34. Bölüm 🍂

9.9K 744 226
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!

Bölüm 34: Güneşli Günler

Benim dünyam tek bir kişiden ibaretmiş. Yalnızca dünyamda yer almıyordu, o zaten benim dünyamın ta kendisiydi. Bu yüzden onu yitirdiğimi zannettiğimde yörüngemden çıkıp boşlukta savrulur olmuştum. Şimdi ise onu karşımda gördüğümde yoldan çıkmış savrulurken bir anda duruvermiştim. Benim dünyam yine bana dönmüştü. Yüzü yara bere içerisindeydi, canının yandığı aşikârdı, üstü başı ise tozluydu ama buradaydı işte. Arjen'im yine bana dönmüştü! Ölmedi, demiştim, herkese inandırmaya çalışmıştım ve yanılmamıştım.

Gözlerim dolu dolu suretini izlerken çenem de sesli sesli ağlamamı önlemek için usulca titriyordu. Aynı şekilde titreyen ellerimi dakikalardır olduğu gibi yine yüzüne çıkarmıştım. "Arjen'im, ruhumun eşi, kocam." Göğsüm titreye titreye gülmeye başlamıştım. Gülüşlerim peşinden gözyaşlarını da getirmişti. Ama inanın ki bunlar hep mutluluk gözyaşlarıydı. Bütün bu yaşlar onun dönüşüne armağandı.

"Her yerin yara bere içinde, çok mu canın yandı? Hadi kalk hastaneye gidelim, belki içten içe bir şeyin vardır." Onu dede ve torununun bulduğunu anlatmıştı bana. Evdeki yaşlı kadın yaralarını sarmış Arjen'imin. Ömrümce onlara can borçlu olacaktım. Kocamın can borcu, benim de can borcumdu.

"Gideriz gülüm, hallederiz ama önce seni sarıp sarmalayım olmaz mı?" Bu dediğiyle durup esmer yüzüne baktım. "Sar, ne olur beni hiç bırakmadan sarıp sarmala." Boynuna ondan cevap beklemeden sıkıca sarılmıştım. Akan gözyaşlarım yüzünden ıslanan dudaklarımla önümdeki boynundan başlayıp ensesine kadar ıslak öpücükler kondurmuştum. Çok özlemiştim onu. O yokken kalbim patlayacak gibi hissetmiştim her an. Ölmüşüm de bir toprağı bile çok görmüşlerdi sanki bana. Çok üşümüştüm o yokken. Kollarımın arası kimsesiz kalmıştı.

Kokumu içine çekerek ve sıkıca kollarının arasına alırken dudakları nereye denk gelse oraya uzunca öpücük konduruyordu. Saçlarım, boynum, omzum, şakağım ve yüzümün her bir noktası bundan nasibini almıştı. En son geriye kendine çektiğinde boynundan boşluğa doğru düşen ellerimi, elleri arasına almıştı. Onun elleri yaralar içerisindeyken benim de avucum sıyrık izleriyle doluydu. Arjen kadar olması pek tabii ki imkânsız olsa da ben de kendimi epey bir hırpalamıştım.

"Kurban olurum şu elindeki her bir yaraya. En çok da arkamda seni bu hâle getirmiş olmak kahrediyor beni. Gözümü açar açmaz iyi olduğumu ilk önce sen bil istedim, ilk koşup sana gelmek istedim ama gücüm yetmedi. Ama bil ki senin için bu bedeni sağ tutmak istedim, sana kavuşabilmek için. Şimdi yine bir nefes kadar bana yakınsın, bu yüzden çektiğim her acıyı kabul ederim. Yolun sonu yine sana çıktı, acıyı çeker geçerim." Ellerimi kaldırıp yüzüne yaslarken de defalarca kez öpücükleriyle süslemişti.

"Ben zaten yaşadığını biliyordum ki. Herkese dedim ama inanmadılar bana. Kalbim seni hissediyordu, seninle çarpıyordu nasıl senin öldüğüne inanabilirdim ki? Bir ceset bulundu ve onu teşhis etmek için beni götürdüklerinde bile senin olmadığını biliyordum ama yine de çok korktum. Ya sensen ve artık bu dünyada, benim yanımda yerin yoksa? Allah'ım! Ah, dayanamazdım ben buna." Alnımı göğsüne yaslarken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. O şimdi yanımda olmasaydı ben bu dayanılmaz acıya nasıl katlanacaktım? Onsuz bir dünyada nasıl yaşayabilirdim? Ben bu yeni dünyamda onunla doğmuştum, sanki kordon bağım ömrümün sonuna kadar ona düğümlü olacaktı ve onun öldüğü dünyada ona bağlıyken nasıl yaşayabilirdim ki?

"Artık buradayım ve bak sapasağlamım. Korkma gülüm, daha da inci tanelerini dökme gözünden. Kıyamam ben sana, gözümün nuru." Saçlarımın üstüne dudaklarını bastırırken eli de kara tutamların arasına usulca dalmıştı. "Biliyor musun sen yokken saçlarım da hep yerdeki sulara karıştı, sen olmayınca saçıma bile iyi bakmak gelmedi içimden." Onun saçlarıma karşı düşkünlüğü vardı ve ben de çocuk gibi şikayetlenmeye başlamıştım.

Yürek Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin