25. BÖLÜM: Kırgın

2.9K 379 42
                                    


Öncelikle, özür dilerim.  İkinci kez mezuna kaldım ve inanın iki işi aynı anda götüremiyorum. Bölümler gelecek. Kitaplarımı asla yarım bırakmayacağım ama kendimi mental olarak toparlamam gerek. Böyle ara ara bölümler gelecek, rutin olarak devam ettiremeyeceğim. Kusura bakmayın 🙏

Sizi seviyorum. Sizi gerçekten çok seviyorum. Ben burayı bırakırken arkamda bu kadar insanın olduğunu bilmiyordum. Sizi tekrardan sulayacağım çiçeklerim, tekrardan gökyüzünde uçuracağım balonlarım, tekrardan parlatacağım yıldızlarım. Ama lütfen sizden birazcık daha zaman istiyorum.

Bölüme bir balon bırakmayı unutmayın 🎈

Sezen Aksu- Keskin Bıçak

...

"Bana bak bir seksen üç Ümit!"

"Öncelikle...Boyum bir seksen üç değil, bir seksen sekiz. Kendi boyun kısa diye insanlarınkini de kısaltamazsın."

"Öyle de bir kısaltırım ki...Bak aramızdaki beş santim nasıl da kısaldı?"

"Ona kalacak bir yuva bulabilir misin?"

"Bulurum bulurum ama sen? Senin ne işin var burada? Donmuşsun!"

"Of sorma sorma! Kusura bakma, buraya kadar geldin ama gerçekten aklıma başka hiçbir şey gelmedi."

"Bak bakayım sen bana, senin olduğun her yere gelirim bilmez misin?"

"Bilirim."

"Anlat bana."

"Biliyorum anlatmayarak sana haksızlık ediyorum ama...Sadece sarılmak istiyorum, bana sarılır mısın?"

Bir rüyadan uyandırıldığıma inanıyordum.

Gözümün kör olduğu bir rüyadan.

Ümit gözlerimin içine en derin duygularıyla bakıyordu ama kalbime inen kırgınlık benim gözlerimde yansımasını bırakıyordu. Ona doğru bir adım atsam koşarak bana geleceğini biliyordum ama bacaklarım kalbimin kırgınlığına uyum sağlamış, tek bir harekette dahi bulunmamıştı.

Ona daha dikkatli, çok daha dikkatli baktım. Onu görmediğim zaman içerisinde onunla ilgili neleri kaçırdığımı, bir şeyleri unutup unutmadığımı bilmek için dikkatle baktım. Bendeki yerini korudu mu, diye baktım.

Derin bir nefes aldım.

Hiç değişmemişti ya da bendeki yerini hiç değiştirmemişti.

Saçları onu en son gördüğüm uzunluktaydı, bir iki kilo vermişti ama yine de dinç gözüküyordu. Gözünün altları morarmıştı fakat her şeye rağmen o aynıydı.

Bana gülümsüyordu, bana hep gülümserdi ki o zaten. Ve birkaç ay öncesine kadar ben de ona gülümserdim. Canım yanarken gülümsemeyi, canım yakılırken de gülümsememeyi öğrenmiştim.

Yutkundu. "Tomris," dedi bir mucizeyi fısıldıyormuş gibi. "Tomris," dedi tekrardan. Gözlerimi yumdum. Ne güzel de söylüyordu adımı, ne güzel de çıkıyordu harflerim dudaklarından. Birkaç aydır beklediğim o telaffuz gelmişti, hâlâ aynı hissettiriyordu ama bir şeyler eksik gibiydi. Belki de çaresiz hissettiriyordu artık. Hayır, Tomris. Çaresiz değil, çareleri elinden alınmış gibi. Ümit Has benim çarelerimi benim elimden almıştı.

Ümit Has, kırmızı balonlarımı, en güzel umutlarımı benden almıştı.

Ümit Has, kendini benden sakınmıştı.

TOMRİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin