-Nico-
Birkaç hafta sonra Kaliforniya'da di Angelo ailesi yeni evlerini düzenlemiş ve dekore etmişlerdi, Nico da ailesine durumu açıklamıştı. 14 yaşındaydı ve hala babasından ve annesinin tepkisinden korkuyordu.
"Pekala, demek gaysin. Gökyüzü mavi, çimler yeşil ve dünya dönüyor. Matematikten A aldığında beni o zaman şaşırtabilirsin." dedi Hades gülerek. Gazetesini çevirerek diğer sayfayı okumaya başladı.
Maria kocanı omzundan itti ve Nico'ya sarıldı. "Nico, bebeğim babanı dinleme, matematiğin iyi. Tanrım, seninle gurur duyuyorum." Maria Nico'yu benimseyici şekilde sıcak bir şekilde sarılarak ve alnından öperek göğsüne doğru çekti.
Bianca'ysa başka bir konuydu. Ablası onu göğsüne doğru çekti ama sadece kısa bir an için, sonra onu geri itip kafasına bir fiske attı.
Hafifçe gülümsedi Bianca, "Bana daha önce söyleyebilirdin, embesil. Ama birileri bana shopping buddy'm* olmadığını söylüyor?"
Nico da ona gülümsedi ve kafasını ovuşturdu. "Hayır"
Nico kendine kibirli demek istemese de biliyordu ki insanların bakışları hep ondaydı, her sabah ayna karşısında en az bir saat geçirmek rutin haline geldiğini reddemezdi.
Şu anda 17 yaşındaydı, saçlarında minik evcilleştirilemez dalgalar vardı, her şeyden koyu ve incecikti, saçlarını kontrol altında tutmaya çalışıyordu. İnce bir yüzü, keskin ve berrak gözleri vardı, yılların acısını ve sırlarını sakladığı gözler.
Okul iyi gidiyordu. Dersleri iyiydi çünkü Nico zekiydi. Ama işin en güzel kısmı yeni arkadaşlarıydı, 4 taneydi ve hepsi de toplumdan dışlanmışlardı, Nico gibi.
Birincisi, Rachel Elizabeth Dare. İlk tanıştıklarında Nico ondan nefret etmek isteğini biliyordu. Zengin büyük babasından kalmış mirası vardı. Kızıl saçları, yemyeşil gözleri, açık teni, küçük bir burnu ve Cupid'in yay gibi dudakları vardı.
Nico'yla karşılaştırıldığında kesinlikle mükemmel bir hayatı vardı. Ama onu tanıdığında onun da toplumdan atılmış olduğunu öğrendi çünkü herkes onun şu kimsenin tanımaya zahmet etmediği züppe kızlardan olduğunu düşünüyordu.
Ama Nico onun akıllı, cesur, vahşi, sadık, dışa dönük ve dolu dolu çılgın bir kız olduğunu öğrenmişti. Onunla yakın arkadaş olduğu için çok memnundu.
İkincisi, Frank Zhang. Nico kesinlikle o adama hayrandı. Sevimli, koruyucu ve sadık bir arkadaştı. Yakışıklı bir futbol oyuncusuydu ve güçlü, koyu, dikine saçları vardı.
Ama o, derin kahverengi gözlerin altında masumluk saklıydı. Boyutu iriydi ve kesinlikle Nico'yu bir dal gibi kırabilirdi, buna rağmen tarihin en iyi sarılmasını verirdi. Sanki en merkezinden ısıtılan pofuduk bir sarmalama gibiydi.
Nico onun neden toplumdan dışlanmış bir tip olduğunu anlamamıştı, sanırım yarı Kanadalı ve yarı Çin olduğu için olabilir, ama bu adil değildi çünkü kendisi de yarı İtalyan, yarı Amerikan'dı. Ama herkes onu seviyordu ve Nico'nun en harika arkadaşlarından biriydi.
Üçüncü, Hazel Levesque. Hazel onun sanki küçük kardeşiymiş gibiydi, ve Nico onu çok ama çok seviyordu. Takma adı 'küçük bebek'di çünkü grubun en genci oydu. Çok sevimli ve korumacıydı ve daima arkadaşlarının yanındaydı. Koyu tenliydi ve ona zıt olarak çok güzel altın rengi gözleri vardı.
Çoğu insandan daha kısaydı, uzun, kıvırcık ve koyu saçlıydı. Çoğu insan ona 'masumiyet' ve ya 'meleğimsi' diyordu. Hazel toplumda dışlanmıştı çünkü aptal kurallar yüzünden, annesi bir cadıydı ve Hazel lanetlenmişti. Ama Nico'nun umurunda değildi. Ona karşı çok iyimserdi ve onun yakın arkadaşıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The One That Got Away (Pernico/Percico) |Türkçe Çeviri|
Fanfiction|DÜZENLENMEKTE| Hades'in patronu kendinden yaz için New York a gitmesini istediğinde ailesini yeni kitabının tanıtımı için götürürken, Nico ise kalbinin kırıldığı şehre gitmekte isteksizdir. Kötü olan, eski evinde kalması, yanındaki evde ise eski en...