BÖLÜM 5

113 11 2
                                    



Bölüm 5~ Bu son bize ait değil


Ölüm hiç bu kadar yakın olmamıştı bana. Sevdiğim adam hastane odasında canıyla cebelleşirken bana kalan sadece beklemekti. O kadar aciz hissediyordum ki kendimi. Yapacak tek bir şeyim bile yoktu. Tamamen işlevsizdim. Eğer bir şey yapabilecek olsam da yerimden kalkabilir miydim orası da meçhuldü. Vücudum sanki hareket etmeyi unutmuş gibiydi. Ağlamaktan şişen gözlerim bir süre sonra öylece boşluğa bakmaya başlamıştı. Çevremde dolanan insanlar benim için endişeli görünüyorlardı. Ama eğer Miraç o odadan sağ çıkmazsa beni görebilecekleri en iyi halim de bu olacaktı. Bir ara abimin su isteyip istemediğimi sorduğunu işitmiştim fakat gerisi yoktu. Kapıdan çıkacak olan doktor sesi haricinde tüm algılara kapalıydım şu an. Ben daha önce hiç böyle bir korku yaşamamıştım ki. Kendimi güçlü sanırdım, insanlar benim için güçlü kadın diye bahsederdi. Kimse laf edemezdi bana, korkarlardı dilimden, bileğimden. Ama bugün o kadın yoktu sanki, yerine çok başka birisi gelmişti. Miraç'a öyle aşıktım ki, bu güne kadar akıtmadığım göz yaşlarımın hepsini bu kapı önünde akıtmıştım. Midem bulanıyor ve başım ağrıyordu fakat kalkıp ilaç içmek bile gelmiyordu içimden. Sadece onun sesi iyileştirebilirdi beni. Dakikalardır hareketsiz duran kollarımı dua etmek için kaldırdım. Yalvardım Rabbime onu bana bağışlaması için. Biliyordum onsuz olmazdı, yapamazdım.

"Allah'ım." dedim içimden. "Allah'ım onu bana bağışla."

Kollarımı tekrar kucağıma indirdiğimde ameliyathanenin kapısında bir hareketlilik olmuştu. Saatlerdir oturmaktan uyuşmuş bedenimi zorlukla kaldırıp yürümeye çalıştım. Biraz sonra ameliyathanenin kapısı aralandığında doktor da kapıda gözükmüştü. Benim gibi herkes doktorun yanına koşuşturdu.

Kevser anne ağlamaktan bitap düşmüş vücudunu zor ayakta tutarken yalvaran gözlerle baktı doktora. ''Kurbanın olayım iyi haberle ver bize doktor.'' dedi tekrar ağlamaya başlarken. Doktorun ağzından çıkacak her kelime beni ya yakacaktı ya da söndürecekti. Nefes alışverişlerim iyice hızlanırken doktor sonunda konuşmaya başlamıştı. ''Hasta yaşıyor, hayati tehlikeyi de atlattı merak etmeyin.''

Kevser anne başta olmak olmak üzere herkes derin bir oh çekerken ben ise ellerimi yüzüme kapatıp arkamı döndüm. "Allah'ım çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim." dedim ağlamaya başlarken. Nasıl bir histi bu böyle? Sanki üzerime bir çuval taş koyulmuş sonra da birden hepsi kaldırılmış gibiydi. Ruhum bedenimden birkaç saniyeliğine ayrılmış da şimdi tekrar can bulmuş gibiydim. Nefesim durmuştu sanki, şimdi ise tekrar alıyordum.

Abim gelip kollarını sardı bana. Yüzüme kapadığım ellerimi onun beline sarıp ben de sımsıkı sarıldım. O sırada doktor tekrar konuşmaya başlayınca tüm gözler ona döndü.

''Bilmeniz gereken bir şey daha var.'' dedi doktor.

''Neymiş doktor Bey, kötü bir şey mi?'' dedi Miraç'ın halası. Doktor belli belirsiz başını salladı.

''İyi mi kötü mü hasta uyandıktan sonra göreceğiz. Size söylemek istediğim hastanın felç kalma ihtimali var. Daha sonra detayları da öğreneceksiniz fakat şimdilik bunu söyleyebilirim.''

Doktor söyleyeceklerini söyleyip yanımızdan uzaklaşırken kısa bir an sessizlik oluşmuştu. Başıma saplanan ağrı keskinleşiyordu iyice. Ortamın sessizliği Kevser annenin yere düşmesiyle bozuldu. Sonrası tam bir kargaşaydı. Ağlayış sesleri birbirine karışmıştı. Benim göz yaşları bitmiş gözlerim ise bir boşluğa takılı kalmıştı.




〰️

Miraç'ın normal odaya alınmasının üstünden bir gün geçmişti. Odaya gidip geliyor uyanıp uyanmadığını kontrol ediyordum. Herkes benim gibiydi. Kevser anne dün fenalaşınca önce hastanede müdahale edilmiş sonra da eve gönderilmişti dinlenmesi için. Miraç'ın babası ve amcası da onunla gitmişti. Her ne kadar oğullarının başında beklemek isteseler de gitmek mecburiyetinde kalmışlardı. Burada ise benim ailem ve Miraç'ın halasıyla kardeşi kalmıştı. Halası hastane havasından bunalıp kardeşiyle birlikte dışarı çıkınca babam ve abim de onlarla gitmişti. Annem ise yanımdan ayrılmak istemiyordu ama yorgunluktan koltukta sızmıştı. Benim gözüme ise o uyanana kadar uyku girmeyecek gibiydi. Doktor büyük ihtimalle felç kalacağını ama iyileşme imkanının da olabileceğini söylemişti. Uyandıktan sonra ne hissedeceğini tahmin etmek zor değildi. Yaşayacağı acı benim de acım olacaktı. Ama yaşıyordu, o korkunç anların bitmiş olması bile yetiyordu.

Kenarda duran sürahiden karton bardağa su döküp dudaklarıma yaklaştırdım. Suyu içerken gözüm Miraç'a kaydığında az kalsın boğazımda kalıyordu. Çünkü Miraç gözleri açık bir şekilde bana bakıyordu. Öksürmeye başlayınca suyu hızla kenara bırakıp masanın üstündeki peçeteyle sildim ağzımı. Miraç hala bana bakarken ne yapacağımı da şaşırmıştım.

''Miraç.'' dedim ağlamaklı bir tonda. Yanında bulduğum ufacık boşluğa oturdum. Ellerimi nereye koysam bilememiştim. Neresine dokunsam acı çekecekmiş gibi geliyordu. Parmak uçlarımı yanağında gezdirdim yavaşça. Şaşkın görünüyordu.

Sonunda ağzından ''Aylin.'' sözcüğü çıktı kısık sesle. O an yapmam gerekenleri unuttuğumu fark edip kenardaki düğmeye bastım. ''İyi misin sevgilim, nasıl hissediyorsun?'' diye sordum yanağını okşarken. Miraç boş bakışlarla baktı etrafına. Sudan çıkmış balığa dönmüştü. Hemşire ve doktor hızla içeri girdiğinde annem de yerinden sıçradı. Miraç'ı açık gözlerle gördüğünde yüzü sevinçle aydınlanmıştı. Bakışlarımız kesiştiğinde gülümsedim ona.

Doktor ve hemşire Miraç'la ilgilenirken ben de kenara geçtim. Miraç ellerini bacaklarına uzatınca endişeyle doktora baktım. Önce biraz dokundu bacaklarına, yavaşça kaşları çatılıyordu. Sonra üstüne vurdu bacağının, birkaç kez aynı şeyi tekrar edip en sonunda endişeli gözlerle bize döndü. ''Bacaklarımı hissetmiyorum. Niye böyle oluyor?"

Korkusu sesine yansımıştı. Gözlerim dolarken yanına gidip elini tuttum. ''Niye hissetmiyorum?'' diye bağırdı.

''Sakin olun Miraç Bey. Anlatacağız size. Endişe etmeyin.'' diyerek rahatlatmaya çalıştı doktor. Ama Miraç'ın yüzü daha da kasıldı. ''Kazayı ucuz atlatmışsınız, geçmiş olsun öncelikle. Ayaklarınızı hissetmemenizin sebebi ise bu kazaya bağlı. Ama kalıcı bir felçlik olduğunu tam olarak söyleyemeyiz. Tedavi imkanınız var.''

Miraç, kısa bir an doktora bakakaldı. Ne yapacağını kestiremediğimden öylece bakıyordum. Avuç içimde duran elini sıkmaya başlamasından anlaşılıyordu gerginliği. Doktorun diğer söylediklerini görmezden gelerek sadece ''Felç mi?'' diye fısıldadı. Şoka girmiş gibiydi, ve benim ödüm kopuyordu. ''Ben felç mi oldum?''

''Miraç tedavi imkanın varmış, sakin ol lütfen yaşıyorsun bak. Buna sevin ne olur üzme kendini.'' diyerek teselli etmeye çalışsam bir işe yaramamıştım. Miraç doktorun koluna atıldı birden. ''İyileştirin beni doktor. Olmaz böyle, mühendisim ben. İş yapacağım, evleneceğim daha. Çocuklarım olacak, iyileştirin beni doktor böyle yarım yaşayamam ben.'' diye yalvarmaya başladı. Annem gelip Miraç'ı tutmaya çalışırken göz yaşlarımız çoktan akmaya başlamıştı. Doktor kolunu güç bela çekip ''Elimizden geleni tabii ki yapacağız. Sabırlı olun lütfen. İyileşme ihtimaliniz var.'' diye konuştu.

Ellerini yüzüne kapatıp kafasını iki yana salladı Miraç. Hıçkırık sesleri doldurdu odayı. Doktor çıkıp gittiğinde kollarımı Miraç'a sardım. O benim ben onun omuzunda akıttık göz yaşlarımızı. Bu saatten sonra bizi nasıl bir yaşam bekliyordu bilmiyordum ama onun için elimden gelen her şeyi yapacaktım.






Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın 🥰

Sen Sar Bütün YaralarımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin