2.Bölüm: Bir Söz ve Tehlikeli Yolculuk

82 20 10
                                    

(1 Hafta Sonra)

Bir hafta önce küçük düşürülen ve Köy Şefi William'ın en büyük oğlu Ethan tarafından hakarete uğrayıp, aynı zamanda herkesin içinde alay edilen Albert, geride kalan bu bir hafta içerisinde kendini küçük kulübesine kapatmış ve maden ocağından bulduğu şeyleri Galyndor köyünden aldığı yiyeceklerle takas ettikten sonra, bu süre içerisinde kendisini inzivaya çekmiş ve herkesin onu unutmasını umarak gözlerden kaybolmuştu.

'Çok yorgunum...'

Kulübesinin etrafını saran ağaçların arasında kalan boş arazide duran ve elinde tuttuğu bir dal parçasını ileri geri savuran Albert, inzivaya çekildiği bu bir haftalık süreyi boşa harcamak istememiş ve kendi çapında yaptığı bir takım vücut güçlendirme egzersizlerinin yanı sıra, aynı zamanda kılıç kullanmayı öğrenmek ve reflekslerini geliştirmek için bir dal parçasının yardımına güvenmişti.

Albert'in yaşadığı bu dünya zayıflar ve güçsüzler için çok tehlikeli bir yerdi.

'Zayıf olmak istemiyorum...'

Bu yüzden elinden gelen çabayı gösteren Albert, güçlenmek ve gelecekte bir zavallı olmaya devam etmek istemeyerek de kendini geliştirmeye çalışıyordu.

Ancak günler süren egzersiz sonucu Albert'in elde ettiği tek şey vücudunun her yerinde hissettiği ağrı ve yemek stoğunun çok hızlı tükenmesi olmuştu.

'Bir kez daha maden ocağına dönmem ve karnımı doyuracak kadar takas edebileceğim bir şeyler bulmam gerekiyor. Umarım geçen seferki kadar şanlı olurum.'

Elindeki dal parçasını yere bıraktıktan sonra olduğu yerde bağdaş kurarak oturan Albert, kendi içinden düşündü ve köyden yiyecek takas etmek için bir kez daha o korkunç maden ocağına gitmesi gerektiğine karar verdi.

'Erkenden yola çıksam iyi olur...'

Bir süre dinlendikten sonra kulübesinden aldığı kazmayı ve sepeti elinde tutarak köyün çıkışına yönelen Albert, bu sırada yolda karşılaştığı kişilerden gizlenmek için yüzünü bir parça kumaşla kapattı.

"Albert, beni bekle!"

Aniden ona seslenen bir kişinin sesini duyunca olduğu yerde donup kalan Albert, bu kadar gizlice hareket etmeye dikkat göstermiş olduğu halde onu kimin tanımayı başardığını merak etti ve kafasını geriye doğru çevirip arkasına baktı.

'Stella...' diye düşünen Albeet, "Neden burdasın?" diyerek kendisine doğru koşan kıza garip bir bakış attı.

Stella, köy şefi William'ın en büyük kızı olmakla birlikte, aynı zamanda Albert'in yaşındaydı ve kahverengi saçları altın gibi parlayan, gülümsemesiyle herkesi aydınlatan bir kızdı.

İncecik beli, zarif bir duruşu ve gizem dolu bakışlarıyla adeta bir peri gibiydi.

Teni pürüzsüz ve beyazdı, sanki hiçbir kusur taşımıyormuş gibi. Elbiseleri her zaman zarif ve uyumlu seçilmişti, her adımında bir prenses gibi ilerliyordu. İçten ve sıcak bir kişiliği vardı, herkesi kolaylıkla etkisi altına alabilirdi.

Ancak aynı zamanda güçlü ve bağımsız bir karakterdi.

Zekası ve bilgisi, sadece dış güzelliğiyle değil, iç güzelliğiyle de birleşiyordu.

Albert, böyle harika bir kızın kendisi gibi bir zavallıdan ne istediğini bilmiyordu ancak Stella her fırsatta onunla konuşmak için yoluna çıkıyordu.

Stella gülerek, "Tesadüfen seni buldum. Aslında seni aramaya çıkmıştım. Bir süredir görüşemiyoruz ve seninle konuşmak istedim," dedi.

'Belki de Ethan'ın benden bu kadar nefret etmesinin sebebi sensindir ha, Stella.' diye kendi içinden düşünen Albert, aniden kafasını sağa sola salladı ve bu düşünme tarzının Stella'ya çok haksızlık ettiğine karar vererek, şimdi kendisinden çok utanıyor ve kendisine doğru koşan güzel kıza bakmaktan kaçınıyordu.

"Nereye gidiyorsun, Albert?"

Albert'in elinde tuttuğu kazmaya bakan Stella, ona seslenmeden önce köyün çıkışına doğru gittiğini görmüştü ve endişeli bir ses tonuyla sordu.

Stella'nın sorusunu duyan Albert, ona cevap vermeyerek sessiz kaldı ve ona bakmaktan kaçınarak başını yana çevirdi.

"Hey, Ethan'ın birkaç gün önce sana kaba davrandığını biliyorum ama bu benimle konuşmayı bırakacağın anlamına gelmiyor, değil mi?"

Stella, konuşmaya devam etmeden önce bir süreliğine sessiz kaldı ve daha sonra, "Ethan'ın ne yaptığına dair duyumlar aldım ve çok üzgünüm. Onun davranışını onaylamıyorum." dedi.

Stella, Ethan'ın bir hafta önce Albert'i herkesin içinde küçük düşürdüğünü ve utandırdığını duymuştu, ancak bu onun kendisiyle konuşmayı bırakacağı ve ondan uzak durması gerektiği anlamına gelmiyordu.

Ağabeyinin davranışına çok sinirli olan Stella, zaten onunla konuşmayı uzunca bir süre önce bırakmış ve ailesinin iki kardeşi barıştırmak için arabulucu rolünü üstlenmesine rağmen, yine de Ethan ile küs kalmakta ısrar etmişti.

"Öyle demek istemediğimi biliyorsun, Stella. Sadece biraz yorgunum ve bir an önce maden ocağına gidip, yiyecek bir şeylerle takas edebilmek için kazı yapmam gerekiyor."

Albert, önünde duran ve ona trip atan böyle güzel bir kızı üzmek istemediği için teslim olmuş gibi iki elini yukarı kaldırdı ve geçerli bir bahane bulmak için beynini zorladıktan sonra konuştu.

"Hmp, bunu duymak güzel. Az kalsın senin için Ethan ile konuşmayı bıraktığımdan dolayı pişman oluyordum, hıh." diyen Stella'nın yüzünde bir gülümseme oluştu ve Albert'in açıklamasından memnun olmuş gibi bir hali vardı.

Albert, Stella'nın gülümsemesiyle gününün bir kez daha aydınlanmış olduğunu hissine kapıldı ve istemsiz bir şekilde dudakları yukarı kalkarak, onun pozitif enerjisinden zehirlendi.

"Seni durdurmak için ne söylesem de beni dinlemeyecek ve maden ocağına gideceğini bildiğim için bunu yapmıyorum, ancak bana dikkatli olacağın konusunda söz vermen gerekiyor, tamam mı?"

Albert'in güvenliği konusunda endişelenen Stella, köyün dışında kalan bölgenin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu ve en azından ondan dikkatli olacağına dair bir söz almakta kararlıydı.

"Söz veriyorum, dikkatli olacağım." diyen Albert, Stella'nın endişeli yüz ifadesine baktı ve nedense içinde bir yerlerde kendisini çok sıcak hissetti.

Daha sonra arkasını dönen ve arkasında endişeli gözlerle kendisine bakan Stella'nın yanından ayrılan Albert, doğruca köyün çıkışına giden yolda ilerledi ve yüzünü gizleyen kumaşı biraz daha sıktı.

Stella, Albert'in arkasından baktıktan sonra, onun güvenliğini düşünerek dualar etmeye başladı.

Umarak ve umutla Albert'in dikkatli olacağına inanıyordu.

(Devam Edecek)
_________________________________________

Değerli Okuyucular,

Kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizlerden geri bildirimlerinizi duymak benim için önemli. Kitabı beğendiyseniz, lütfen oy verin, yorum yapın ve kütüphanenize ekleyin. Sizlerin desteğiyle daha fazla insanın bu gizemli dünyaya adım atması mümkün olacak.

Teşekkürler ve sevgiler,
[ShadowThrone01]

Shadow Throne: Gölge TahtıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin