BÖLÜM 7

117 13 8
                                    



Bölüm 7 ~ Elveda


Ruhun acı çekmesi gerçekten tuhaf bir şeydi. Acı dediğin fiziksel olmaz mıydı? Bu sefer ki öyle değildi işte. Dışım sapasağlamdı. Hiçbir yara bere yoktu görünürde. Ama kalbim savaş alanıydı. Tam toparladım derken başka bir yerden yara alıyordum. Ve bunu bana yaşatan kişinin Miraç olması acımı ikiye katlıyordu.

Tam iki hafta olmuştu onu görmeyeli. Düşünmesini istemiştim. Belki o anın karmaşıklığıyla saçmalamıştı demiştim ama o günden sonra hiçbir şekilde bana ulaşmaya çalışmamıştı. Durumunu sadece Kevser anneye sorarak öğreniyordum. Bazen evin önüne kadar gidip bekliyordum kapıda. İçeri girersem yine o gün yaptığını tekrarlayıp saçma sapan konuşacak diye korkuyordum. Başka zaman olsa söylediklerini bir ömür unutamazdım ama şimdi bunun zamanı değildi. Psikolojisi çok kötüydü ve bana yük olmaktan çok korkuyordu. Bu yüzden onu anlamaya ve alttan almaya çalışıyordum. Emindim ki bir gün toparlanacaktı ve biz kurduğumuz tüm hayalleri teker teker gerçekleştirecektik. Telefonumu açıp ikimizin olduğu bir fotoğrafa tıkladım. Kulübemizde çekmiştik bunu. Güzel gülümsemesiyle akıyordu ekrana. Fotoğrafı büyütüp iyice inceledim yüzünü. Bu kulübe, birçok yanımıza tanıklık etmişti. İlk kez burada öpmüştük birbirimizi. İlk kez burada birbirimizin olmuştuk. Ona aşık olduğumu da ilk kez burada anlamıştım. Burası bizim yuvamızdı. Anılara daldığım sırada telefon çalmaya başlayınca görüntüsü gitmişti birden. Ekranda Kaan yazısını görünce şaşırmıştım. Miraç'ın kardeşinin beni arası içimde ufak bir endişeye sebep olmuştu. Telefonu açıp ''Efendim.'' dedim.

''Yenge abim gidiyor.''

Kulağıma dolan cümleler gerçek olamayacak kadar yabancıydı bana. Gidiyor demişti. Olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Nasıl gidebilirdi ki?

''Nereye gidiyor nasıl gidiyor Kaan, ne diyorsun?'' diye konuştum zar zor. Ellerim titriyordu.

''Abim tedavi için yurt dışına gidiyor yenge. Sana söylememi istemedi. Bu yüzden haber vermedik sana ama ben dayanamadım. En azından gitmeden önce bir gör istedim abimi.''

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki. Vücudumu saran sıcaklık midemi bulandırıyordu. ''Nerede şimdi?'' dedim. Konuşmak bile çok zordu.

''Şu an evde, arkadaşıyla beraber gidiyorlar. Gizli gizli aradım seni. En fazla on beş dakika durur evde. Gitmeden evvel gel de bir gör abimi.''

Cümlesi biter bitmez telefonu kapatıp fırladım evden. Evlerimiz yakın olsa da zaman kısıtlı olduğundan anahtarları alıp arabaya koştum. Kafamda aynı soru dolanıp duruyordu. Nasıl yapabilirdi böyle bir şeyi?

Beynim uyuşmuş bir şekilde gaza bastım. Sokak aralarından hızla geçerken insanlarda arabaya bakıyordu. Birkaç dakika içinde evlerinin önünde bulmuştum kendimi. Arabadan tabiri caizse fırladım. Tam o sırada Kevser anne Miraç'ı dışarı çıkarıyordu. Beni görmeyi beklemiyor olacaklar ki ikisinin de ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı. İleride bir araba ve yanında da bir adam vardı. Arabanın kapısı açıktı ve muhtemelen Miraç'ı bekliyordu. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atarken birkaç adım attım ona doğru. Miraç, annesine kafasıyla işaret verince Kevser anne mahcup bakışlar eşliğinde o arabanın yanına doğru gitti.

''Ne işin var burada?'' dedi birden. Bunu sorması bile saçmalıktı. Tekerlekli sandalyesini sanki her an kaçmaya hazırmış gibi tutuyordu.

''Nereye gidiyorsun sen Miraç?'' diye sordum fısıltıyla. Sesimi istesem de yüksek çıkaramamıştım. Hiç olmadığım kadar aciz görünüyordum.

Gözlerini ileride onu bekleyen arabaya dikip bana bakmayarak konuştu. ''Artık burada yaşamayacağım.''

Gözlerimi sıkıca yumup açtım. Fazla geliyordu her şey. Bu hikayede suçum neydi diye düşünüyordum. Ben bunu hak edecek ne yapmıştım ki? Neden acı çekmek zorundaydım?

''Bir vedayı bile hak etmediğimi mi düşündün?''

Gözlerim dolmuş, göz yaşlarım her an akmak için tetikte bekliyordu fakat Miraç'ın yüzünde mimik oynamıyordu. İfadesiz bakışlarla bakıyordu bana. "Bunun pek de bir önemi yok. Nasıl olsa artık geri gelmeyeceğim.'' diyerek sapladı kelimelerini kalbime. Bağırmak istiyordum, hesap sormak istiyordum ama hiçbir şey ifade etmeyeceğini bildiğim için dudaklarımı kıpırdatamıyordum. Hiç gücüm de kalmamıştı artık. O tekerlekli sandalyesini hareket ettirip arabaya doğru sürerken sadece bakmak kalmıştı bana arkasından. Son bir umut bir kez daha seslendim.

"Ben bunu hak etmedim Miraç."

Sesimi duyunca durmuştu. Durmuştu ama bana hala dönmemişti. Başını hafifçe yana çevirdi. Sandalyesinin tekerleklerini daha da fazla sıkıyordu.

''Ne olur bırakma beni.'' diye bağırdım acizce. Başka bir şey söyleyemedim. Sadece göz yaşlarım konuşuyordu artık. Olduğu yerde bir süre hareketsiz kaldıktan sonra tekrar hareket etti. Ne bana döndü, ne bir kelime etti. Ben yere yıkılırken o ise arabaya binip uzaklaştı. Sokakta hıçkırıklarımın sesi yankılanıyordu. Gitmişti. Gitmişti ama giderken beni de kalbimi de umutlarımı da alıp gitmişti. Ve bana benden yana hiçbir şey bırakmamıştı. 

Sen Sar Bütün YaralarımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin