36.GÖNÜL SERZENİŞİ

153 6 0
                                    

  Lütfen sondaki kısa açıklamamı okuyunuz..

İyi Okumalar...

                                🐥

                                .....
Bir gün daha geçmiş ve ertesi güne merhaba demiştik. Takvim yaprakları bile yetişemiyordu zamanın akışına. O gün yani kahvaltı gününün ertesi gün evde bir telaş baş göstermişti. Ve şu an şu dakika herkes odasında bavulunu hazırlıyordu. Arada İleyda ve Şule'nin birbirlerine atışma seslerini dinlerken diğer yandan bahçede çiçekleriyle vedalaşan Hasret teyzeye üzüntüyle bakıyordum. Hasret teyzenin çiçekleri için büyük bir emek verdiğini onları şefkatle sevmesinden görmüştüm. Bir annenin şefkatini çocuklarına hissettirmesi gibi seviyordu çiçeklerini. Onun için bu ayrılık zor olacaktı. Taşınabilir bazı çiçekleri saksılarıyla birlikte arabaya yerleştirmiştik ama hepsini taşıyıp götürmemiz imkansızdı. Çünkü çoğu çiçeği bahçeye ekili vaziyetteydi. Bağdaş kurduğum kollarımı açıp sırtımı pencereye verdim. Gözüm dolaba ilişik kırmızı valize çarptı. Ne kadar süre geçmişti ki burada bir valiz hazırlayacak kadar .. İşte diyorum bazen kendi kendime. Hatta dilime pelesenk olmuştu artık. İnsan ne oldum değil , ne olacağım demeli diye. Şu valiz yaklaşık bir aydır içinde bulunduğum bu evden ayrılışımın göstergesiydi. Bir sonraki rota belliydi peki ya ondan sonrası.. Gerisini bilen yoktu ve olmayacakta. Bu odada geçirdiğim bir aylık bu zaman diliminde kendimi sorguya çekip çok düşüncelere dalmıştım. Gözümün önünde yaşanan her bir anı, geçmişin sis bulutunda kaybolup gitti. Geride sisin arkasında bulmaya çalıştığım ruhum ve varlığını hissettiğim lakin adını koyamadığım o his kaldı..

Bilemiyorum bu halet-i ruhiyemin sebebini. Beni yalnızlığa iten ama bir taraftan da o yalnızlıktan kurtulmam için çabalayan o yanım.. Bunu açıklamak benim için elbette zor, çok zor. Sanırım şu anki halimi anlatacak olursam şöyle bir benzetme doğru olacak. Koskocaman bir ormanda nefes nefese koşan ama asla yönünü bulamayan , bir işaret bekleyen o kişiyim. Ben ,kendimi bulamıyorum. Kayboluyorum.

Şimdi içimi kasvetle doldurmadan hemen önce bu odadan çıkmalıydım. Vedalar ,kalbimi yaralardı. Her bir veda canımdan can alırdı. Şu an olduğu gibi. Hayatımın bir kaç ayı burada geçti ama bu odayla kurduğum o bağı burada bırakıp gidecek olmak bile yüreğimi acıtıyordu. Derin bir nefes alıp yaslandığım yerden doğruldum ve orta derece ağırlıktaki valizi tutup kapıya yanaştım. Kapının kenarında duran kol çantamı yerden kaldırıp omzuma geçirdim. Hazırdım işte.

Kulpunu tuttuğum kapıyı serbest bırakıp geniş koridora çıktım. Merdivenler aklıma gelince dudaklarımdan kaçan sitem dolu bir "of" çıkmıştı. Henüz alışmakta zorlandığım kaygan merdivenlerden bu valizleri indirmek zor olacaktı.
Ağır değildi en azından. Zor bela yavaş yavaş inebilmiştim , gözümü korkutan merdivenlerden. İçimden kendimi tebrik ettikten sonra tebessüm ettim bu halime.

Kendime aferinimi de içimden yaptıktan sonra kimseyi göremediğim için evin aralık kapısından dışarı çıktım. İki tane araç vardı ve ikisininde barajı açıktı. Anlaşılan iki araç ile gidecektik. İleyda'nın kırmızı renkli aracına ilerledim ama gördüğüm manzarayla dudaklarımı büzdüm. Bagaj neredeyse kapanmayacak derecede doluydu. Kafamı dikkatle baktığım araçtan kaldırıp gelen seslere odaklandım. Bahçenin hemen dışında sesler geliyordu.

-Güvenliğimizi sağladığınız için teşekkür ederim." Bu onun sesiydi. Kime teşekkür ediyordu? Birkaç saniye geçmeden gelen bir diğer ses ile anlamıştım kime teşekkür ettiğini.

-Ülkemizin vatandaşlarına yaptığımız hizmetimiz için teşekkür etmenize gerek yok. Artık bizim buradaki işimiz bitti. İstanbul'da güvenliğinizi diğer meslektaşlarımız temin edecek." Konuştuğu kişi yan taraftaki polisler olmalıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 14, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KALBİN NEFESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin