3.Bölüm: Karanlık Gücün Uyanışı

61 16 11
                                    

Albert, köyden ayrıldıktan sonra yalnız başına yolculuğuna devam etti. Yolculuk boyunca, düşüncelere dalmış bir şekilde etrafına bakınıyordu.

'Bir an önce güç kazanmalı ve benim için kaygı duyanları rahat ettirmeliyim.'

Onun zayıf ve güçsüz olduğu gerçeği hala Albert'in aklını meşgul ediyordu, ancak içten içe kendisini değiştirmek... güçlenmek için çaba harcamaktan vazgeçmek istemiyordu.

Maden ocağına yaklaştıkça bu düşünceler aklından uçtu ve şimdi dikkatli olması gerektiğini biliyordu.

Yoksa böyle bir yerde en ufak bir hata sonucu hayatını kaybetmek içten bir düşünce bile değildi.

Ayrıca geçen seferki gibi şanslı olup yiyecek takas edebilecek miydi yoksa bu sefer eli boş mu dönecekti? Merakla dolu düşüncelerle adımlarını hızlandırdı.

Kısa bir süre sonra maden ocağına vardı.

'Çok korkunç...'

Ancak burada geçirmiş olduğu kötü hatıraları bir anlığına aklına geldi ve daha önce yiyecek takas edebileceği kadar değerli bir maden bulamadığı zamanlar da nasıl açıklık çektiğini hatırladı.

'Hayatta kalmak için mecburum...'

Ancak her şeye rağmen bu kötü hatıraları hızla kafasından uzaklaştırmaya çalışan Albert, kendine güvenerek maden ocağının karanlık girişine doğru adım attı.

Her adımda toprağın çıtırtısını duyuyor, duvarlara dokunarak ilerlemeye çalışıyordu.

'Korkma, orada kimse yok! Cesur olmak zorundasın...'

Gözleri, kısıtlı bir görüş sağlasa da, gözlerinin önünde sadece karanlık vardı ve maden ocağının içi sessizdi, sadece Albert'in ayak sesleri duyuluyordu.

Zamanla, Albert'in önünde çıkan engellerle başa çıkmak zorunda kaldı. Dar geçitler, kayalık yollar ve düşen kaya parçalarıyla dolu tüneller onun ilerlemesini engelliyordu ve elini duvarlara sürterek, adımlarını hesaplı bir şekilde atarak bu tehlikeleri aşmaya çalıştı.

Karanlık içinde ilerlerken, zaman zaman uğursuz sesler ve hışırtılar duyuyordu.

Sanki gölgeler canlanıyor ve etraflarında dolaşıyorlardı.

Albert'in içinde bir tedirginlik belirdi, ancak kararlılıkla ilerlemeye devam etti ve karnını doyuracak bir şeylerle takas etmek için birkaç maden bulmayı çok istiyordu.

"Cesur ol!" diye mırıldanan Albert, kendisini cesaretlendirdi ve kararlı adımlarla ilerlemeye devam etme gücünü kendinde buldu.

Bazen, Albert tünellerde sıkışıp kalıyor ve geri dönüş yollarını aramak zorunda kalıyordu.

Maden ocağı, karmaşık bir labirent gibiydi ve ilerlemek her seferinde daha da zorlaşıyordu.

Ancak Albert, pes etmeyip ilerlemeye devam etti.

Karanlık içindeki sessizlik, Albert'in zihninde bazen şüpheler uyandırıyordu.

İç sesi, ona geri dönmeyi veya daha güvenli bir yol bulmayı söylüyordu.

Ancak Albert, içindeki çaresizlik ve hissettiği açlıkla bu düşünceleri zorla bastırarak ilerlemeye devam etti.

Bir süre sonra, Albert'in dikkati bir su sesine çekildi.

Suyun akışını duyuyordu.

Albert, maden ocağının derinliklerine doğru İlerledikçe ses daha da güçlendi ve nihayetinde suyun geldiği yeri buldu.

Tünelin ortasında açılan bir yarıktan su akıyor ve önündeki toprağı aşındırarak kendi yolunu açıyordu.

Albert, suyun izinden yola çıkarak ilerlemeye karar verdi ve su, ona rehberlik sağlıyor gibiydi.

Ayakları suya dokundukça, ses yankılanıyor ve suyun hareketi ona ilerlemesi gereken yönü gösteriyor gibiydi.

~Bomm~

Tünelde ilerlerken, Albert ani bir çöküntüyle karşılaştı ve maden ocağının içinde yüksek sesli bir patlama oldu.

Ayakları altındaki zemin çökmeye başladı ve hızla aşağıya doğru sürüklendi.

Son anda bir kaya parçasına tutunarak düşüşünü durduran Albert'in kalbi hızla çarpmaya ve yüzünden ter damlaları akmaya başladı.

"Nerdeyse ölüyordum, huh."

Yavaşça toparlanan Albert, etrafına göz gezdirdi ve essizliği kesen sadece titrek nefesinin sesini duydu.

Gözleri, gözlerini alıştırmaya çalıştığı karanlığa odaklandı, ancak bir şey farklı hissettiriyordu.

Duvarlarda, yerde ve tavana sinmiş garip sinsi gölgeler görmek için kafasını yukarı kaldıran Albert, "Aman tanrım, bunlar da ne!" diyerek gözlerini kocaman açtı ve bunların ne olduğunu bilmediği için içinde müthiş bir korku hissediyordu.

Ancak bir süre sonra bu gölgelerin ona zarar vermediğini veya saldırmadığını fark eden Albert'in içindeki merak, onu kontrol etti ve adımlarını dikkatlice atarak, bu gölgelerin ona yol göstermesini takip etti ve nihayetinde terk edilmiş bir sunağın önünde durana kadar ilerledi.

Ayrıca bu sunağın ortasında, hafif bir ışıkla parlayan bir taş durduğunu gören Albert, 'Nihayet karnımı doyuracak bir şey...' diye kendi içinden düşündü.

Albert, merakla taşa doğru yaklaştı ve ona dokundu.

Aniden, bedeninde bir elektriklenme hissetti ve karanlık gölgeler hızla etrafında belirmeye başlayarak, bu gölgelerin içlerinden biri, hain bir gülümsemeyle karşısına çıktı ve gözleri kıpkırmızıydı.

Bu gölge anlaşılmaz bir dille bir şeyler fısıldıyor ve Albert'in kulağına giren bu sesler onu çok tedirgin ederek, bazı istenmeyen hatıraları gözünün önüne getiriyordu.

Bu sırada Albert'in zihnine sızan karanlık düşünceler ve geçmişte yaşadığı korkunç anılar, onu korkuyla doldurdu.

Albert'in içindeki çaresizlikle birlikte, onun etrafını saran gölgelerin gücü de yükseliyordu.

Ayrıca bedenindeki elektriklenme daha da şiddetlendi ve gölgeler onu sararak onunla bir bütün haline gelmeye çalışıyor gibiydi.

Bu sırada Albert'in siyah gözleri yavaş yavaş kanlanmaya ve göz bebekleri dahil kan kırmızı bir renk tonuna bürünüyordu.

Kıpkırmızı gözlerle çevrili olan Albert, artık tamamen gölgelerin ve karanlığın bir parçası gibi görünüyordu.

Bedeni, gölgelerin akışıyla uyum içindeydi ve karanlığın gücünü en yüksek seviyede hissediyordu.

Öte yandan, Albert'in dış görünüşünde ise belirgin bir değişim yaşanıyordu.

Derisi daha da solgunlaşarak, daha pürüzsüz ve beyaz bir ton almış, bedeni karanlık enerjinin etkisiyle güçlenmiş, kasları daha belirgin hale gelmiş, el ve parmak uçlarından karanlık bir aura yayılıyordu.

"Ne oluyor?"

Kırmızı gözleriyle etrafına dikkatlice bakındığında, Albert, karanlık varlıkların gölgelerin içinden belirip kaybolduğunu fark etti.

Onlar da Albert'in varlığına boyun eğmiş, karanlık gücüyle senkronize olmuş gibi görünüyor ve uysal bir şekilde onun etrafında yüzüyorlardı.

(Devam Edecek)
_________________________________________

Değerli Okuyucular,

Kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizlerden geri bildirimlerinizi duymak benim için önemli. Kitabı beğendiyseniz, lütfen oy verin, yorum yapın ve kütüphanenize ekleyin. Sizlerin desteğiyle daha fazla insanın bu gizemli dünyaya adım atması mümkün olacak.

Teşekkürler ve sevgiler,
[ShadowThrone01]

Shadow Throne: Gölge TahtıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin