11.Bölüm: Karışık Düşünceler

20 7 0
                                    

Ethan'ın boynuna doğru savrulan kılıç, Albert'in tüm gücüyle ivme kazandı ve rüzgarın çıkarmış olduğu yırtılma sesiyle birlikte hedefine doğru hızla ilerledi.

Bu sırada Ethan, gözlerini kapamış ve büyük bir çaresizlik içinde kaderini kabullenerek, yüzünde acı dolu bir ifade vardı.

Albert'in yanında duran gölge şövalyeler ise tüm olanları soğuk ve ilgisiz gözlerle izliyordu.

~Puff~

Kılıç darbesi Ethan'ın kafasını tek bir hamlede kopardı ve eksik boynundan kan fışkırarak, Albert'in üzerini kırmızıya boyadı.

Daha fazla üzerine kan gelmemesi için hemen geri çekilen Albert, "Lanet olsun!" diye mırıldandı ve midesi kıvranarak, bir öğürme sesi çıkarıp karnı ağrımaya başladı.

Ağzına gelen kusmuk tadıyla yüzü ekşidi ve kısa süreliğine gözlerini kapatarak, derin nefesler almaya çalıştı.

Albert, ilk kez bir insanı öldürüyordu ve kendisini çok kötü hissetti.

Kendi yaşıtlarından çok daha olgun bir yapıya sahip olmasına ve hayatın kötü tarafını çok erken görmesine rağmen, yine de Albert bir insandı ve kendi ırkından birini öldürmenin vermiş olduğu tarifsiz korku, onun için çok tatsız ve rahatsız edici bir süreçti.

Kendisi gibi düşünebilen, hareket edebilen ve en önemlisi ailesi olan birisini öldürmek veya hayatına son vermek, bunları düşünmek bile Albert'in midesinin kıvranmasına ve kramplar girmesine yeterliydi.

'Keşke, keşke seni öldürmek zorunda olmamam için bana biraz neden verseydin.' diye kendi içinden düşünerek iç çeken Albert, arkasını döndü ve ona soğuk bir şekilde bakan gölge şövalyelerle göz göze geldi.

Gözlerinin sert yüzeyi beyaz, irisi siyah ve göz bebekleri kan kırmızı olan bu bakışlarla karşı karşıya kalan Albert, kendisini biraz tedirgin hissetmekle birlkte, biraz da korktu.

Bu varlıkların nereden geldiği hakkında herhangi bir şey bilmekten çok uzak olan Albert, doğal olarak bilinmezlik karşısında korkmuş ve birazda tedirgin olmuştu.

"Geri dönün." diyen Albert, önünde duran iki gölge şövalyeye baktı ve onlardan geldikleri yere geri dönmelerini istedi.

Artık her şey çözülmüş ve köye geri dönme zamanı gelmişti.

Yanında gölge şövalyeleri getirmek, doğal olarak köy halkını meraklandırır ve henüz açığa çıkmasını istemediği yeteneklerini herkese ifşa etme riskine neden olurdu.

Ayrıca gölge şövalyelerin insani duyguları olmadığını ve bir robottan farksız olduklarını da anlayan Albert, onları kontrol etmeyi çok kolay bulmuş olsa da, yine de onları yanında tutmanın çok riskli olacağını biliyordu.

Bu arada Albert'in emrini duyan gölge şövalyelerin etrafını karanlık bir sis sardı.

'Karanlık varlıklar, karanlıkla birlikte gelir ve giderler.' diye kendi içinden düşünen Albert, gölge şövalyelerin geldikleri yere geri dönmesini dikkatlice izledi ve onlar hakkında daha çok şey öğrenmesi gerektiğini fark ederek, gördüklerini aklına not almaya ve belli başlı çıkarımlarda bulunmaya çalıştı.

Kısa bir süre sonra karanlık sis doğal bir şekilde dağıldı ve geriye güneşin göz kamaştırıcı ışığını bırakarak, gölge şövalyeler ortadan kayboldu.

"Şimdi köye geri dönmeden önce yapmam gereken son bir şey kaldı."

Nihayet yalnız kaldığında, arkasını dönen ve yerde yatan üç cansız bedene bakan Albert, biraz düşünceli bir ses tonuyla konuştu.

"Onları gömmem gerekiyor, çok çabuk bulunmalarını istemem."

Kararını verdikten sonra hemen harekete geçen Albert, maden ocağına giderken yanına aldığı kazmayı tuttu ve olduğu yere derin bir çukur kazmak istedi.

Yorucu bir yarın saatin ardından istediği büyüklükte bir çukur kazmayı başaran Albert, daha sonra yerde yatan cesetleri sürükledi ve çukurun içinde üst üste attı.

Arından çukuru toprakla kapatmak için ellerini kullanan Albert, bu süreçten son derece rahatsız oldu.

Hala bir insanı öldürdüğü hakkındaki düşünceler aklını karıştırıyor ve kendisini kötü hissetmesine neden oluyordu.

Ancak kararlı bir şekilde hareket eden ve dişlerini sıkarak işini yapmaya devam eden Albert, bu duyguya alışması gerektiğini biliyordu.

Ethan, Albert'in yolculuğunda önüne çıkan ilk engel olmasına rağmen, o sonuncu da değildi ve daha ölmeyi bekleyen nice Ethan'lar onun yoluna çıkmak için fırsat bekliyordu.

Gölgeleri kontrol edebilme gücünü kazandıktan ve Gölge Hükümdarı'nın mirasını aldıktan sonra, Albert'in onu rahat bırakmayacak ve onunla bela bulmaya çalışacak kişilerin sayısının az olmayacağına dair bir önsezisi vardı.

Her neyse, yaklaşık 1 saat içerisinde tüm cesetleri gömmeyi bitiren Albert, gergin sinirlerini yatıştırmak için derin ve kontrollü nefesler almaya devam ederek, biraz olsun rahatlamaya çalıştı.

"Geri dönme zamanı."

Köye dönmek için yürümeye başlayan Albert'in aklına birden güzel bir kızın figürü ve yüzünde çiçek açan gülümsemesi geldi.

"Stella, üzgünüm..." diye mırıldanan Albert, bir tehlikeyle karşılaşmadan köye geri dönmesini bekleyen güzel kızı düşündü ve şimdi eline bu güzel kızın ağabeyinin kanının bulaştığını fark ederek içinden bir elektriklenme geçti.

Bu düşünceler aklını meşgul ederken yürümeye devam eden Albert, kısa süre sonra Galyndor köyünün sınırına geldi ve köyün dış hatları görüş alanına girdi.

İlerlemeye devam eden Albert, köyün etrafını saran ahşaptan yapılan duvarı ve köyün dışında yer alan tarım alanlarını gördü.

Kimsenin dikkatini üzerine çekmemek için hemen bir kumaş parçasıyla yüzünü kapatan Albert, doğruca köyün girişine doğru hızla yürüdü.

Ancak köyün giriş kapısına geldiğinde olduğu yerde donup kalan Albert, yürümeye devam etmek için ayaklarını kontrol edemediğini fark etti.

Köyün giriş kapısının yanında duran zarif figüre bir süre kocaman açılmış gözlerle bakan Albert, "Stella..." diye mırıldandı.

(Devam Edecek)
_________________________________________

Değerli Okuyucular,

Kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizlerden geri bildirimlerinizi duymak benim için önemli. Kitabı beğendiyseniz, lütfen oy verin, yorum yapın ve kütüphanenize ekleyin. Sizlerin desteğiyle daha fazla insanın bu gizemli dünyaya adım atması mümkün olacak.

Teşekkürler ve sevgiler,
[ShadowThrone01]

Shadow Throne: Gölge TahtıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin