09

383 40 63
                                    

Sabah kalkıp evi şöyle bir gezdim. Kimse yoktu. Mutfakta hazırlanmış kahvaltıyı gördüm ve yaklaştım. Masada bir notta vardı. 'İntikam soğuk yenen bir yemektir.' yazıyordu. Soğuk sobaya bakıp güldüm. Umarım soğuk yemekten kastı budur, dedim içimden. Sandalyeye oturup yemeğimi yemeye başladım. Yemekten sonra etrafı toplayıp salona geçtim ve telefonu elime aldım. Aklıma Kaminari gelmişti. Dün gece yazarım demiş ama yazmamıştı.

Kaminari'nin numarasını bulup aradığımda üçüncü çalışta açtı. Sesindeki mutluluğu hemen sezmiştim. "Alo?"

"Alo, Kaminari. Ben Midoriya." dediğimde güldü. "Evet, numaran kayıtlı zaten."

"Dün gece neler oldu anlatsana. Meraktan çatlayacağım."

"Neler olmadı ki Midoriyaaa!!!?" Güldüm. "E hadi anlat, dinliyorum."

"Siz gittikten sonra ben bayağı bir içtim, planı uyguladım. Dayanıklı olduğum için sarhoş olmadım. Hemen sarhoş numarası yaptım. Bu da benim kafa güzel sanınca benimle bayağı bir flört etti. Anladım gönlü olduğunu. Konser bitene kadar deli gibi eğlendik. Sonra bir taksiye bindik. Ben tabii sarhoş numarası yaptığım için evin yolunu hatırlayamıyorum dedim. Onun evine gittik. Evde biraz oynadım bununla. Gece yatakta bitti. Şimdide kahvaltı yapıyoruz birlikte." Ağzım açık dinlemiştim. Bu Kami ne de uyanıktı. "İyi iyi, sevindim sizin adınıza." dedim.

"Senin sayende. Teşekkür ederim."

"Ben sadece sizi yalnız bıraktım."

***

Kaminari ile konuştuktan sonra evde canım sıkılmış, Uraraka'nın yanına gitmek için evden çıkmıştım. Geldiğim apartmanın içine girip asansöre bindim ve sekize bastım. Dairenin önüne gelince kapıyı çaldım. Kapıyı Uraraka açmıştı. "Dayı!" diyerek bana sarıldığında küçük adamı kucağıma almış ve "Dayın yer seni!" demiştim. İçeriden babasının sesini duyduğumda "Benim, İzuku." dedim. İida ellerini önlüğüne silerek gelip bana sarılmıştı. "Hoşgeldin, İzuku. Geçin içeri." dedi.

Aiko ile biraz oynadıktan sonra yine canım sıkılmıştı. Onlarla vedalaşıp eve dönmek üzere yola çıktım. Eve geldiğimde zile bastım. Bakugou çoktan dönmüş olmalıydı. Kapı açılıp aniden bana sarılan bedenle şoka uğramış ve "N'oldu?" demiştim. Bakugou benden ayrılıp "Birşey oldu sandım. Telefonuda açmadın." dediğinde içimde bir pişmanlık oluştu. "Üzgünüm, haber vermeliydim."

"Hayır, üzülme. Ben ne de olsa birşeyin değilim, haber vermek zorunda değilsin." Dediği kelimeler kalbime birer ok misali saplandığında aynı şeyin benim içinde geçerli olduğunu kavrayabilmiştim. Canımı yakan bu gerçekle ağzımdan "Benim için değerlisin." kelimeleri dökülmüştü. Şokla açılmış kırmızı gözleri bana döndüğünde "Ne dedin?" demişti gülerek. Yanından geçip içeri girdim. "Hiçbir şey demedim." dedim.

Kapıyı kapatıp arkamdan geldiğinde ben ne olduğunu anlamadan kendimi Bakugou'nun poposuyla bakışırken bulmuştum. "Ya n'apıyorsun!? İndirsene beni!" diyene kadar yatak odasına çıkmış ve beni koyu lacivert ipek nevresimlere uzandırmıştı. Üstümdeki yerini aldığında sinirli sinirli ona bakıp "Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" dedim. Yan gülüşüyle oldukça sinir bozucu-aslında seksi- yüzüne bir yumruk-hayır, öpücük- geçirmek istiyordum. "İntikam soğuk yenen bir yemektir."

"Ya tamam işte, sobayı yedim ya!" Güldüğünde bende gülümser gibi olmuş ama sonra hemen toparlamıştım kendimi. Yüzüme doğru yaklaşmaya başlamıştı. "Naz yaptığınızın farkındayım, Doktor Bey." dediğinde içimden "Ben kesinlikle sıçtım." diye geçirmeden edememiştim. "Fazla naz aşık usandırır derler. Nazın sonuna geldik artık bence." Sesimi çıkarmıyordum, iması belliydi. Şu pozisyonda başka neyden konuşabilirdik ki?

"Yoo, ben naz yapmaya devam edeceğim." Üstüme eğilip dudağımı öpecekti ki, yanağımı çevirdim. Ben böyle yapınca gözlerindeki ışığın solduğunu görmüştüm. Üstümden kalkıp gömleğini çıkarmaya başladı. "İstemiyorsun sanırım. Neyse." dediğinde yerimde doğruldum. Hiçbir şey demeden çıkıp odama gittim. Kendimi banyoya attım. Soğuk suyu açıp altına girdiğimde düşünme seansına başlamıştım.

Duygularım konusunda kararlıydım. Lakin aşk, daha önce tatmadığım birşeydi. Karmakarışık hissettiriyordu. Korkutucu geliyordu. Tanıyamadığım bu duygu tuhaf hissettiriyordu. O her aklına geldiğinde kalbinin hızlanması mıydı aşk? Bu sadece heyecandı. Midende kelebek hissi mi yaratandı? Hayır, bu da bulantıydı. Aşkın ne olduğunu kestiremiyordum. Damarlarımda akan tuhaf his ile aklıma her o geldiğinde gülmek neydi peki? Hoşlantı? Ya da etkilenmek?

Aşk tarifsizdi. Nasıl birşey olduğunu kim anlatabilirdi ki? Onu anlaman için illa vücut tepkilerine bakman mı gerekirdi? Hayır. Bakugou'yu seviyordum. Delicesine aşık değildim, bundan ben ve kalbim hemfikirdik. Ama hoşlanıyor, hatta bir kademe yükseltip seviyorum diyebilirdim. O aklıma gelmiyordu, çıkmıyordu ki gelsin.

Nefesim daraldığında artık banyodan çıktım ve üstüme kısa bir şort ve crop giyip odamdan ayrıldım. "Bakugou?" dedim. Evde kimse yoktu. İçimi saran endişe ile telefona sarıldım. Açan olmadı. Bana kırılmış mıydı? Odama geri dönüp üstüme düz kesim pantolonla, gök mavisi crop bir gömlek giymiş ve telefonumu alarak evden çıkmıştım. Arabaya binip gidebileceği yerleri aklımdan geçirdim. Onunla kaldığım zamanlarda az çok tanımıştım onu ve eminim ki ben kaçırılmadan önce gittiğimiz bara gitmişti.

Barın adresini navigasyona girip yola çıktım. Geldiğim tenha sokakta tek ses bara aitti. Arabayı girişteki valeye emanet edip içeri daldım. Uzakta, tezgahın orada oturuyordu. Sarı saçları güneş kadar parlaktı, ayırt etmemek imkansızdı. Birbirine sürterek eğlenen insanların arasından geçip onun yanına geldiğimde bir kız gördüm dibinde. Bakugou kızı uzaklaştırmaya çalışsa da gitmiyordu yanından. İçimde kaynayan sinirle elimdeki telefonu sıktım. Ardından yanına gittim. Kız şöyle bir beni süzüp "Sende kimsin?" dedi. Samimi olmadığını bildiğim bir gülüşle ona bakmış ve yüzüne yaklaşmıştım. "Bu afetin, afet sevgilisiyim canım. Uzaklaş." dediğimde kız garip garip bakıp gitmişti.

Bakugou bana döndüğünde "Sevgilim, ha? Beni reddetmiştin sanki?" dedi. Sinirime hakim olamayıp kolundan tuttum ve kaldırdım tabureden. Barmene içtiği kadarının parasını verip oradan ayrıldık. Vale arabamı getirdiğinde bindik. Bir sahil kenarına gelmiştik. Oturdum deniz kenarına. O da yanıma oturdu. "Seni reddetmedim. Sadece hızlı gidelim istemedim." Bana döndüğünde bende ona baktım. "Hızlı başlar, çabuk biter, derdi annem. Babam ve onun ilişkisi için derdi hep. Kısacık zamanda da bana hamile kalmıştı işte. Ben yavaş yavaş ilerleyelim istiyorum." Elini ellerim üzerine koyduğunda yakutlarına baktım. Yüzüne vuran ay ışığında gözleri canlı canlı parlıyordu.

"İzuku," dedi. "O zaman, artık bir yerden başlamak gerek." Anlamamış bir şekilde ona baktım. "Nasıl yani?" Elimden tutup ayağa kaldırdı ve ardından önümde diz çöktü. "Benimle çıkar mısın İzuku?" Güldüm. Başımı salladım. "Evet, çıkarım Katsuki." Ayağa kalkıp bana sarılmış ve kucağına alıp döndürmüştü. "O zaman evimize gidelim artık. Üşütmek istemeyiz." El ele ayrıldık o gün o sahilden. Geleceğinde ben vardım, illaki bir gün olacaktı bunlar. Önüne geçemezdim, geçmek isteyende yoktu gerçi.

______________________

Ayol köy maceram neydi benim öyle yaaa bir daha asla gitmem

Misafirlerde gitti(birkaçı hariç ama koydeler onlar)

Bölüm atamadim, bunun için üzgünüm ama çok yoğundum ve moralim bozuktu bayağı... Kalabalık sevmiyorum, malum ...

Neyse aşklarım, umarım bölümü beğenmişsinizdir. Okuduğunuz, yorum yaptığınız ve oy verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizleri çok ama coooookkkk seviyorumm😘💕

doktor civanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin