BÖLÜM 9

90 13 9
                                    



Bölüm 5 ~ Unutulamayan geçmiş



Dudaklarının üstündeki dudaklar bedeninin ateş gibi yanmasına sebebiyet verirken sessiz olmaya çalışıyordu. Bel boşluğunda gezinen eller gittikçe daha çok yukarı çıktığında üstündeki adamın alt dudağını ısırdı uyarı niyetinde. Adam acıyla geri çekilirken kadın kıkırdıyordu.

"Ne yapıyorsun Aylin?" dedi adam kanayan dudağını tutarak. Çatık kaşları daha da güldürdü kadını. Elini adamın yanağına getirip okşadı.

"Haddinizi aşıyordunuz Miraç Bey." dedi alay eder gibi.

Adam kadının üzerinde biraz daha eğilip burnunu boynuna sürttü. Kokusunu içine çekerken konuştu. "Haddimin bundan fazlası olmadığı ne malum."

Sıcak dudaklarını küçük öpücükler kondurarak yanağına çıkarttı kadının. Fakat bu sefer öpmedi. Isırık bıraktı kadının yanağına. Bu sefer de acıyla inleyen kadın olmuştu. Sinirle ittirdi adamı üstünden. Yattığı yatakta oturur pozisyona geçerek sinirle baktı sevdiği adama.

"Kaç kere ısırma dedim, yine yapıyorsun."

Kadının sitemi üzeri kahkaha atmamak için zor tuttu adam kendini. Zira gecenin yarısında sessiz olması gerekiyordu.

"Gülme." diyerek kaşlarını çattı kadın. Yanında duran yastığı ona doğru fırlattı fakat adam geri çekilince kulübenin duvarıyla buluştu yastık. Yanında duran diğer yastığı da atmak istedi fakat bir an da sırtı yerle buluştu.

Sevdiği adam boynuna sığınırken kabul etti onu. Kolları omuzlarını sardı. Bir elini saçlarına çıkarıp okşadı. "Seni seviyorum, çok seviyorum sevgilim." diye fısıldadı kulağına. "Şu kısa ömrümün bana kattığı en güzel şeysin."

~

Kalbim hızla atarken yine gözlerim yaşlı uyanmıştım. Bu sefer de altı sene öncesini görmüştüm. Tam üç aydır ne o ne de onunla ilgili bir şey girmiyordu rüyalarıma. Önceden öyle sık görüyordum ki onu rüyalarımda, bazen sırf bunun için uyumak isterdim. Hasret kaldığım yüzüne anca rüyalarımda ulaşabiliyordum çünkü. Son zamanlarda ise onu görmemek için her şeyi yapıyordum. Değil onu düşünmek ismini bile anmıyorum ama bir şekilde göstermişti kendini. Yüzsüzlüğü, pişkinliği öyle fazlaydı ki, katlanamıyordum. Umarım dün olanlar ona yerini hatırlatırdı. Yıllar önce sokak ortasında çöp gibi bırakıp gittiği beni, dönüp aynı şekilde bulabileceğini nasıl zannederdi aklım alamıyordu. Ona hiç görmediği bir tarafımı göstermiştim, gurursuz aşık tarafımı. Ben de bilmezdim bu tarafımı ama Miraç'a aşkım öyle büyüktü ki, ne beni bırakmasını ne de görmek istememesini umursamamıştım. Güçlü Aylin'i bir süreliğine terk etmiştim. Kendimi yeniden bulduğumda ise psikolojim asla eskisi gibi değildi. Bana ettiği en büyük kötülük de buydu işte, beni benden çalmıştı.

Her şeyi unutsam da ona yalvardığım günü unutamazdım. Sanki yol kenarında duran bir taş parçasıymışım da gelen geçen bir tekme savuruyormuş gibi hissediyordum. Dün olanlar tamamen benim planım olmasına rağmen yine tüm huzursuzluğu çeken ben olmuştum. Eminim ki eve gidip güzelce uyumuştu. Kimse sabaha kadar ağlayan beni bilmiyordu.

Keşke hiç gelmeseydi, keşke o gittiği yerde kalsaydı. Keşke düzeldim derken yine yerden yere vurmasaydı beni. Ama artık yapacak tek bir şey vardı. Ya o kendi rızasıyla beni rahat bırakacak, önüne bakacaktı, ya da ben kendi işimi kendim halledecektim. Temennim yüzsüzlüğün farkına varması ve beni rahatsız etmemesiydi. Ama devam ederse de dün yaşanan senaryonun benzerlerini çok sık görmek zorunda kalacaktık. Ve ben bunu hiç istemiyordum çünkü gücüm yoktu.

Saate baktığımda altı buçuğu gösteriyordu. Sadece beş saat uyumuştum. Gözlerim yanarken yeniden uykuya dalamayacağımı bildiğimden yerimden kalkıp banyoya gittim. Aynaya baktığımda gözlerim şişmişti. Dünün izleri gözlerimde net olarak görülebiliyordu. Yine de gülümsedim kendime. Her şeye rağmen ayaktaydım işte.

Elimi yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra direkt üstümü giyinmeye geçtim. Kahvaltı yapmaya halim yoktu. Yolda poğaça alıp yiyecektim. Altıma siyah bol paça kumaş pantolonumu, üstüne beyaz gömleğimi giyip pantolonun içine soktum. Saçlarımı iki yandan örgü örüp, minik halka küpelerimi taktıktan sonra çantamı ve telefonumu alarak kapıya ilerledim. Saat yediye geliyordu. Evim okula yakındı, erken çıktığım için sahile gidip biraz kafa dinleyecektim. Temiz havanın iyi geleceğini düşünüyordum. Kapıyı açmadan önce derin bir nefes alıp dilek diledim.

"Bugün çok güzel olsun."

Kendimi motive etmek istemiştim. Nasıl başlarsan öyle gider düşüncesiyle kapıyı açtım. Fakat açtığım gibi karşıma çıkan bedenle geriye sıçradım. Ne dileğim ne temennim... Hiç biri işe yaramayacaktı belli ki. Gün kötü bir rüyayla başlamıştı ve kötü bir gerçekle devam ediyordu maalesef. Bu adam benim yeni evimi nasıl bulmuştu. Evim okulum..

Sanki her şeyimi biliyormuş gibiydi.

Gözlerimi yukarı dikerek derin bir nefes verdim. Umursamamalıydım, eğer umursarsam güçlü duramazdım. Hiçbir şey olmamış gibi dışarı çıkıp kapıyı kapadım ve kilitledim. Ona bakmayarak arabama yürüdüm. Anahtarımı çıkarıp arabayı açtım. Elim kapıya uzandığında ise başka bir el tarafından geri çekildi.

"Aylin konuşmamız lazım." dedi önüme geçerek. Ben görmek istemesem de bir şekilde gösteriyordu kendini.

"Çekil önümden." dedim dişlerimi sıkarak.

Kafasını iki yana salladı. "Önce konuşmamız lazım."

Daha fazla sinirimi bozamaz diye düşünürken elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Ve ben aç halimle daha da fazla sinirleniyordum.

"Önümden çekil." dedim tekrar arabaya uzamaya çalışırken fakat sırtını arabama yaslanmış çekilmiyordu. Yıllar sonra onu ayakta görmek ne güzel kadar güzelse, onu karşımda görmek de o kadar kötüydü. Bakışlarım bacaklarına kaydı. Dimdik karşımdaydı. Nereden nereye gelmiştik onunla. Daha düne kadar evlilik hayalleri kurduğum adamı şimdi görmek dahi istemiyordum. Elini çenemde hissettim o an. Hızla geriye bir adım attım. Miraç'ın eli boşluğa düşerken bir adım da o attı bana doğru.

"Seninle konuşmadan bu arabanın önünden çekilmeyeceğim Aylin. Okula geç kalman umurumda değil. Önce konuşacağız."

Histerik bir gülüş sergiledim. "Ne zaman umurunda oldum ki zaten?" dedim küçümser bakışlarla.

Sıkıntıyla nefes verdi. "Bu yüzden konuşmak istiyorum ya, bizim konuşmaya ihtiyacımız var Aylin. Ayrı geçen aylarımızı birbirimize anlatmaya ihtiyacımız var."

Sinir iyice tepeme çıkarken sakin kalmaya çalıştım. Sabır dileyerek gözlerimi yumdum. Açtığımda kaybolmasını dilesem de hala buradaydı. "Ayrı geçen aylarda da, seninle de ilgilenmiyorum. Geçmiş olsun iyileşmişsin ne mutlu sana. Şimdi çekil önümden." dedim arabaya uzanmaya çalışırken fakat yine izin vermedi.

"Ama benim umurumda, o süre hiç basit geçemedi ikimiz de biliyoruz. Şimdi ikimiz de iyiyken oturup konuşmalıyız."

İyiyiz demişti. İkimiz de iyiyiz demişti. Sadece kendisinin iyi olduğunu bilmiyordu. "Son kez söylüyorum önümden çekil, yoksa ben çekerim seni." dedim sinirle ona bakarak.

"Önce konuşacağız." deyince artık tepemin attığını anlamıştım. Ellerimi omuzlarına koyup dizimi kasığına geçirdim. Miraç acıyla iki büklüm olurken omuzunda tutup çektim arabamın önünden. Kapıyı açıp içeri geçtiğimde güldüğünü işittim. Gülüşü yavaşça kahkahaya dönüşüyordu. Kemerimi takıp arabayı çalıştırdım. Gaza basıp giderken o ise düştüğü yerde kahkahalar atıyordu.












Oy verip yorumlarınızla görüşlerinizi belli ederseniz bu yazar çok mutlu olur. 😚

Sen Sar Bütün YaralarımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin