《²⁹》

844 101 124
                                    

Çalan teneffüs sesi ile irkildim. Okuduğum kitaba dalmıştım tamamen. Okuduğumdan bir şey anladığım da söylenemezdi. Aklım aynı ortamda bulunduğum eski sevgilimdeydi. Bu iki kelime bana fazlasıyla acı veriyordu. Her şeyi düşünürdüm ancak Jay'in beni bırakacağını hiç düşünmemiştim. Her insana güvenmemek gerekiyor, değil mi? Ben bunu acı bir şekilde öğrenmiştim.

Sıkıntıyla nefesimi verip kitabın kapağını kapattım. Sıkılmış gözlerle sınıfı incelemeye başladım. Herkes birbirinden bağımsızdı. Niki ve Sunoo sıraya başlarını koymuş ve birbirlerine dönmüş konuşuyorlardı. Çok tatlı duruyorlardı. Sunghoon ve Jake hyung ise onun önünde oturuyorlardı. O tarafa bakmamak için özel bir çaba gösterdiğimden ne yaptıklarını bilmiyordum. Jake hyungla onun arada konuştuklarını duyabiliyordum.

Heeseung hyung geldikten sonra ertesi gün Sunghoon hyung ve Niki de gelmiş ve yanımda olmuşlardı. Bunun için NE kadar teşekkür etsem azdı, çünkü benim az da olsa toparlanmamda en büyük motivasyonum onlardı. Sunghoon ve Heeseung hyung dayanamayıp Sunoo'lara gitmek istemişlerdi ancak onları konuşmamakla tehdit etmiştim. Beni terk ederek ortada bırakmış olsa bile onu hala seviyordum. İncinmesi istediğim son şeydi.

"Jungwon!" Kapıdan gelen neşeli sesle birlikte daldığım düşüncelerden çıktım. Huening Kai kocaman gülümseyerek bana el sallıyordu. Neşeli bağırışı herkesin dikkatini çekmişti. Ona hafifçe gülümsedim. Sınıfa girerek yanıma gelirken konuştu.

"Kantine geliyorsun değil mi?" Kafam karışmış bir şekilde ona baktım. Neden kantine gidecektik ki?

"Öğle arasındayız ya o yüzden." Anlamsız bakışlarımı fark ederek açıklamıştı. Bunu ben çoktan unutmuştum ayrıca öğle arasında olduğumuzun farkında bile değildim. Derin bir nefes aldım. Niki kaşlarını çatarak bizi izliyordu. Onu görmezden geldim.

"Ah doğru, unutmuşum. Geliyorum tabii ki." Kaç derstir tek başıma kitap okuyordum, sıkılmıştım. Niki ve Sunghoon hyung zaten sevgilileri ile birliktelerdi. Onları rahatsız etmek istemiyordum.

"Güzel, hadi gidelim!" Neşeyle eli bileğimi kavradığında yutkundum ama bir şey dememiştim. Önümden ilerlerken beni de çekiştiriyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu hareketi beni rahatsız etmişti ancak şu sıralar takıldığım tek kişi olduğu için de bir şey diyemiyordum.

"Saçmalama Jay!" Jake hyungun hafif yüksek çıkan sesi ile ister istemez o tarafa dönmüştüm. Siyah gözleri öfke doluydu ve yüzü oldukça ciddiydi. Bu göz temasımız yutkunmama sebep olmuştu. Gözlerimi gözlerinden kaçırırken sınıftan çıkmıştık bile. Kai merdivenleri inerken bana heyecanla bir şeyler anlatmaya başlamıştı ancak benim iştahım falan kalmamıştı çoktan, onu da dinleyemiyordum. Kalbim hala az önceki gözlerimizin çarpışma anındaydı. Aptal kalbim her şeye rağmen onun için çarpıyordu.

Kantine geldiğimizde Kai benim tüm ifadesizliğime rağmen anlattığı şeye devam etmiş bir yandan da beni arkadaşlarının olduğu masaya çekiştirmeye başlamıştı. Bizi fark etmeleriyle beraber hepsinin yüzüne ciddi bir ifade yerleşmişti. Aralarında Taehyun'un da olması beni geriyordu. Artan stresim yüzünden ayağımı ritmik bir şekilde yere vurmaya başladım.

"Jungwon, bunlar arkadaşlarım Yeonjun hyung, Soobin hyung, Taehyun. Onlar seni zaten biliyorlar." Kai'nin gülümseyerek bana dönmesiyle gergin bir şekilde gülümsedim ve yutkundum. Bu ortamda olmak kesinlikle sınıfta olmaktan daha rahatsız ediciydi ancak şimdi gidersem Kai'ye fazla ayıp olurdu.

"Memnun oldum." Neredeyse kendimin zor duyduğu bir sesle mırılandım. Yeonjun ve Soobin bana yer açmak için çekilirlerken Taehyun gözlerini devirerek ayağa kalktı.

"Benim iştahım kaçtı, size afiyet olsun." Gözleri bende dolanırken söylediği sözlerden sonra arkasına bakmadan ilerlemeye başlamıştı. Gözlerimi kırpıştırdım. Niki ile kavgalı oldukları için bana böyle davrandığını bilsem de gerginliğim artmıştı bir kere.

ɪ ᴡɪsʜ ʏᴏᴜ ʟᴏᴠᴇ | ᴊᴀʏᴡᴏɴ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin