Soojin'in Bakış Açısından
Acıktım... Ne kadar zamandır sessizce yürüyoruz?
"Yakında geri dönmemiz gerekmez mi?" diye sordum. Niki'den bir cevap beklemiyordum çünkü o da benim gibi yorgun düşmüş, Jake'e bakıyordu. Bu yavru köpek suratlı arada bir yorulduğunu söylüyor, sonra da yola gülerek devam ediyordu.
"Evet. Yolumuz uzamasın. Burada biraz dinlenelim ve geri dönelim." ~Jake
"Sonunda... Ah... Ben arka tarafa gidip geliyorum." Niki, Jake'e kaş göz hareketi yapıp, arka tarafa gitmişti. Nedenini anlamamıştım ama bir kaç fikrim vardı.
"Buraya geldiğinizde... Korkutunuz mu?" ~Jake
"Hm? Evet. Hele ki Cheonsa ağladı. Ağlaması beni daha çok korkuttu. Sonra iğrenç bir ses vardı... Peri gibi uçan şeyler falan... Burası çok garip. Üstelik renkte yok burada. Değişik değişik canlılar... Virüs falan dediniz. Kafam iyice karıştı." ~Soojin
"Çok normal. Bende hâlâ anlamıyorum. Bazen söyledikleri garip geliyor. O kadar korecem yok. Her şeyi anlamış gibi yapmak zorundayım çünkü benimle uğraşacak vakitleri yok. Ben buraya ilk geldiğimde, yani diğerleri ile bilikte geldiğimizde, saldıraya uğradık. Yanımızda başka arkadaşlarımız da vardı. Neredeyse hepimiz yaralandık. Sonra da bir kaçı hayatını kaybetti... Sığınakta gördüklerin, bu bölgedeki son insanlar. Keşif ekiplerini bu yüzden kurduk. Her gün o kapıdan birileri geçiyor. Onları ölmeden kurtarmaya çalışıyoruz. Korkup korkmadığınızı sordum, çünkü ben korktum. Tek korkak kalmak istemiyorum sanırım. Korktuğum belli oluyor ve yanlızkıktan hiç hoşlanmam. Bu bir sır olabilir mi? Korktuğumu söylemek beni utandırdı da." ~Jake
Fazla... Şirindi bu. Çok sevimli. Gülüşü çok güzel. Çok nazik.
"Tabii. Benim korktuğumu da kimseye söyleme. Ben unnie line'dayım. Maknaelerin benimle dalga geçmesini istemem. Bu bizim, küçük sırrımız olsun." ~Soojin
"Evet. Küçük sırrımız." birbirimize baktık, içimde garip bir şey hissettim o an. Mutluydum.
Etraf renklenince, şaşkınlığımı gizleyemedim. Balam'ın sabah söylediği o garip his buydu demekki.
"Renkler..." ~Soojin
"Evet... Geri geldi." ~Jake
Cheonsa'nın Bakış Açısından
"O çok... Bezgin. Hayattan bıkmış. Sürekli bana bakıp duruyor. Sapık bir ajusshi resmen." dediğim şeyle kızların hepsi kahkaha atmaya başlamıştı.
Bir yandan üstümüzü değişiyorduk. Erkeklerde bu kulübede kalıyordu ama kıyafetlerimizi değişmek için belli bir sıra ile hareket ediyorduk. Erkekler bizden sonra girip kıyafetlerini değişecek ve sonra herkes yatacaktı.
"O öyledir. Biraz... Dediğin gibi, bezgin. Aynı zamanda uykulu. Ne zaman görsem uyuyor. Onu uyanıkken gördüğümde şaşırıyorum. Ama sapık bir ajusshi mi, ilk kez senden duydum. Onun kız-erkek farkını bildiğini bile sanmıyorum." ~Hyeomi
"İnsan-hayvan farkını biliyorsa iyi. Rüya aleminden çıkamıyor ki." dedi bir kız ve yeniden bütün kızlar gülüşmeye başladı.
"Yakınlaşınca kibar ve iyi biri olduğunu duydum erkeklerin bazılarından. Hatta öyle ki, böyle bezgin değil de, daha çocuksu davranıyormuş." dedi bir başka kız. Bu dediğine inanamadığım için ağzımdan bir "hah!" çıktı.
"Erkekler yalan söylemiş olmasın? Belki de ona kız ayarlamak için ortaya bir yalan atmışlardır. Ya da en azından arkadaşları olsun diye. Beraber geldiği erkekler dışında kimse ile konuştuğunu duymadım." ~Hyeomi
"Gıcığın teki gibi duruyor. Aylardır düşüncem hiç değişmedi." dedi bir kız ve bende ona dönüp "Haklısın! Bezgin Sapık ve Gıcık ajusshi!" dedim. Yeniden gülüşmeye başlamıştık.
"Yeni kızlar! Biriniz nöbete gideceksiniz!" ~Jungsoo
Jungsoo'nun dışarıdan seslenmesi ile, herkes bir anda üstünü değişip yatağına girmişti. Ayakta bir tek ben kaldığımda, ayağımı kaldırıp yan yataktaki Soojin'i dürttüm.
"Yaa... Bu haksızlık. Neden ben?" ~Cheonsa
"Sana bir şey söyleyeceğim Cheonsa-shi..." bir başka kız seslendiğinde, ona doğru döndüm. Nöbete mahkumdum, tamam. Ama bir başka görev daha mı vereceklerdi üstüne? Ya da nöbet sırasında yapmam gereken bir şeyi mi söyleyecek?
"Bezgin dediğin sapık ajusshi de bu gece nöbet tutuyor." dedi ve kahkahayı patlattı.
"Kader olsa gerek." ~Hyeomi
"Hayır, ben gitmem. Başkası nöbet tutsun. Bu dünya yeterince korkutucu, onunla uğraşamam." dedim, kollarmı önümde bağlayıp.
"Görüşürüz Sheonsha unnie." ~Yuin
"Evet, iyi nöbetler!" ~Haerin
"Kendine iyi bak! Sapık ajusshi bakmasın." diyip gülmeye başladı Balam ve diğerleri de onunla birlikte güldü.
"Moda haftasına mı hazırlanıyorsunuz?! Çıkın hadi!!" ~Jay
Jay'in kızgın sesini duymamızla, kızların hepsi yataklarımsan çıkmış, hepimiz birlikte dışarı çıkmıştık. Nöbet için benim seçildiğimi söylediklerinde, içeri girecek olan Bezgin Sapık Ajusshi'nin oflayarak yeniden göz devirdiğini gördüm. Galiba bunu tek fark eden ben değildim ki, diğer kızlarda gülerek bana "kolay gelsin" diyorlardı.
"Cheo! Nöbetçiysen yemekhanenin kapısındaki malzemeleri nöbet kulesine çıkarır mısın? Nasıl olsa oraya gideceksin." ~Sunoo
"İyi de abi onlar çok a-" ~Cheonsa
"Bu velet bu kadar söylenip, ses çıkaracaksa kendi başıma da nöbet tutabilirim." dedi ve kapının önünde yanlızca kızlar ve Sunoo kalınca içeri girdi.
"Ah, ne bekliyorsun? Her zamanki halleri işte." ~Hyeomi
"Alışırsın Cheonsa-shi."
"Sen hyunga aldırma, özünde iyi bir insandır. Biraz... Tanımadıklarına soğuk yapar o kadar." dedi Sunoo ve o da içeri girip kapıyı kapadı.
"Birazmış..." kendi kendime söylenirken, kızların yanından ayrıldım ve yerini zorla hatırladığım yemekhaneye gittim.
Bunlar çok ağır! Daha yarısını elime almadan taşıyamayacak haldeyim. Git-gel de yapamam, o kadar yolu yürümek işkence gibi.
Hepsini kucaklayıp, önümü göremesem de yürümeye başladım. Kollarım o kadar acıyorki, az sonra acısından ağlamazsam iyidir.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑪𝑶𝑳𝑶𝑹 ⚜𝐸𝑁𝐻𝑌𝑃𝐸𝑁⚜ ✔
FanfictionAşık olmadan renkleri göremeyeceğinizi düşünün; kim bilir o kişiyi ne zaman ve nasıl bulacaksınız? Nerede olduklarını bilmeyen bir grup genç kız ve orada uzun zamandır mahsur kalan diğer insanlar, karşılaştıkları garip olaylar karşısında ne yapacak...