İzuku
Ochaco ve İida'nın cenazesindeydik. Aiko, kucağımdaydı. En çok üzüldüğüm şey ise Aiko'nun annesiz babasız kalmış olmasıydı. Ochaco onu bize, Bakugou ve bana emanet etmişti ama biz evli bile değildik. Evlat edinmek içinse otuz yaşından büyük olmam lazımdı. Nasıl halledebilirdim bu işi bilmiyordum ancak İida uzun yıllar bu ülkeye kahramanlık yapmış biriydi. Devletin kuralları esneteceğini düşünüyordum.
Gözümden yaşlar akarken kucağımdaki minik beden korkmasın diye sesimi çıkaramıyordum. Gerçi, biliyordum. Hissediyordu birşeyleri. Şu an ağlamıyor oluşu beni anlık bir yanılgıya düşürsede anne-bebek bağının ne kadar güçlü olduğunu biliyordum. Hissediyordu, artık annesinin olmadığını hissediyordu.
Herkes birer birer ayrılırken Katsuki koluma girmiş ve "Hadi, bizde eve gidelim." demişti. Kızarmış gözlerine baktım, daha sonra başımı iki yana salladım. "Hayır, istemiyorum." Kucağıma indirdi gözlerini. "Aiko için." Kucağımda uyuyakalan minik bedene baktım. Annesinden aldığı kahverengi saçlarını okşadım güzelce. "Peki. Gidelim." dediğimde bir elini belime atmıştı. Beni mezarlığın çıkışına yönlendirirken çevresi bomboş kalmış iki mezara baktım çıkmadan. Bir zamanlar birlikte olduğum insanlar, şu an oradalardı; orada bırakıp gidiyordum.
Birlikte eve geçtiğimiz zaman dahaca bebek odası ayarlamadığımız için onu yatağa yatırıp etrafını yastıklarla çevreledim. Daha sonra yanına uzandım. Katsuki'de diğer tarafına yatmıştı. Elini uzatıp Aiko'yu sevdi. "Katsuki," dedim. Kırmızı gözlerini bana çevirdiğinde "Efendim, güzelim?" demişti. "Aiko'yu ya bize vermezlerse?" Katsuki başını iki yana salladı. "Hayır, verecekler. Avukatımla konuştum. İida ve Ochaco'nun vasiyetinde vaftiz babası olarak sen varsın. Ayrıca sana verilmesini de istiyorlar. Yani bizden alamazlar."
Dediği şeyler içimi bir nebze olsun rahatlatırken gülümsemiş ve ona dönmüştüm. "Sanırım duan tuttu." dedim. Yüzü düşmüştü. "Bunu kastetmemiştim." Elimi yanağına koydum ve Aiko'ya dikkat ederek alnına bir öpücük kondurdum. "Biliyorum, hayatım. Biliyorum." O da benim yanağıma bir buse bırakarak ortamızdaki minikle ilgilenmeye devam etti. Bende tavanı izliyordum. "Aşkım," dedim. Bana dönen yakutlarını izledim bir süre. "Aiko'ya asla eksiklik hissettirmeyelim. Hatta o büyüyene, olayları idrak edene kadar bize anne baba desin. Bizde ona asla garip davranmayacağız, bundan sonra o bizim oğlumuz." Bana gülerek baktığında bende gülmüştüm.
"Bunları demene gerek yoktu güzelim. Onu ben çoktan oğlum gibi görmeye başladım bile." Yüzümdeki buruk gülümseme ile ona bakarken gözyaşım yanağımdan süzüldü. Tekrar ağlayacaktım sanırım. Nasıl atlatacaktık bu acıyı? Ben şu zamana kadar kendimi düşünsem bile Shinso'da kötüydü. Denki, onun koluna girmişti. Her ne kadar kendisi de kötü olsa onu yalnız bırakmıyordu. Bense sadece kendimi ve Aiko'yu düşünüp duruyordum.
En azından bir hafta acımı yaşadıktan sonra onları da neşelendirmek adına birşeyler yapmalıydım. Ne yapmam gerektiği hakkında şu anlık hiçbir fikrim olmasa da, ben bulurdum.
***
Bir hafta sonra...
Yeterince acımı yaşadığımı düşündüğüm şu günlerde en büyük destekçim elbette sevgilim olmuştu. Ben kötüyken oğlumuza-evet, çok hızlı bir şekilde bu durumu kabullenmiştik-çok iyi bakmış, beni de asla yalnız bırakmamıştı. Ona çok büyük bir teşekkür borçluydum. Bu bir hafta içerisinde büyük kararlar vermiştim. Bu kararlardan biride her ne kadar seviyor olsamda işi bırakmaktı. Aiko, şu an çok büyük bir eksiklik hissediyordu ve bize alışması gerekiyordu. Bakıcıya bırakmak şu an için bana iyi bir fikirmiş gibi gelmiyordu. Hem, hastanenin başhekimi istediğim zaman geri dönebileceğimi bile söylemişti.
Odamdaki ve diğer odalarda bulunan dolaplarımdaki eşyalarımı toplayıp Ojiro ile vedalaşmaya gitmiştim. Kendisi kafeteryada yanına ziyarete gelen eşi ile oturuyordu. "Merhaba," dedim Hagakure'ye. Gülümsemiş ve sarılmıştı bana. "Sana da merhaba Midoriya. Elindeki kutu ne?" Üzüntü dolu bakışlarımı gezdirdim ikisinde de. "Ben mesleği bırakıyorum. Biliyorsunuz, İida ve Ochaco Aiko'yu bana bıraktılar. Onunla ilgilensem daha iyi olacak." Ojiro ayağa kalktı. "Seninle iş yapmak güzeldi dostum. Bizi sakın ihmal etme, buluşalım sık sık. Hem doğuma da az kaldı." Karısının karnını okşayarak mutlulukla gülümsedi.
"Elbette. Hatta şimdi onu konuşacaktım. Moral düzeltmek için aklımda şöyle bir plan var..."
***
Hastaneden ayrılıp eve geldiğimde Aiko ile salonda oturmuş oyun oynayan Katsuki'yi gördüm, sırıtmama sebep olan o görüntüyle "Merhaba!" diye şakıdım. Katsuki bana dönüp ayağa kalkmış ve Aiko'yu da kucağına alarak yanıma gelmişti. İlk önce kendisi dudaklarıma hafif bir öpücük bırakıp uzaklaştıktan sonra "Öp bakalım İzuku babayı." demişti Aiko'ya. Onu da bize alıştırmaya çalışıyorduk.
Aiko öne eğilip yanağıma salyalı bir öpücük bıraktığında güldüm ve onu kucağıma aldım. Havaya kaldırıp gülmesini sağlarken şen kahkahası bizi de güldürmüştü. Birlikte salona geçtiğimizde koltuğa oturdum ve eline çıngırağını vererek Katsuki'ye döndüm. "Hayatım, bugün hastane işini hallettim." Katsuki moralsiz duruyordu. "Gerek yoktu-" Yine o konuşmayı yapacaktı. Bakıcı tutardık falan filan. "Kararım net ve inan bana hiç üzülmüyorum." Elimi elinin üstüne koydum ve okşadım. "Ben mutluyum, böyle daha mutluyum sevgilim. Endişe etme." Katsuki gülümseyerek bana doğru eğilip yanağımı öptü.
"Bu arada akşam bizimkileri ara, hepsi gelsin. Gelemem diyenleri de tehdit et. Önemli birşey söylemem gerek onlara." Katsuki şaşırırken başını salladı. "Arayayım." Telefonunu alıp tek tek aramaya başladı hepsini. Hiç kimse de gelmem dememişti. Aiko'yu merak etmelerine bağlamıştım bunu. Kucağımdaki bebeği Katsuki'ye verip mutfağa geçtim ve kollarımı sıvadım. Döktür bakalım İzuku.
Akşam geldiklerinde onları güzelce karşılamış ve Shinso'nun kızarmış gözlerinde takılı kalmıştım. "Hoşgeldin." diyerek sımsıkı sarıldım ona. O da aynı şekilde karşılık vermiş ve yorgunca gülümsemişti. "Hoşbuldum güzelim." İçeri geçip herkese ellerini yıkattıktan sonra masaya oturmuştuk. Yanımda duran bebek sandalyesine Aiko'yu oturttuktan sonra ona yaptığım mamayı yedirmeye başlamıştım.
"İzuku'nun yemekleri halis mi ya? Aşçılardan kat kat daha iyi yapıyorsun." diyen Kirishima yanındaki nişanlısını unutup dediği şeylerle dayak yemişti. "Sakin olun, sana da tarif veririm Mina." demiştim. Mina gülüp göz kırpmıştı. Yemek keyifli geçerken Aiko sandalye başında uyuyakaldığında biraz bu hallerine gülmüştük. Çok tatlı birşeydi bu.
Aiko'yu yatırdıktan sonra aşağı inip yaptığım limonlu tatlıyı servis edip oturmuştum. Hepsi tatlıyı yerken bir çatal alıp bıraktım masaya tabağı. "Beyler ve Mina, size bir sürprizim var." dediğimde herkes bana dikkat kesilmişti. "Ne sürprizi İzuku?" dedi Shinso. Nefes aldım ve "Son zamanlarda," diye başladım söze. "Kaybımız büyük, acımız çok daha büyük. Bir hafta geçti üstünden. Bakmayın mutlu gözüktüğüme, içimde hala fırtınalar kopuyor. Aiko için kendimi toparlamak zorundaydım ama. Bir şekilde atlatmamız gerekiyor bu kederi." Hepsinde gözlerimi gezdirdim.
"Hazır yazın son günlerini yaşıyoruz, valizinizi toplayın tatile gidiyoruz!" Dediğim şey hepsini şok ederken ilk konuşan Katsuki olmuştu. "Ne ara hallettin ya bu işleri sen?" Güldüm. "Büyük bir yazlık ayarladım. Harika bir deniz kenarında hemde. Ayrıca hepimize iyi geleceğini düşünüyorum. Aiko'nun doğum günü de yaklaşıyor hem. Orada kutlarız bir güzel." Hepsi dediklerimi dikkatle dinlemiş ve gülümsemişlerdi. "Yarın yola çıkıyoruz. Bir hafta kalacağız. Ona göre şimdi defolun gidin ve valiz hazırlayın."
____________________________
Bir biz çıkamadık tatile amk ooff bddmbdkd
Babam erkek kardeşimle Bodrum'a gidicekmiş Ağustos'ta. Benim doğum günümde hemde!!?!?!!! Banane bdkdhdkdhd neyse.
Bir dahaki bölüm full eğlence gençler nxkshdkd deniz kum plaj aşk romantizm vuhhuuuğğ
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Okuduğunuz, yorum yaptığınız ve oy verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizleri çok ama çok seviyorum. Öptümmmm😚😚💓💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doktor civanım
Fanfiction[Bkdk story] [Different quirk İzuku!] [Pro Hero Au] Dynamight, çatışmada yaralanınca acile kaldırılır.