21. Bölüm

125 14 80
                                    

"Merak etme, o iyi. Şu an sadece uyanmasını bekliyoruz." ~Haneul

"Ne zaman uyanacak?" ~Sunoo

"Aman da aman, kardeşini de çok merak edermiş... Niye kızın başında durmuyorsun o zaman? İki dakika su almaya gittim diye hemen çok ilgileniyormuş gibi soru soruyorsun." ~Haerin

"Hani insanlık hali, o da uyuyor ya Haerin." ~Haneul

"Of... Ne bileyim ben? Kendimde miyim de ne dediğimi bileceğim? O Kwangwoo'yu canavarın önüne atan ben olmalıydım. Sheonsha unniem onun yüzünden bu halde." ~Haerin

"Asıl ben olmalıydım. Kardeşime aylar sonra kavuştum derken-" ~Sunoo

"Sen bi sus ya. Bi sus. Bırak, acımı yaşamak istiyorum. Hemen kendini acındırma. Ben olmalıydım diyorsam, ben olmalıydım." ~Haerin

"Ne zaman uyanacak yani?" diye sordum. Daha fazla saçma konuşmalarına tahammül edemezdim.

"İşte bunu hiç bilmiyoruz." ~Haneul

Oflayıp, tekrar gözlerimi kapadım ve kollarımı birleştirerek, sırtımı duvara yasladım.

Beklemek çok zor. Neden bilmiyorum, bağırıp çağırmak istiyorum, ağlamak istiyorum. Ama sanki... Bunları yaparsam uyandığını göremeyecekmişim gibi hissediyorum.

"Bunun sorunu ne?" ~Haneul

"Bezgin işte." ~Haerin

"Sen bi sus." ~Sunoo

"Bana bak, sevgilimsin demem, saçını başını yolarım. Sheonsha unniemim hatrı için yapmıyorum en başından beri ama şu an o bunu bilemez, yani yaparım." ~Haerin

"Tamam ya, ne dedim sanki?" ~Sunoo

Hepsi mi birbiri ile uyumlu olur, anlamıyorum ki. Hepsi bir bütünü oluşturuyor gibi. Biz neden öyle olamadık? Benim korkaklığım yüzünden mi?

2 GÜN SONRA

"Dışarıda canavarlar da yok, neden hâlâ çocukları götürmüyoruz?" ~Heeseung

"Bilmiyorum. Hasar çok fazla. Bir süre daha onların burada kalması daha iyi olur. Sadece onlar burada olurlarsa daha rahat hareket ederler. Çünkü büyükler dışarıda onların hareketlerini kısıtlar. Etrafı toparlamaya çalışıyorlar." ~Jungwon

"Seni dinliyorlar mı?" ~Heeseung

"İnanır mısın hyung, Sunghoon hyung ve Niki'den güzel dinliyorlar. Sanırım şu an için sadece onların aklına yatan bir planlama oluşturduğum için ama zamanla her şey değişebilir." ~Jungwon

"Tamam. Ben buradayım. Hem çocuklara, hem de Cheonsa'ya bakacağım." dünden beri yaptığım gibi.

"Tamam hyung. Bütün çocuklarla ilgilenebiliyor musun? Yoksa, başka birini daha görevlendirmemi ister misin?" ~Jungwon

"Hayır, sorun yok. İlgileniyorum. Bir zararları yok. Asıl... Hyeomi meselesi ne oldu? Onu nereye kapattınız?" ~Heeseung

"Şimdilik, büyük deponun yanındaki o eski kulübeye kapattık." ~Jungwon

"Anladım. Bu ona iyi bir ders olur." ~Heeseung

"Evet." ~Jungwon

"Wonnie! Bunlar ne olacak?! Kimse nereye götüreceğini bilmiyor!" ~Ruby

"Geliyorum!" diye arkadan seslenen Ruby'e dönerek cevap verdi ve tekrar bana dönüp "Şimdi gitsem iyi olacak hyung. Bir sorun olursa, sen ne yapılması gerektiğini bilirsin ama her zaman yardımına gelirim." diyip gitti.

Evet, yapardı da. Jungwon bu, sohbeti de sarıyor, itiraz da edemiyorsun, işinde de iyi, hem iyi bir kardeş hem de iyi bir arkadaş.

Hyeomi meselesi de çok karışık. Canavarları buraya çektiğine dair kanıtımız var. Ama bunu buradakileri öldürmek için yapmadığına eminiz. Ne için yaptığını bilmiyoruz tabii, o da konuşmuyor. Bu yüzden onu bizimle konuşuncaya kadar bir yere kapattık. Nereye kapatıldığını da az önce öğrendim.

Tanrım... Uykusuzluktan şuraya yığılacağım.

O gece bebek gibi, mışıl mışıl uyumuştum. Uzun zaman sonra aralıksız ve uzun bir uyku çekebilmiştim. Ama şimdi, daha önceki gibi değil, artık hiç uyuyamıyorum. İki gündür insanların beni daha da bezgin ve asık suratlı gördüğüne eminim.

"Hyung! Aşağı inebilir miyiz?!" ~Rei

"İnan ama dikkatli olun!" diye, bana seslenen Rei'ye seslendim. Aşağıda ne yapacaklardı ki? Burası kocaman, neden yetmiyor?

Bende biraz... Çok azıcık gözlerimi dinlersem?

Daha önce oturduğum sandalye zaten Cheonsa'ya yakın olduğu için, biraz daha yakınlaştırdım ve sandalyeye oturup, kafamı Cheonsa'nın kafasının yanına koydum.

Uyansana, buralar çok renksiz. Gözlerine bakmak istiyorum.

Diğerlerini gördüğünde sende böyle mi hissediyordun? Onlar... Sanki tanışalı seneler olmuş gibi, çok yakınlar. Bizse sanki her an yeni tanışıyormuşuz gibi, ikinci yabancı gibi davrandık. Benim yüzümden. Çünkü sana bağlanmaya korktum. Böyle olmasından korkuyordum. Çok kırılgan duruyordun. İnsanlara bile korku ile bakan sen, burada nasıl yaşayacaksın ki? Biliyorum, elbet ki elimden kayıp gideceksin. Ama bu pişmanlığın içinde bırakma beni. Şimdi olmaz.

Yavaşça kapanan gözlerime engel olmadım ve bir süre açmamak için kapadım.

Sadece biraz yanında gözlerimi dinlendireceğim. Uyumayacağım. Sen uyandığında, bende uyanık olacağım. Sana iyi bakacağım.

𝑪𝑶𝑳𝑶𝑹 ⚜𝐸𝑁𝐻𝑌𝑃𝐸𝑁⚜ ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin