GİRİŞ

2.4K 230 109
                                    

SONUNDA KENDİME BİR ZAMAN AYIRMA ŞANSIM OLDU VE ÇOK UZUN ZAMANDIR İSTEDİĞİM O ANTİK MISIR HİKAYELERİNE GEÇİŞ YAPABİLDİM... SİZLERE İYİ BAYRAMLAR DİLERİM ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


M.Ö 3100 ESKİ MISIR:

Bazıları insanların doğduklarında ruhlarında karanlık olduğuna inanır. Bizler büyüdükçe karanlıkta bizimle birlikte büyür ve eğer kontrol altına alınmazsa kötü biri olmamıza neden olur. Bazıları ise karanlığın zaman içinde ruhumuza bulaştığını ve her bir olayla birlikte olgunlaştığına inanır.

Biz kötü insanlar mıydık? Bu yüzden mi güçlerimiz vardı? Ruhumuzdaki karanlık yüzünden mi diğerlerinin ulaşamadığı bir mertebeye ulaşmıştık. Başka insanların rüyalarında gezinebiliyorduk bu yüzden ya da ölülerle konuşabiliyorduk. Belki de bütün bunların nedeni sırf ruhumuzdaki karanlıktı.

Yine de kimse bize bunu sormamıştı. Kimse bize iyi insan olup olmak istediğimizi sormamıştı. Hayır, onlar sadece bizi avlamayı seçmişlerdi. Kafamıza ödül koymuşlar ve peşimize Epistat denen avcılar takmışlardı.

Yüce Firavun Narmer, bir zamanlar birbirinden ayrı olan aşağı ve yukarı Mısır'ı bir araya getirmiş ve mutlak hükümdarlığını sağlamıştı. O döneme kadar kara büyücüler serbestlerdi. İnsanlara yardım etmek için ya da para kazanmak için olsun o zamanlar bizler özgürce yapmak için doğduğumuz şeyi yapabiliyorduk.

Savaşta pek çoklarımız firavuna yardım ettiler. Onun için ve Mısır'ı bir bütün haline getirebilmek için savaştılar. Ancak Faravun bunun ne kadar büyük bir güç olduğunu ve kontrol altında tutulması gerektiğini düşündü. En sonunda ülkede kara büyü ve kara büyücüler yasaklandı.

Birkaç tane yetkili isim harici kimsenin bu işleri yapmasına izin verilmemeye karar verdi. Ancak insanlar ne o kişilere ulaşabilirlerdi ne de sorunlarına çare bulabilirlerdi. Var olan birkaç büyücü bırakın sıradan halkı çoğu zengin asilzadenin bile ulaşabileceğinden çok daha yüksek ücretlere sahiptiler.

Böylece Epistat ordusu ortaya çıktı. Kara büyü avlayanlar... Onlar için yüce Tanrı İsis'in evlatları deniyordu. Tanr Horus onları kutsamıştı ve hiçbir kara büyücünün onları yenemeyeceği rivayet ediliyordu.

Binlercemiz savaştı ve yüzbinlercemiz öldü. Sonunda kara büyücüler ait oldukları yere gölgelere çekildiler. Hala insanların içinde gizlice varlığımızı sürdürüyoruz. Korkarak, saklanarak ve kaçarak yaşamaya çalışıyoruz. Hayatta kalmak için uğraşıyoruz ve yine de giderek sayılarımız daha da azalıyor.

Kara büyücülerin özgürce dolaştığı ve isimlerinin bir lütuf gibi söylendiği o zamanların üzerinden çok uzun bir zaman geçti. Hala buradayız. Hala insanlara hizmet etmek için uğraşıyoruz. Gizlice ve gölgelerde. Ve hala hayatta kalmak için çabalıyoruz.

Bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az sayıda ustamız kaldı. Onlar da güvenlikleri için kendilerine en fazla iki ya da üç öğrenci alabiliyorlar. Bu öğrencilerden yirmi beş yaşını görense en fazla bir kişi oluyor ve sonra ustalarımız sil baştan yeniden başlamak zorunda kalıyor.

Bu yorucu ve umut kıran bir döngü ama onlar kara büyüyü gelecek nesillere ulaştırmaya çalışmaktan hiç vazgeçmediler. Çünkü insanın içindeki kara büyü bir şekilde dışarı çıkıyordu illa. Herkeste olan bir şey değildi ve neye göre belirlendiği benim gibi çırakların bilebileceği bir şey değildi.

Bir keresinde ustam o gücün diğer kara büyücüyü çağırdığını söylemişti. Daha henüz bir çocukken o güce çekilirler ve yeni öğrencilerinin kim olduğunu anlarlarmış.

Peki, Epistatlar da anlıyorlar mıydı? Bizi bu şekilde mi buluyorlardı? Bizleri bu yüzden mi öldürüyorlardı? Bizden korkuyorlardı. Halk ismimizi onların korkusundan fısıldayarak bile söyleyemez hale gelmişti.

Okuma yazma öğrenebilen ya da şifacı olmak için eğitim alan birkaç kişi dışında geri kalan bütün insanlar çiftçilik, hayvancılık ve eğer şansları varsa tüccar olabilirdi. Nil'in acımasız sularının altında ezilmeyenler ya da çöl fırtınalarında boğulmayan çok az kişinin bu dünyada yaşamaya izni vardı.

Salgın hastalıklar yükselirken, kıtlıkta bir o kadar can alıyordu. Bazı insanlar bütün bunların kara büyücülerin işi olduğunu düşünüyorlardı bazılarıysa haksızlığa uğramış kara büyücülerin lanetlediği bir ülkeye dönüştüklerine inanıyorlardı.

Yeraltı dünyasının tek hâkimi Tanrı Osiris, acı içinde bağıran ruhların sesini tahtından duymuş ve onlara kendilerine yapılan haksızlıkların intikamını alma izni vermişti.

Elbette ki Firavun yalnızca bir seçeneğin doğru olabileceğini düşünmüştü. Hayatta kalan kara büyücüler ülkeyi lanetlemişlerdi. Kıtlık ve salgın hastalıklar bu yüzden baş gösteriyordu. Bir kere daha Epistat ordusu bu yüzden harekete geçti.

Lanetli bir çağda kafalarımızı gövdelerimizde tutmak için savaş veriyoruz. Yüksek tabakadan kimse yaşama hakkımız olduğunu düşünmüyor. Halk yakalanmaktan korkuyor. Çünkü bir kara büyücüden yardım almakta onların kendisi kadar kötü kabul ediliyor.

Onlara yardım edebilecek kimse yok. Bize yardım edebilecek kimse yok. Sadece kralların ve soyluların dünyasında ezilmesi gereken birkaç böcekten biriyiz.

Bu kara büyücülerin öyküsü. Aslında bu benim öyküm. Benim adım Reneta ve ben bir rüya sürücüsüyüm. İnsanlara yardım etmek için eğitim alıyorum. Hayatta kalmak için saklanıyor ve yalan söylüyorum. Ruhumdaki karanlıkla yol alıyor ve ondan güç buluyorum.

Epistatlar yoldalar. Ben ve benim gibi olanlar için geliyorlar. Bizleri öldürmeye çalışacaklar ve bizlerde hayatta kalmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.

Bu bir savaş öyküsü...

RÜYA SÜRÜCÜ- ANTİK MISIR 1. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin