binmeme izin vermişti? İşte o an belki de babam beni seviyordur ama gösteremiyordur diye düşünmüştüm. Ne garip, yedi yaşındayken babamın beni sevip sevmediğini anlamaya çalışmak ufak bir çocuk için ne de zordu değil mi?

O gün, o salıncaktan indiğimde hem heyecandan hem de başımın dönmesinden kıkır kıkır gülerek ve sendeleyerek yürüyordum. Yüzündeki tebessüme aldanarak kafamı kaldırmış ve ilk kez o an yüzüne uzun uzun bakmıştım. Baba, demiştim, baba sen de beni diğer babalar gibi seviyor musun? O yaşımdan bu yaşıma kadar ilk defa yüzünde bir yalpalayış görmüştüm onun. Babaların sevgisi sorgulanmaz, sen de sorgulama, demiş ve konuyu kendince kapatmıştı. Hem bana birçok cevap vermiş hem de beni cevapsız bırakmıştı. Tabii o yaşta bunun farkında elbette ki değildim. İşin tuhaf yanı ben şimdi de beni gerçekten seviyor mu hâlâ anlamış değildim. Sevmiyorsa neden öyle demişti mesela? Ya da seviyorsa eğer, neden bir kez olsun saçımı okşamamıştı? Bunlar çocuk yanımın cevapsız kalan kırık taraflarıydı, ömrümce de cevap alamayacaktım belki de...

İşte o günden sonra yine içimin kıpır kıpır olduğu o günden birindeydim. Bana tekrardan o salıncağa binme şansı verilmiş gibi hissetmiştim. Kimisi için ufacık anlamı olan şeyler benim nezdinde dünyalara bedeldi. Sevdiğim adamla, eşimle, birlikte ilk kez taş şehirden çıkacaktım. İzmir'in maviliğine karışacak ve denizin tende bıraktığı tuzu hissedecektim. Ağırlık çökecekti üstüme belki biraz, saçlarım ağırlaşacaktı suyun tuzundan, kumlar yapışacaktı tenime; fakat en güzeli ben o denize bakarken yanımda, yamacımda ömürlük eşim olacaktı. Öylece yanımda olması bile yetiyordu esasen. Bir şeyin arayışında değildim, gözümü yüksekten çekeli de epey bir oluyordu; ben yalnızca onunla huzuru sırtlanmak istiyordum bu defa. Ufak bir tebessüm, yanımda olan varlığı ve omuzlarımıza şal gibi sarılmış bir tutam huzur...

Yürek Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin