Bölümü oylarsanız ve beğenirseniz sevinirim.🖤
♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤
Okulumuzun normal ilk günü arkadaşlar.
Ve içimde o kadar çok garip bir dürtü var ki hiç bir zaman mutlu olamayacakmışız gibi.
Düşünmemeye çalışıyorum ama olmuyor. Düşünmezsem her zaman hayata karşı yenileceğimi düşünüyorum ve de bu beni çoğu zaman üzüyor.
Ve bu düşüncelerimin arasında kapı tıklatıldı ve ardından neşeli sesiyle Lina odaya girdi. O kadar çok mutluydu ki onun mutlu olması bazen benim mutlu olmamdan daha önemli idi.
Bir kardeşiniz var ve yıllar sonra İtalya'da öğreniyorsunuz bu gerçeği ve birbirinizi ilk gördüğünüz anda kalbiniz hemen ısınıyor o kişiye karşı ve de yıllar geçmesine rağmen hiç biriniz gerçeği öğrenemiyorsunuz nasıl hissederdiniz?
Lina'yla okula gittiğimizde Ay ve Ayaz yanımıza uğradı. Ve de Ay hemen konuşmaya başladı.
"Günaydın Kızlar. Nasılsınız, iyi misiniz?"
"İyiyiz tabii. Niye iyi olmayalım." Diye atıldı Lina.
Ay hemen bana göz ucuyla bakıp konuşmaya başladı.
"Gece'yi pek iyi göremedim de ondan merak ettim."
Bir an tüm gerçekler ortaya çıkacak sandım. O kadar çok korktum ki anlatamam. Lina gerçekleri öğrenecek ve ben bir hiç olacağım. Zaten eninde sonunda bir hiç olacağım ama bu kadar da erken olmasın bu kadar da değil. Hayat bana zaten acımasız daha da acımasız olmasın, bir kere anlasın beni.
Herkes bana bakarken hiç kimse endişe etmesin diye konuşmaya başladım.
"İyiyim. Sadece gece pek uyuyamadım. Başka bir sorunum yok."
Şu anda yalan söylemek istememe rağmen söylemek zorundaydım. Çünkü elimdekileri yitirmemek için. Lina benim kardeşim onu korumak istiyorum ama gerçekleri başkasından öğrenirse onu o zaman hiç koruyamam ki. Ay beni anlıyor, beni destekliyor ama ya o da sen benim vazgeçilmezimsin deyip beni bırakıp giderse. Elimdeki her şeyi yitiririm. Yitirmemek için ise yalan söylemeye mecburum hem de hiç olmadığım kadar.
Bu düşüncelerimin arasında Lina, Ay ve Ayaz kantine gitme kararı almışlardı ve ben de bir elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gitme kararı vermiştim.
Gidip elimi yüzümü yıkadığımda ilk fark ettiğim bendim. Hatalarım, yalanlarım, kaderim, yalnızlığım, acılarım...
Her şey o kadar fazla ki sanki bu hayatta onca şeyi bile bile yapan, herkesin hayatını mahveden, Kendi hayatını yeniden kuracakken en sevdiklerini bile o hiçliğe çeken sanki bunların hepsini ben yapıyormuşum gibi onunda kefaretini ödüyorum. Ve bunun kefaretini ödemek o kadar zor ki ve o kadar acımasızlık ki.
Sahiden ben kendim hiçliğe cidden sürükleniyorum. Çünkü kendimi o kadar çok sorguluyorum ki. Bu hayatta kendimi hiç tanımamış gibiyim.
Sahiden ben kimim?
Artık tanıyamıyorum da kendimi. Öyle bir hiçliğe sürükleniyorum ki benim yok olma noktam.
Düşüncelerimin arasından sıyrılıp koridara çıktım. Tam yürüyecekken kolumdan tutan biri vardı. Kim bilmiyordum, benden ne istediğini bile bilmiyordum ama öğrenecektim ve öğrenmek zorundaydım da.
"Gece seninle konuşabilir miyiz bir 5 dakika?"
"Tanımadığım kişilerle konuşmak alışkanlıklarım arasında değil maalesef."
"Kusura bakma adımı söylemeyi unuttum. Ben Kerim. Seni bir konu hakkında bilgilendirmek istedim. Şimdi tanıştığımaza göre bi 5 dakika konuşabilir miyiz?"
"Tamam. Benden ne istiyorsun bilmiyorum ama ne diyeceksen öğrenmek zorundayım Kerim."
"Gel şöyle bir köşeye geçelim."
"Evet, Kerim. Sorun ne öğrenebilir miyim?"
"Konu Ay hakkında Gece."
"Ay ne yapmış olabilir ki Kerim sana Ay'ın ne suçu olabilir ki sana karşı?"
"Konuyu zamanla çözersin sadece söyleyeceğim şu gecenin karanlığına aydınlığı koyma koyarsan mahvolursun. Benim diyeceklerim bu kadar Gece. Artık nasıl ya da ne yapman gerektiği senin kararın."
"Anlamıyorum Kerim. Ay sana ne yaptı sen cidden bu çocuktan ne istiyorsun?"
"Zamanla öğrenirsin her şeyin bir zamanı mutlaka var. Zamanı geldiğinde tüm gerçekler ortaya dökülecek sadece zaman lazım işte. Tüm gerçekleri öğrenebilmen için umutsuzluk çiçeği."
"Sen niye bana umutsuzluk çiçeği dedin Kerim?"
"Her şeyin zamanı var çoğumuzun hiçliğe sürüklenmesi gibi umutsuzluk çiçeği. Birde tavsiyem var önüne arkana iyi bak belki bir gün bırakılıp gidersin. Belli mi olur hem de en sevdiklerin tarafından."
Kerim yanımdan gitmişti bunları söyledikten sonra ve ben şu anda yıkılmış bir harabe gibiyim. Beni onaran yok bana tüm gerçekleri açıklayacak hiç kimse yok.
Bana umutsuzluk çiçeği niye dedi bilmiyorum ama kendinden çok emin. Ay hakkında önemli bir şey biliyor ama söylemiyor.
Kerim bulmaca kutusu gibi. Her şeyi önüne sürpriz olarak koyuyor.
Ya zamanla bu gerçekleri öğreneceğim ya da hep kendimi çocukken kandırdığım gibi yalanlarla kandıracağım. Seçim benim ama hangisini seçmem gerektiğini bilmiyorum. Karşımda derin bir çukur ama yolumu göremiyorum, o çukurun derinliğini bilemiyorum. Beni üzen şey de bilememek. Çoğu şeyi bilmiyoruz. Ve de karşımda çeşitli yollar var sadece birini seçebileceğim.
Bu bir kurgu mu yoksa hepsi gerçek mi? Siz söyleyin çünkü beynimdeki düşüncelerin yolu çok karışık.
Ben umutsuz çiçeğiyim ve bir yol seçmek zorundayım. Ben Gece'yim karanlığıma aydınlık lazım. Ve benim gerçekleri bilmem lazım.
♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤♡♤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
______KAYAN UMUTLAR_______
Teen FictionO gece karanlığıyla tüm şehri boğarken bir ay küçücük pırıl pırıl aydınlığıyla o şehre umut olmak için geldi, o şehri yıkılmadan kurtarabilmek için. Senin ben topraklarında gömüldüm özür dilerim. Bir genç kurgu romanı, iki liseli öğrenci yaşadıklar...