《³²》

846 102 134
                                    


Jay

"Ya hyung dinliyor musun sen bizi?" Sunoo'nun beni dürtmesiyle birlikte onlara döndüm dalgınca. Derin bir nefes alarak başımı iki yana salladım.

"Yine mi Jungwon konu?" Ellerimi cebime sokup iç çektim.

"Ne zaman olmadı ki. Hiçbir zaman çıkmıyor aklımdan. O kızı onun önünde kabul ettim. Kabul ederken ne düşünüyordum onu da bilmiyorum." Art arda konuştuktan sonra derin bir nefes aldım. Aslında beni unutmasını istemiştim. Benden daha çok nefret etmesini. Ancak bunun için hiçbir suçu olmayan bir kıza umut verecek kadar aptaldım. Ne yaptığımı bile bilmiyordum ki. Her gün onu görerek acı çekiyordum yeterince. Her an yanına gidip gerçekleri söylememek benim için dünyanın en zor şeyiydi. Onunla aynı ortamda olup da dokunamamak.. cehennemden de beterdi. Benim açımdan da hiç kolay değildi. Ondan ayrı olmak her saniye beni içten içe tüketiyordu. Ancak ona durumumu açıklasam bile er geç ayrılmak zorunda kalacaktık. Babam bu konuda fazla katıydı. En azından bunu daha fazla ilerlemeden bitirmek ve beni unutmasını sağlamak istemiştim.

"Sana da değişiklik olur Jay. Artık Jungwon'u düşünmeyi bırakmalısın. Seni suçluyor olabilir ama yapacak bir şeyin olmadığını biz biliyoruz. Amcamı tanıyorum." Jake elini omzuma koyup sıvazladı. Beceriksiz bir gülümsemeyle karşılık verdikten sonra başımı aşağı eğmiştim. Gerçekten dayanma noktamın sınırındaydım. Dönemin bitmesine az kalmıştı ancak o zamana kadar dayanabilir miydim bilmiyordum. Jake'in dediği gibi babam ilişkimizi asla onaylamazdı. Eğer bir kızla çıkıyor olsaydın buna bir şey demeyeceğini de biliyordum. Kızdığım nokta burasıydı.

Sunoo'nun telefonu çaldığı sırada dalgınca eve yürümeye devam ediyorduk. Sunoo ve Jake aralarında konuşuyorlardı. Normalde arabayla gitsek de bugün yürümek istediğimiz için böyleydik. Sunoo'nun dudaklarından çıkan bir ismi duyduktan sonra tüm dikkatimi ona vermiştim.

"Ne? Niki ne diyorsun sen? Ne oldu Jungwon'a?" Adım atmayı kesmiştim anında. Başımı hızla kaldırıp Sunoo'ya bakarken kalbim endişeyle çarpmaya başlamıştı. Hissettiğim ani endişe korkuyla birleşip bedenimde dolaşmaya başlamıştı. Sunoo çaresizce bana çevirdi bakışlarını. Bir şey demeden karşı tarafı dinliyordu. Yüz ifadeleri endişemi ikiye katlarken hızla elindeki telefonu çekip aldım.

"Ona ne oldu?" Dudaklarımın arasından sadece bu üç kelime çıkabilmişti. Duyacaklarımdan ölesiye korkuyordum. Kalbim her an duracakmışçasına atıyordu.

"Jay hyung sen misin? Bak ani tepkiler verme tamam mı-"

"Ne oldu ona dedim Niki." Gözlerimi kapatarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Deli gibi korkuyordum. Sunoo ve Jake de yanımda dikkatlerini bana vermişlerdi. Niki'nin burnunu çektiğini duydum. Ağlıyor olduğunu anlamam içimdeki kötü hissi daha çok büyütmüştü.

"Jungwon intihar etmeye çalışmış. Daha doğrusu etmiş. Şuan hastanede durumu belli değil ama-" Sunoo değişen yüz ifadelerimi görerek telefonu elimden almıştı tam o sırada.

Nefes alamadığımı hissettim. Hayır, yoktu öyle bir şey. Beni bırakmayacaktı. Bunu denemezdi. Beni onsuz bırakmayı düşünmemişti değil mi? Ben onsuz yaşayamazdım. Beni bırakamazdı. Ölürdüm.

Omzumda beni tutan eller hissettim. Kendimi bırakmıştım tamamen. Beni tutan eller olmasaydı yere yığılabilirdim. Hâlâ inanmakta güçlük çekiyordum. Doğru olmadığını söylemesi için Sunoo'ya baktım.

"Sunoo yalan olduğunu söyle. Niki şaka yapmış de. Bunun şakası olmaz değil mi? Ama o bana söz verdi. Ne olursa olsun beni bırakmayacaktı. Yapmamış olsun. Ben onsuz yaşayamam hayır olmaz-" Beni sıkıca kendine çekip sarılan Jake ile sözlerim yarıda kalmıştı. İnanmıyordum. Yapmazdı. Ancak gözlerimden damlayan gözyaşları tam tersi olduğunu söyler gibiydi. Kendimi tamamen Jake'e bıraktım. Kenarda Sunoo'nun ağladığını duyabiliyordum. Jake beni kendinden uzaklaştırdı.

ɪ ᴡɪsʜ ʏᴏᴜ ʟᴏᴠᴇ | ᴊᴀʏᴡᴏɴ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin