《²⁷》

795 89 53
                                    

Jay

O şerefsiz onu eve sürüklemişti. Canını yakmıştı. Vurmuştu. Belki de şuan hala canını yakıyordu. Bu düşünce kanımın kaynamasına neden olmuştu. Sinirle yanımdaki sokak lambasının direğine yumruğumu geçirdim. Kesik kesik nefesler alırken hissettiğim acı karşısında tamamen çaresizdim. Bana söylediği sözler bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Hepsinde sonuna kadar haklıydı. Ona verdiğim sözlerin hiçbirini tutamamıştım. Onu her şeyden korumak için söz verirken kendim kırmıştım, mahvetmiştim. Yarı yolda bırakmıştım.

Ne zaman aktığını bilmediğim gözyaşları yere damlarken ne kadar zamandır burada durduğumu bilmiyordum. Başımı yasladığım direkten kaldırdım ve burnumu çekerek yüzümü sildim sertçe. Kendimi arabaya atarak nereye gittiğimi bilmeden sürdüm sadece. Babamın bunu yaptığına inanamıyordum. Ona karşı gelemezdim, elim kolum bağlıydı. Nasıl öğrendiğini bilmiyordum ancak bu hiç de iyi değildi. İtibarını korumak için her şeyi yapabilecek bir adamdı o. Bizim ilişkimize asla onay vermeyeceğini biliyordum. Jungwon'a bu durumu anlatabilirdim ancak ona umut vermek daha kötüydü. Düşüncesi ne kadar acı verse de beni unutması en doğrusuydu. Tek dileğim benim yüzümden kendine zarar vermemesi ve zarar görmemesiydi. Bunlar dışında her şeye katlanabilirdim.

Eve geldiğimde burnumu çektim bir daha ve arabadan indim. İzlendiğimi zaten biliyordum. "İzlemeyi bırakabilirsin, dediğinizi yaptım." Sertçe söylediğim sözlerden sonra eve girdim hızla. Sunoo ve Jake benim geldiğimi gördükleri anda endişeli gözlerle beni süzmeye başlamışlardı. Onlara bakmadan ceketimi astım.

"Hyung, iyi misin?" Sunoo'nun çekinerek sorduğu soruya cevap veremeyecek kadar doluydum. Başımı iki yana salladım sessizce. Aklımdan binlerce farklı düşünce geçiyordu ve hepsi aynı kişiye aitti. Suçluluk duygusu beni içten içe kemiriyordu. Ona ve kendime daha fazla acı çektirmemek için Amerika'ya dönmeyi düşünmüştüm ancak dönmek için seneyi burada tamamlamam gerekiyordu. Çıkmaz bir sokaktaydım.

"Nasıl gitti? Jungwon çok üzüldü mü?" Jake elini omzuma koydu yavaşça. Kendimi bırakmamak için sıktım.

"Yıkıldı. Bana bir sürü şey söyledi ve en kötüsü de neydi biliyor musunuz? Söylediklerinin hepsinde de haklıydı." Sesim titriyordu. Nefes alamıyordum. Sanki birisi elini uzatıp kalbimi sıkıyormuş gibi hissettiriyordu.

"Yapacak bir şeyin yoktu Jay, başka seçeneğin yoktu. Kendini suçlama. Aslında hepimiz hata yaptık. Biz buraya geçici geldik ve bunu bile bile yakınlaşmaya devam ettik. Eninde sonunda gideceğimizi bile bile-" hızla başımı kaldırarak öfke dolu bakışlarımı Jake'e yönelttim.

"Umurumda bile değildi Jake, gerekirse Kore'de yaşardım, gerekirse onu alır Amerika'ya götürürdüm ama ondan asla ayrılmazdım." Gözlerim dolduğunda Jake dudaklarını birbirine bastırıp beni kendine çekti ve sarıldı. Gözyaşlarım serbest kalırken hayatımda hiç olmadığı kadar canımın yandığını hissediyordum. Sanki yaşadıklarımız bir rüyaydı ve ben o rüyadan uyanmıştım. Yaşamamın anlamı yok gibiydi, öyle bir acıydı ki kendimi yürüyen ölü gibi hissettiriyordu. Ben zaten ölmüştüm, kalbimi orada bırakmıştım. Kendimden bir parçayı kaybetmiştim.

Jungwon

Kapanan kapı ile birlikte onunla son temasım kesildiğinde halsizce kendimi yere bıraktım. Abimin başımda bağrışlarını duymuyordum, kulaklarım çınlıyordu. Deli gibi titreyen vücuduma gelen darbeleri hissetmiyordum bile. Başım dönüyordu, midem bulanıyordu. Nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde ağzıma gelen kan tadı midemi bulandırmıştı. Gözlerimi sıkıca kapatmıştım.

Ne kadar zaman geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Abim sonunda bana vurmayı kesmiş ve bağırarak uzaklaşmıştı. Kendimi zorlayarak yerden kalkmış ve duvardan destek alarak odama çıkmıştım. Abim ceza ile ilgili şeyler bağırıp dururken umurumda olmaktan çok uzaktaydı. Kalbimde hissettiğim dayanılmaz acı vücudumdaki yaralardan daha çok acıtıyordu. Hayatımda hiç hissetmediğim kadar çok acıyordu.

ɪ ᴡɪsʜ ʏᴏᴜ ʟᴏᴠᴇ | ᴊᴀʏᴡᴏɴ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin