14. Bölüm

123 12 46
                                    

Ayağa kalkmayı başarmıştım ama koşmak bir yana dursun, yürüyemiyordum bile. Seke seke kendimi sürüklemeye çalışıyordum. Koşarken düşmek bu kadar kötüydü demek, şimdi küçük çocukların neden bu kadar çok ağladığını biliyorum.

Bir şeyin ayağımı sarıp çekmesi ile, tekrar yere düşmüştüm.

Tanrım, yalvarırım... Kurtar beni.

Ayağımı kurtarmaya çalışırken, küçük çocukların ellerindeki taşları o canavara (?) atması ile affallasamda, bir an önce kendimi kurtarıp, bilinmedik bir güçle çocukları da alıp koşup kaçmak istiyordum.

"Size içeri girin ve ben onu alıp gelene kadar bekleyin dedim, Eri!" Heeseung'ın çocukların üçünü de geri çekmesi ve göndermesi çok hızlı olmuştu. Aynı hızda o canavarın kolunu (?) - ya da dokunacı?- benden uzaklaştırmıştı, elindeki garip gürünümlü bıçağı saplayarak.

Beni az öncekine kıyasla daha fazla güçle sürüklemeye, kolumdan tutarak koşturmaya başlamıştı. Ama canavarın peşimizden ayrılmak gibi bir niyeti yoktu.

"Bırak! Sana gitmeni söyledim! Koşamıyorum bile!" ~Cheonsa

"Seni bırakayım mı yani?! Ölüme mi terk edeyim?! Biraz daha çabala! Vardık sayılır!" ~Heeseung

Canavarın tekrar kolunu bize karşı harekete geçirdiğini fark ettiğimizde çok geçti. İkimizde yere düşmüştük.

"Üç dediğimde, kalk ve koş. Yapabilirsin. Tamam mı? Başka şansımız yok." ~Heeseung

"Yapam-" ~Cheonsa

"Bir, iki, üç!" ikimizde ayağa kalktık ve ben zorla koşarken, o elindeki bıçağı canavara fırlattı ve saplanınca canavarın iğrenç çığlıkları kulaklarımızı doldurmaya başladı.

O esnada, olabildiğince az önckei çocukların gittiği yöne doğru koşuyordum. Aslında bir ceylan gibi sekerek ve hızlıca hareket ediyordum.

Heeseung arkamdan gelse de bana yetişmiş, beni sürükleyerek daha hızlı olmamı sağlamıştı.

Sığınakta yine hiç bilmediğim bir yere gelmiştim. Ama anlaşılan, burası diğer her yere göre daha korumalı ve kullanışlı; yiyecekler, silahlar, yataklar, revir kadar olmasada ilaç dolu bir masa ve hepsinden önemlisi de aşılamayacak gibi görünen, devasa, sağlam ve ağır bir kapı.

Kendimizi içeri atmak zorunda kalmıştık, bu yüzden birbirimize dolanıp üst üste düşmüştük.

O benim üstüme düştüğü için, ilk o kalkmış ve sonra da beni kaldırmış, hızlıca ilaçla dolu olan masanın oraya götürüp, oradaki sandalyeye oturtmuştu.

"Al bunları, pansuman yap yaralarına. Geliyorum birazdan." ~Heeseung

Elime tutuşturduğu antibiyotikli merheme ve pansuman bezine bir süre baktım ve nasıl yapacağımı düşündüm. İyice aptallaşmıştım çünkü az önce olanların şakası yoktu. Sonra da nasıl hâlâ yırtılmadığını anlamadığım eşofmanımın paçalarını diz kapaklarımın üstüne dikkatlice çektim ve merhemi kanayan diz kapaklarıma sürdükten sonra pansuman bezini sarıp eşofmanımın paçalarını aşağı indirdim.

Elimde kalan merhemi ve pansuman bezini masaya geri koydum ve elimi cebime attım, sabahki ilacın hâlâ orada olup olmadığını kontrol etmek için. Bu kaosta düşmemişti şaşırtıcı bir şekilde.

Tekrar ilacı içip içmemeyi düşündüm; bugün çoktan iki tane içmiştim ve henüz öğle vaktiydi. Bugünün akşamı gelecek miydi ki?

Kendimi kötü hissetmediğime göre -diz kapaklarım dışında- ilacı içmeme gerek yok bence.

Yerimden kalkamıyorum...

Ama burası... Herkes çok kötü durumda. Çocuklar ve büyükler... Nedensizce, çocuklar hiç ağlamıyor, yaşı küçük olanlar burada da oyun oynuyor ama biraz daha büyük olanlar yüzleri asık bir şekilde oturuyorlar. Büyükler etrafta koşuşuyor, sağa-sola... Heeseung da çocuklarla ilgileniyor, kimisine su veriyor, kimisinin saçlarını seviyor ve onlara gülümsüyor.

"Rei!" diye seslendi Heeseung, diğer çocuklara göre biraz daha büyük olanlardan birine ve onun yanına gitti.

"Gel buraya! Ben sana ne dedim?! Onu alıp geleceğim dedim! Neden dışarı çıktınız?!" ~Heeseung

"Eee... Anlık bir karardı hyung. Cidden." ~Rei

"Anlığına başlatma beni! Anlık olarak yaralansaydınız ne olacaktı?! Ya da daha kötüsü?!" ~Heeseung

Sanırım daha fazla azar yiyecek... Yanındakilerle beraber.

Oturduğum sandalyeden yavaşça kalktım ve tekrar seke seke Heeseung'ın yanına gittim. Ayakta zor durduğum için onun koluna tuttundum. Bunu yapmamla beni fark etmiş, yeniden suçluymuşum gibi bana bakmaya başlamıştı.

"Şe-şey... Imm..." diyecek bir şey bulamıyorum! Rei'yi nasıl kurtaracağım hakkında hiç bir fikrim yok.

"Sana geliyorum dedim. Neden ikinizde “geliyorum” kelimesini anlamıyorsunuz?! Çok mu zor beklemek?! İkinizde, o tarafa gidin ve bu sefer cidden beni bekleyin! Yoksa kötü olacak!" diyerek, eli ile bu koca yerin bir köşesini gösterdi.

Rei ile geçip, beklemeye başladık. Onu kurtarayım derken, bende sürüklendim işin içine.

"Teşekkürler noona." ~Rei

"Hm?" anlamayarak ona baktım. Neden teşekkür etti ki?

"Heeseung hyung azarlamasın diye yardım etmeye çalıştığın için. Ama sana da patladı." ~Rei

"Ah... Rica ederim. Ama seni kurtaramadım. Yine azarlayacak. Endişelenmiş olmalı." ~Cheonsa

"Evet. Hele ki senin için çok endişelendi. O bıçağı aradığı anı görmeliydin. Çok hızlıydı. Bıçağı almasına büyükler izin vermedi ama belli ki onların elinden almış. Ben arkadaşlarımla canavarı taşladığım için o anı görmedim. Heeseung hyung çok havalı değil mi? En başından beri beni koruyor. Sen... Burada yeni misin? Seni bir kaç gündür diğer küçüklerle ilgilenirken görüyorum. Ondan önce hiç görmedim." ~Rei

"Evet. Sanırım bir hafta oldu. Ya da daha fazla? Emin değilim." ~Cheonsa

"O zaman onu çok tanımıyorsun. O böyle bağırmıyor, ayakta uyuyor gibi görünüyorsa karşında, kesin seni önemsemiyordur. Ama eğer aynı şekilde durup konuşuyorsa şanslısın, yani soru sormadıysan ya da yanlış bir şey yapmadıysan, onun bir yakınısın demek bu. Az önceki gibiyse, sen ve ben farklıyız. Buraya geldiğimden beri beni tanıyor ve ilgileniyor. Yani bir kaç aydır. Üstelik yaşım da küçük olduğu için yaptığım hatalara çok kızıyor. Akıllanmamı istiyor. Ama olmaz. Heyecanı kalmıyor öyle. Sende... Bilmem. Kimseye böyle davrandığını görmedim. Yani, ölme ihtimalini bile bile bu kadar gözü dönmezdi. Sana borçlu mu?" ~Rei

Eh?

Hiç bir şey anlamadım. Bu çocuk çok karışık ve heyecanlı konuşuyor. Kaç yaşında?

"Borçlu mu? Hayır. Ben ona borçluyum. Sen... Kaç yaşındasın?" ~Cheonsa

Konuyu değiştirmeliyim.

"On iki. Dünden beri." ~Rei

"Geçmiş doğum günün kutlu olsun o zaman. Haberim olsa, vaktinde kutlardım." ~Cheonsa

"Teşekkürler." ~Rei

𝑪𝑶𝑳𝑶𝑹 ⚜𝐸𝑁𝐻𝑌𝑃𝐸𝑁⚜ ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin