17. Bölüm

116 13 53
                                    

Adamın yüzümü sıkan eli gevşedi, kendi ile beraber yere düştü. Bıçak, karnına saplanmıştı.

Heeseung kolumdan tuttuğu gibi beni şaşkınlıktan donmuş olan büyüklerin arasından hızlıca çıkardı ve daha önce hiç görmediğim merdivenlerden aşağı indik.

Merdivenlerin kapısını kilitledi ve kapıya yaslandı. Kapıyı o kadar zorluyorlardı ki, kilit kırılabilirdi.

Bense, donup kalmıştım. Az önceki gibi ağlayamıyor, acıyı hissedemiyordum.

"Heeseung, aç şu kapıyı! İkinizde çıkın oradan!"

"Bunu ödeyeceksiniz!"

En son kapı tekmelenmiş, daha da kapıya vuran olmadığı için, Heeseung oradan çekilip benim yanıma gelerek, beni yere oturtmuş ve kendisi de yanıma oturmuştu.

"Ö-ölmez... Değil mi?" ~Cheonsa

"Doğru müdahaleyi yapıp, kanı durdururlarsa, hayır. Orası sadece karın boşluğuydu. Acı ve şoktan yere yığıldı. Oraya bıçak saplanması ile ölen çok azdır." ~Heeseung

Bu bana güven vermiyor...

"Sen... İyi misin?" ~Cheonsa

"İyiyim. Ama bugün için, daha fazla dayak yemek istemiyorum. Uyumak istiyorum. Açım. Ah... Tanrım, keşke bütün gerginlik yemekten sonra başlasaydı." biraz durdu ve derince nefes alıp-verdi. "Sen iyi misin peki?"

"Sayılır." ~Cheonsa

"O adamı kafana takarsan, yine saçını çekerim." ~Heeseung

"Ne yapmamı bekliyorsun? Birini bıçakladın! Bende aynısını yaptım! İki kişiyi yaraladım! Ne kadar korkunç bir durumun içi-!" lafımı kesen şey, sıkıca sarılması olmuştu.

"Biliyorum. Çok korkutucu... Elim titriyor. Ama... Ya sana bir şey olsaydı? Bu daha mı iyiydi? Sana yaptıklarına göz yumamazdım." ~Heeseung

"Beladan başka bir şey değilim... Özür dilerim." ~Cheonsa

Benden uzaklaştı ve yine bezgin ve suçluymuşum gibi bakarak konuşmaya başladı. "Aptal velet! Özür dilemekten başka bir şey bilmiyor musun sen? Yaraların nasıl diye sorsana! Yüzün acıyor mu diye sor. Yaralarına bakayım de. Öpeyim de geçsin de. Dur- yok! Bunu deme! Hayır! Unut bunu! Yanlışlıkla söyledim! Boşver! Demedim say!"

Böyle davranması... Çok şirin.

Oturduğumuz yerde, ona doğru kaydım ve uzanıp, yanağından öptüm. Bunu mu istiyordu? İstediği şeyi, yanlışlıkla söylemişti, değil mi? Aklında olmasa, istemese söylemezdi.

Neden bilmiyorum, midem çok garip. Sanki kalbim orada atıyor, bütün heyecanım oraya doluyor. Bu... Çok güzel bir his.

"Yanlışlıkla söyledim dedim ya... Sende... Hiç laftan anlamıyorsun..." ~Heeseung

"Düşünmesen ya da istemesen, nasıl söyleyecektin?" ~Cheonsa

"Bir anda söyledim!" ~Heeseung

"Sonuç olarak, bunu istedin. Seninle ilgilenmemi de. Hm? Değil mi? Çok acıyor mu? Kötü vurmuşlar. Ama sende iyi dayandın. En azından onlarda da hasar var." ~Cheonsa

"Bunu ne için yapıyorsun? Beni utandırmak için mi? Senin ilgine ihtiyacım yok benim..." diyerek, yanımdan kalktı.

Yok mu? NE DİYORSUN SEN BE?! SENİN YÜZÜNDEN NAMUSUM KİRLENDİ!! BEN SUNOO HARİCİNDE ERKEKLERLE BİLE KONUŞMAMIŞIM, SENİ ÖPTÜM!!

"Tamam. Sen bilirsin." ~Cheonsa

Neden sakin bir şekilde cevap verdim ki?! Şuradaki eşyalardan bir şey alıp, kafasına vurmam gerekirdi! Odun herif! Bezgin Sapık Ajusshi!

"İlgilenir misin ki?" sorduğu soru ile, tekrar ona döndüm. "Ya-yani öyle değil! Başka da şey yok ama... Değil işte! Boşver! Unut! Az önceki gibi değil tabii! Bunu cidden unut!!" dedi.

Bu hali cidden çok şirin olduğu için, gülmeden edemedim. Sinirliydim, korkmuştum ama şimdi hiç bir şey kalmamış gibiydi. Sanki hiç bir sorun yoktu. Tamamen iyi hissediyordum.

"Şurada konserveler var, onlara bakalım mı? Aç olduğunu söylemiştin. Karnını doyurmalısın." diyerek oturduğum yerden kalktım ve ilerlemeye başladım. O da peşimden geliyordu.

"Bu da ilgilenmeye giriyor... Sana unut dedim. Neden lafımı dinlemiyorsun? Sinir bozucu velet." ~Heeseung

Konservelere bakmaya başlamıştık. Sanırım ikimizinde yemek isteyeceği bir şey arıyorduk. Neden her şey burada stoklanmıştı ki? İstemeyeceğimiz kadar konserve vardı. Bununla günde üç öğün değil, altı öğün yesen iki sene daha açlık çekmezdin. Hemde buradaki herkes ve daha fazlası ile.

"Sinir bozucu velet mi? Yine mi? Sevgilim diyeceksin!" diyip yeniden güldüm. O gece bana söylediği şeyin bir benzeriydi.

"Tabii, kraliçem. Emredersiniz." ~Heeseung

"Bu da fena değil. Ama samimiyetsiz. Cidden kölemmişsin gibi." ~Cheonsa

"Bak bak, köle mi istiyorsun yoksa? Ama benden olmaz. Ben kraliçeye diz çöktürecek adamım." ~Heeseung

Sen sadece insana illallah çektirirsin.

"Evet, evet. Görürsem söylerim." ~Cheonsa

"Şunu kafana atacağım şimdi!" ~Heeseung

"Tamam, at hadi! Seninle ilgilendiğimi de anca rüyanda görürsün!" ~Cheonsa

"Şaka yaptım... Hani öyle yaparlar ya..." ~Heeseung

"Buna ne dersin?" dedim, elimdeki konserveyi göstererek.

"Bakayım..." yanıma gelip, elimdeki konserveyi alıp inceledi. "Olur. Sen? Bundan başka var mı?"

"Ondan... Yok sanırım." ~Cheonsa

"Bir şey olmaz. Beraber yeriz." ~Heeseung

Merdivenin kapısının olduğu odaya geçtik ve oturup, konservedekini birlikte yemeye başladık. Yiyecek herhangi bir aparatımız yoktu, bizde konservenin kapadığını kaşık gibi kullanıyor, ağzımızı kesmemeye çalışıyorduk.

Bu konuda hiç bir sorun yoktu ama ben kendi yamağımı kendim ısırmıştım.

"Ayh!" ~Cheonsa

"Ne oldu?" ~Heeseung

"Yanağımı ısırdım..." ~Cheonsa

"Aptal velet deme de dur." ~Heeseung

𝑪𝑶𝑳𝑶𝑹 ⚜𝐸𝑁𝐻𝑌𝑃𝐸𝑁⚜ ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin