BÖLÜM 6

97 11 5
                                    


Bölüm 6 ~ Psikolojiyle savaş


Üç ay sonra...


Elimde poşetlerle Miraç'ın evine neredeyse varmak üzereydim. Son bir aydır yaptığım gibi yine ona sevdiği yemekler götürüyordum. Onun da yine yemeyeceğini bildiğim halde vazgeçmiyordum.

Son üç ay da havalar değişmişti, gündem değişmişti, öğrencilerim değişmişti ama en çok değişen şey Miraç'tı.

O eski adamdan geriye hiçbir şey kalmamıştı sanki. Epey zayıflamıştı, annesinin getirdiği yemeklerden azıcık yiyip bırakıyordu. Benim getirdiklerime ise hiç bakmıyordu. Sanki kazadan sonra bana olan sevgisi bile değişmişti ve bu canımı çok yakıyordu. Yüzüme bakmıyordu, konuşmuyordu benimle. Diğerlerine karşı da soğuktu ama bana ayrı bir muamelesi vardı sanki. Üç aydır sohbet edebildiğimiz bir an bile olmamıştı. Hayatında ilk defa bağırmıştı bana mesela, yaptığım tatlıyı yemesi konusunda ısrar edince birden elime çarpmış ve yere dökmüştü. Sonra da kızmıştı istemiyorum diye.

Bana aşkla bakan gözleri yoktu artık. Tamamen sönmüştü parlayan gözleri. Ruhu da sönmüştü o hastane odasında. Tedavisi sürüyordu ama bir gelişme olmadığı için de karamsarlığa kapılıyordu. Düşüne düşüne evin kapısına vardığımda zili çalıp açılmasını bekledim. Kapıyı kimse açmayınca cebimden Kevser annenin verdiği anahtarı çıkarıp onunla girdim içeri. Miraç koltukta uzanıyordu. ''Günaydın.'' dedim gülümseyerek. '' Kevser anne yok mu?''

Miraç'ın bakışları aylardır alışık olduğum ifadesizlikle üzerimde dolandı. ''Ne oldu, kapıyı açacak birisi olmayınca zorlandın mı? Ama bundan sonra hep böyle olacak, çünkü ben kalkıp açamayacağım o kapıyı.''

Keskin sözleri canımı sıksa da çaktırmamaya çalışıp gülümsedim. ''Benim kendi anahtarım var zaten, meraktan sormuştum.'' diyerek poşettekileri çıkarmaya başladım.

''Yine mi yemek getirdin. Aç değilim Aylin yemeyeceğim.'' diye mırıldandı memnuniyetsiz ifadesiyle.

Ellerim hareket etmeyi bırakırken bedenimi ona çevirdim. ''Tamam. Ben zaten seninle başka bir şey konuşmaya gelmiştim.''

Gözleri hemen bana döndü. Uzun süre sonra bir ifade seçebilmiştim yüzünde, merak. ''Konuş o zaman.'' deyip omuz silkince gidip yanındaki tabureye oturdum. Eline uzanmak istedim ama kendini geri çekti anında. Dudağımı ısırıp gülümsemeye çalıştım pek başaramasam da. ''Eee.'' dedi konuşmamı beklerken. Gerçekten merak etmişti ne söyleyeceğimi. Bu bile mutlu edebilmişti beni.

''Şey.'' diye mırıldandım konuya nasıl gireceğimi bilmediğim için. Artık bunları konuşmak zordu. Beklentiyle bakan suratını gördüğümde devam ettim. ''Ben artık şu nikah işini halledelim diyorum ha. Yani çok uzadı bence. Döndüğünde evleniriz diye planlamıştık kaç ay geçti.''

Miraç önce ifadesizlikle baktı yüzüme. Sonra gözlerini büyüttü. ''Sen benimle dalga mı geçiyorsun.'' diye fısıldadı ilk. ''Dalga mı geçiyorsun, ben nasıl evleneyim. Bu haldeyken hala evlenmek mi istiyorsun benimle.'' diye gürledi sonrasında. Şaşkınlıkla bakarken yüzüne uzanmaya çalıştım fakat elimi itip bağırmaya devam etti aynı tonda. ''Kafayı mı yedin? Hayatını mahvetmek mi istiyorsun yoksa. Şu halime bir bak, bacaklarım tutmuyor benim.''

Elini bacaklarına vururken onu izliyordum. ''Ben bacaklarınla değil seninle evlenmek istiyordum.'' dedim. İçim acıyordu ama o görmüyordu beni. Alayla güldü.

''Ya ben tek başıma tuvalete gidemiyorum ne evliliğinden bahsediyorsun sen. Kaç yaşında adamım annem yıkıyor beni annem. Ne kadar aciz olduğumdan haberin var mı? Annemin görevlerini sen mi üstleneceksin yoksa her tuvaletim geldiğinde annemi mi arayacağız. Bunları düşünebiliyor musun? Çocukların olsun istiyordun değil mi, nasıl mümkün olacak bu ha. Sen bir hayale kapılmış gidiyorsun ama ben gerçekleri görüyorum. Bu saatten sonra benim kuracağım yuva anca yük olur karşımdaki insana. Sen de çık artık bu hayal dünyandan gerçekleri anla artık.''

Son cümlesinde sesi kısılmıştı. Önüne dönüp tavanı seyretmeye başlayınca çenesini tutup kendime çevirdim. ''Öyle bir konuştun ki sanki biz diye bir şey yokmuş gibi Miraç. O zaman hayallerimiz ne olacak biz ne olacağız?''

Histerik bir gülüş sergiledi. ''Biz diye bir şey kalmadığını anlamadın mı hala?''

Gözlerim dolarken hızla ayağa kalktım. ''Ne demek o?'' dedim sesim titrerken.

Hiçbir şey olmamış gibi omuz silkti. ''Ne dediysem o. Sen de daha gelme buralara, boşuna yorulma. Artık benden yana bir şey bekleme Aylin. Hisleri bile olmayan biriyim artık.''

Keşke gelmeseydim de duymasaydım bu söylediğini dedim içimden. Yine de kabul etmedim söylediklerini. Aklı bulanık olabilirdi. ''Senin aklın karışmış, sonra konuşuruz bunları.'' deyip hızla kapıya yöneldim. Arkamdan seslice ofladığını duydum ama kulak vermedim. Bizim hikayemizin sonu böyle olamazdı.

Sen Sar Bütün YaralarımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin