11. Bölüm 🍂

35.3K 1.5K 286
                                    

Bölüm Şarkısı: Öykü Gürman ~Dayan Yüreğim

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!

(Önceki bölümü atlamayın lütfen)

Bölüm 11: Ölüm ve Yaşam Arasındaki O Aşk

Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı, demiş Şems-i Tebrîzî. Ömrün, ölüme doğru akıp gittiği o vakitin içinde bir gonca gül filizlenirdi. Aşkın kör kuyusuna düşüp o karanlığın içinde açan bir çiçek olurdu bu gonca gül. Gülü dikeniyle sevmek, geceyi gündüzüyle kabul etmek, aşkı ıstırabıyla gönlüne almak zor işte vesselam.

Arjen'in kökleri toprağın diplerine kadar kuvvetle salınmıştı. Yaşamın afili tokatlarını yiyerek güçlenmiş, bu sayede de güçlü kökler salmıştı. Sonra yolunun üstüne ben denk gelmiştim. Büyüttüğü ağacın bir dalıyla birleşmiş, o dalda pembe bir tomurcuk açmıştım. Onun dallarında açan bir çiçek olmuştum, sırada da kalbinde açan o çiçek olma kısmı vardı. Ateşten yüreğin içinde cam şişeye saklanmış o çiçek olacaktım. Arjen'in yüreğinde açan o çiçek...

O da benim yürek ateşimdi, yüreğimin ateşi... Kalbimin bir aşk için attığını unuttuğum günün birinde çıkmıştı karşıma. O gün yüreğimde bir aşkın fitilini ateşlemişti. Beni bir gün sahiden de sevebilecek miydi, gönlünün kıyısında benim de bir limanım olabilecek miydi bilmiyordum ama bunu çokça arzuluyordum. Onun da bir gün kalbi yalnızca benim için atsın istiyordum...

Sofrada Arjen'in sol yanında otururken gözlerim sık sık sandalyelerine kurulmuş kişilerin üzerinde geziniyordu. Çok tuhaftı, bir taraf ailemdi, diğer taraf ise gelin geldiğim yeni ailemdi ama ben hepsine yabancı gibi hissediyordum. Sanki hayatımın hiçbir noktasında onlarla denk düşmemiştim. Fakat yine de bir elden daha büyük acı hissediyordum onlara bakarken. Çünkü sanki bir taraf ölüm gibi hayat yaşayacağımı bilerek göndermemiş, diğer taraf da bunu bilerek kabul etmemiş gibi şen bir şekilde konuşuyorlardı. Oysaki biliyordum, bu tavırları bile yalandan ibaretti. Ailem zengin bir aileye kapak attıkları için memnunken Arslanoğlu ailesi ise bir o kadar memnuniyetsizdi. Bilhassa Firdevs Hanım'ın içinde kıyametlerin koptuğunu görebiliyordum. Onun ilmek ilmek işleyerek inşa ettiğini kalesi zemininden sarsılmıştı. Zira zemininde bu denli sarsılan bir kale, günün sonunda yıkılmaya mahkûmdu.

"Damat!" Babamın sesiyle bakışlarımız ona döndü. Bu pişkin ifadeyi çok iyi tanıyordum ben. Kendi çıkarına uygun bir şey bekleyecekti Arjen'den. "Buyurun Mahmut Bey?" Olabildiğince soğuk ve resmiydi. Bana yapılanlardan kaynaklı daha da uzak tutuyordu kendini onlardan. "Oğlum, ne beyi yani sende! Baba de bana, ben de baban sayılırım." Kendi çocuklarına babalık yapmaya acizken ne de kolay dile getiriyordu öyle.

"Kan bağımız mı var, can bağımız mı var; nereden babam oluyorsunuz ki baba diyeyim size? Ancak eşimin babası olduğunuz için soframda oturabilir, benimle konuşma şansına erişebilirsiniz. Karım istediği sürece varsınız benim nezdinde." Sofradaki büyük sessizliği babamın gevşek gülüşü bozunca devamında bir şeyin daha geleceğini anlamıştım.

"Ee damat, biz de bağlarımızı kuvvetlendiririz. Birlikte iş yaparız, kızımızı da zaten aldınız daha ne olsun bu bağları kuvvetlendirmek için?" Arjen elindeki çatal bıçağı tabağın kenarına ses çıkararak bıraktı. "Ben işle aile bağlarını birbirine karıştırmaktan hiç hazzetmem. Tırnaklarımla kazıyarak elde ettiğim hiçbir şeye de başkasının üzerine konmasına izin vermem. İyisimi siz kendi kendinize aile bağlarını güçlendiredurun beni de eşimi de işimi de bu bağlara dahil etmeyin." Bu beni rahatsız etmekten çok bilhassa hoşuma gitmişti. Babamın yerini bilmesi gerekiyordu ve Arjen bunu ona gayet güzel bir şekilde belli ediyordu. Haddini hududunu herkesin önünde üzerini çize çize belli ediyordu. Para için kızını acımadan ortaya atan birinin o paradan nasibini alamaması öyle güzel kalbimi ferahlatıyordu ki...

Yürek Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin