Bölüm 25

823 163 93
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... FİNALE GERİ SAYIMDA SON 3 BÖLÜM... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 75 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...

"Dün gece Anubis gene rüyamdaydı" dedi Hasis fısıldayarak. Bir yandan da onları dinleyen olmadığından emin olmak için etrafına bakındı. "Bana sana her daim destek olmamı emretti"

Ren, kaşlarını çattı. "Sana da köpek şeklinde mi geliyor?"

"Köpek mi?" derken tükürmesine engel olamamıştı. Bir an için tepesine baktı. Sanki bir yıldırımın her ikisini de kızartmasını da bekliyor gibiydi. Başını eğip ona baktı tekrar. "Tanrılar aşkına Ren, o hayatında görüp görebileceğin en harika erkek." Bir an için içini çekti. "Onun gibi bir tanrı ile karşılaşıp hangi insanın aşkıyla yetinebilirim ki?"

Herhalde o, kaderini bulana kadar Anubis'in aşkını çok dinleyeceklerdi. Gerçi daha ne kadar bir arada kalırlardı emin değildi. Ren, başını çevirip bir kere etrafına bakındı. Bulundukları kulübe dardı ve birkaç kişi ile notları temize geçiriyorlardı.

Herkes kendi arasında konuşmaya dalmıştı ve diğer ikisinden uzakta oturuyorlardı. Bunun işine geleceğini hiç düşünmemişti ama açıkçası iyi bir mahremiyet sağlıyordu. "Bu işi bitirdikten sonra gideceğim" dedi en sonunda Ren.

Her ne kadar erkek bağırmadıysa da neredeyse önündeki mürekkebi yazılmış ve ayıklanmış papirüslerin üstüne döküyordu. Ren, can havliyle şişeyi tuttu ve papirüsleri de geri itti. Bu ani hareketlilik odadaki diğerlerinin de dikkatini çekmişti.

"Dikkat et!" diye hırladı Ren ona.

Ancak adamın umurunda bile değildi. Diğerlerine başıyla özür diler gibi başını salladı. Ardından kadına döndü. "Ren, askeri kervandan kaçamazsın. Hele de sen baş epistatın büyük aşkısın."

"Mecburum" dedi Ren. Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu ama yine de kendisini tuttu. "Gitmek zorundayım. Bunu senin anlıyor olman gerekir"

Anlıyordu. Genç adam bunun onun için ne kadar zor olduğunu biliyordu. Saklamaya çalışmıyordu bile. Hasir bir süre önündeki evraklara baktı. Ardından derin bir nefes alıp geri yaslandı. "Bende seninle geleceğim" dedi.

Ren'in gözleri kocaman açıldı. "Bunu yapamazsın" dedi başını iki yana sallayarak. "Sen firavunun doktoru olmayı salgını durdurmak için reddettin. Fahir sana bunu teklif etmişti"

"Karşılığında hayatımı da istemişti ama" dedi genç adam en sonunda. "Salgın yalnızca Zau'da değil, Mısır'ın her yeninde salgın var. Nereye gidersek gidelim orada çalışabilirim ben bir mezun şifacıyım"

Ama aynı zamanda da bir askeri kervan kaçağı olacaktı. O zaman isterse firavun olsun sonuçta başlarına gelecek olanlar belliydi. Yakalanırlarsa döl çöplüğü olurlardı. Belki daha da kötüsü...

Ren, başını öne eğdi. "Bunu iyice düşün" dedi. "Gelmek zorunda değilsin"

"Ama öyleyim" dedi Hasir sakince. "Unuttun mu? Anubis bana emir verdi. Sana destek olmamı ve hayatım pahasına korumamı söyledi"

Bunu muhtemelen görevleri tamamlanana kadar istemişti ama Hasir, bunu sanki önemsemiyor gibi konuşuyordu. Genç kadın başını iki yana salladı. Yine de hala vazgeçebileceğini bilmesi onun için yeterliydi.

"Renata"

Genç kadının tüyleri diken diken oldu ve hızla başını çevirdi. Ona bu şekilde hitap eden tek kişi hemen arkasında duruyordu. Genç kadın dikkatli bir şekilde ayağa kalktı ve ona doğru gitti. Midesindeki ve kalbindeki şu güçlü hisler bir gün dinecek miydi acaba?

RÜYA SÜRÜCÜ- ANTİK MISIR 1. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin