6.YAŞAYAN VİCDAN

332 6 0
                                    

-Bana istediğin şekilde dokunamazsın anladın mı?!
Allah 'ım insanlar neden zorbaydı?
Ona bu cesareti ne ara vermiştim. Daha iki gün önce gördüğüm ve tanımadığım bir çocuk rahat bir şekilde kolumdan tutabiliyordu. Fakat buna izin verecek bir davranışta bulunmamıştım. Sanırım savsaklamıştı. Bana tuhaf bakmasına daha fazla dayanamayıp tersi yönde ilerlemeye başladım. Onun yüzünden beş dakika gecikmiştim ve ben derse geç kalmaktan nefret ederdim.
.
-Selamün aleyküm.
Başımı sıradan kaldırıp selam veren kişiye baktım.
-Aleyküm selam.
Dedim.
-Telefon numaranı alabilir miyim? Whatsappta sınıf grubu kuruyoruz da. "
Telefonu numaramı kızın uzattığı telefona yazdım.
-İsmin ne bu arada?
-Belkıs
Bu isme sahip biriyle ilk kez tanışıyordum. Hoşuma gitmişti ismi.
-Senin?
-Helya
-Memnum oldum Helya.
Belkıs ile kantine geçmiştik daha sonra.Birbirimizle sohbet edip nereden geldiğimizi neden burayı tercih ettiğimiz hakkında konuşmalar yapmıştık.Kendi evinden gidip geldiği için en kısa zamanda beni evine davet etmişti. Bu davetini seve seve kabul ettim bende. Ders başlayacağı için tekrar sınıfa döndük. Bugün sabah dışında, günüm oldukça güzel geçmişti.Dersim bittiğinde eve gitmeyi düşünüyordum ki fakültemin önünde bekleyen Gülsu'yu görünce şaşkın bir şekilde ona ilerledim.
-Helya!
Diye bağırırken el sallamayı ihmal etmiyordu. Gülerek yanına gittim.
-Neredeyse bir saattir sizi bekliyorum hanımefendi.
Yakınarak söylenmişti.
-Neden?
-Telefonun ulaşılmıyorda ondan.
Gözlerini devirdiğinde sanki benim gözlerim yerinden oynamış gibi hissetmiştim.
-Yapma gözlerin çıkıcak.
-Ha?
-Gözlerini devirdin.
-Bunun farkında değildim. Her neyse lafı değiştirme. Neden telefonun kapalı?
Telefonumun kapalı olduğundan bile haberim yoktu. Elim çantama gitti fakat telefonum orda yoktu. Zihnim geçmişe yolculuk yapmaya başlayınca en son Belkıs'ın benden numaramı istediğini fakat o zamanda telefonumu çıkarmayıp direk onun telefonuna numaramı yazdığımı hatırlıyorum. Peki öyleyse bu telefon neredeydi?
-Gülsu telefonum yok.
Endişeyle ceplerimide yokladım fakat yoktu.
-Sakin ol bulunur.Gel güvenliğe gidelim belki biri bulup bırakmıştır.
Önce benim fakültemin güvenliğine gittik ama orada bulamayınca kampüsteki güvenliğe gitmiştik fakat ordada yoktu. Telefonumda şifrenin olmamasının verdiği rahatsızlıktan dolayı endişeliydim. Çünkü ablam ve benim açık fotoğraflarım vardı galerimde. Bulan kişi kolaylıkla galerime girebilirdi.
-Helya büyük ihtimal yarın bulunur. Ama istersen polise gidebiliriz. "
Eniştem zaten polisti fakat daha erken olduğunu düşünüyordum. Yarın da bulamazsam eniştemle irtibata geçebilirdim.
-Hayır gerek yok. Yarın buluruz inşallah.
Gülsu 'nun arabasına doğru ilerledik.
-Bu arada beni neden bekliyordun?
O sıra arabanın kapısını açıp içeri giriyordum.
-Bugün İleyda' nın doğum günü. Şimdi oraya gidiyoruz. "
Dedikten sonra gaza bastı.
-Ne? Ben bilmiyordum ve hediyem yok. Ayrıca orası neresi?
Derken Gülsu'ya bakıyordum. Tamda batmak üzere olan güneşin ışınları turuncu saçlarına yansımış çok güzel bir renk ortaya çıkarmıştı.
-Hediyeyi dert etme zaten İleyda sorun etmez. Orası da üst katımız oluyor. "
Derken gülüyordu. Yabancı bir şarkı açtıktan sonra seside artırmıştı. Ona gelmek istemediğimi söylemeyi düşünüyordum fakat bunu anlamış gibi sesi yükseltmişti. Eminim ki parti tarzında bir doğum günü olacaktı ama o ortamda rahat edemeyeceğimi biliyordum.Aramızda çoğu şeyin farklı olduğunu biliyordum. Bu durumun onlarla aramıza engel olmaması için çabalıyordum ama umarım tökezlemezdim. Sadece yarım saatliğine gidip İleyda'ya tebriklerimi ilettikten sonra ordan derhal ayrılırdım. Bu düşünceyle kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.
Nihayet eve gelmiştik.Gülsu hemen odasına girip hazırlanacağını söylemişti. Ben zaten kendimi hazır hissettiğim için üstümdekileri çıkarmadım. Zaten yarım saat kaldıktan sonra çıkmayı düşünüyordum. İleyda'ya bir hediye alamadığım için kendimi kötü hissediyordum fakat aklıma bana hediye edilen ve hiç kullanmadığım şalım gelince koşarak odama gittim. Hala hediye paketinde duran hediyeyi sevinçle aldım. Odamdan çıkınca karşımdaki kızı bu denli farklı görmeyi beklemiyordum.
-Bir şey mi oldu?
Gülsu üzerini kontrol edip bir sorun olup olmadığına bakıyordu.
-Hayır sadece kıyafetin sanki fazla kısa. "Bunu dememeyi planlıyordum fakat ağzımdan çıkmıştı bir kere. Gülsu 'nun vereceği tepkiyi merak ediyordum.
-Ah Helya sende şu korumacı erkekler gibisin.
Derken kahkaha atıyordu. En azından terslememesine sevinmiştim.
-Hadi gidelim. İleyda durmadan arıyor. "
Evden çıkıp bir üst kata gittik. İleyda geç kaldığımızı söyleyip bizi direk mutfağa soktu. Gülsu kıyafetinin daha önemli olduğunu söyleyip yakınırken bende en azından bir uğraşım olduğu için mutlu olmuştum. Bardakları çerezleri ve meyvesularını hazırlamıştık hep birlikte. Salon dolmuş misafirler gelmeye devam ediyordu. Gelen kişilerin bakışlarını sürekli üzerimde hissediyor fakat aldırmıyordum. Aralarında en sade ve en kapalı olan ben olduğum için dolayısıyla bana trene baktıkları gibi bakmalarına hak veriyordum. Ama bir yandan da hak vermiyorum çünkü onların giyimini umursamayıp bakmadığım için bu bakışları bir taraftan hak ettiğim söylenemezdi.
Gülsu pastayı da salona götürmüştü. Ben mutfakta olan işleri hallederken odaya taşınması gerekenleri de Gülsu götürüyordu.
-Helya tamam bitti. Gerçi İleyda hanımın hizmetçiliğini yaptığım için bende bittim ama parti asıl şimdi başlıyor. Gidelim salona."
Dedikten hemen sonra elimi tutup beni zorla salona çekmişti.Yine bakışlara maruz kalmıştım. Hatta bazılarının bu kızın burda ne işi var şeklindeki fısıldamalarını da duymuştum. Fakat sabır kelimesini dilime döktüm. Sabret Helya birazdan gidiceksin buradan.
-Oo kimler varmış burada. "
Sesin sahibine döndüm. O sıra yanımda Gülsu'yu göremeyince kendimi yalnız hissetmiştim
-Nasılsın?
Kerem denen çocuğu hiç duymamış gibi yapıp etrafa bakıyordum. Dans eden çiftleri ardından daha ilerisini yapanları görünce olduğum yerde daha fazla duramayacağımı anlayıp lavaboya koştum. Kapıyı üzerime kilitledim.Slov müziği değiştirmişlerdi. Şimdi evin içinde bomba düzeyinde bir şarkı çalıyordu. Gülsu nereye gitmişti. Aklım Gülsu 'ya takılmıştı. Elimi soğuk suyla yıkadıktan sonra aynadan kendime baktım.
-Ne yapıyorsun Helya? Senin burda ne işin var?
Kendimle yaptığım muhakemeden sonra aklım başıma gelmişti. Parti başlamadan önce hediyeyi verip gidebilirdim fakat neden burada durmaya devam ediyordum?
Kilidi hızla açıp lavabodan çıkmayı düşünüyorken kafamı çarptığım bedenle o bedene büyük bir hasar vermiş olmalıydım. Çünkü çok sert biçimde çarpmıştı. Bu aralar ne çok sakar olduğumu düşünerek çarpmış olduğum kafamı kaldırırken artık bu durumun canımı sıktığını farkettim.
-Sen?
Arda denen çocuğu artık gerçekten görmek istemiyordum. Her çarptığım insanın o olmasından canım sıkılmıştı. Ben bu aralar neden birine çarpmadan duramıyordum. Sanki bunlar kasıtlı ayarlanıyordu fakat öyle bir ihtimal çok saçma olurdu.
Fakat yinede bir şekilde onunla yolumuzun kesişmesi hoşuma gitmiyordu. Çarptıktan hemen sonra geriye adımlamıştım. Aramızda çok olmasada mesafe vardı.
-Fatih!
Arkadan birinin bağırmasıyla Arda o tarafa dönmüştü. Daha sonra Fatih diye seslenen kişi yanımıza gelmişti.
-İçki olmicak demiştin.
Diyen kişinin gözleri bana çevrilince kaşlarını çattığını gördüm.
-Şimdi de kızımı sıkıştırıyorsun?
Arda bu cümleyle sinirlenmiş çocuğun yakasına yapışmıştı. Onları film izlermiş gibi izlemeye daha fazla devam edemeyecektim. O yüzden yanlarından ayrılıp mutfağa geçtim. Fakat masada gördüğüm ve az deminki çocuğun içki olmicak demesi aklıma gelince ayağımın altındaki fayansın bır anlığına kaygan olduğunu hissetmiştim sanki. Tutunacak yer olarak tezgaha dayandım. Bu ortamda kalıp günaha girmeyi istemiyordum. Son süratle evden çıkıp gitmeyi düşünüyordum ama bir anda karşıma çıkan Gülsu'yu görmeyi beklemiyordum.
-Gülsu? Neden ağlıyorsun?
Gülsu ayakta duramayacak haldeydi. Onu ikinci defa böyle ağlarken görüyordum. Ortamdaki müziğin sesi başımı ağrıtmıştı. Kalabalıktan uzaklaşıp Gülsu 'yu eve doğru götürmek için dış kapıya ilerledim. Ayakkabılarımızı girişte çıkarmadığımız için direk kapıdan çıktık.
Gülsu' yu eve getirdikten sonra salona geçtik. Ağlamaları kesilmemiş aksine daha çok ağlıyordu.
-Beni kabul etmedi.
Zar zor duyabildiğim tek cümle buydu. Gidip mutfaktan su getirdim. İçirdikten sonra sakinleşmişti.
-Gülsu İleyda'yı çağırmamı ister misin?
Elini hayır manasında salladı.
-G-gerek yok. "
-Uyumak ister misin?
-Helya ikinci defa beni reddediyor. Ben onun için bu kadar süslendim fakat yüzüme dahi bakmıyor."
Bu erkeklerin kızlara çektirdileri ve kızların da bu aptal erkeklerden hoşlanmalarını anlamaya çalışmak gerçekten iğrençti.
-Gülsu sadece bırak. Sen daha önemlisin.
Bu konu hakkında söyleyecek başka bir şeyim yoktu. Bu tür ani istekler ve hevesler geçiciydi. Özellikle geçici bu dünyada her şey geçiciydi.Belki hiç aşık olmadığım için bu olaya karşı bu denli soğuk ve serttim bilmiyorum ama olması gerekenin bu olduğunu da biliyordum.
-Yapamam.
Derken kafasını koltuğa yasladım. Fısıltı halinde devam eden cümlelerini duyamıyordum. Artık uyumuştu. Yeni tanışmış olsakta Gülsu 'nun kırılgan yapısı kendini belli ediyordu. Olaylardan çabuk etkilenen birisi. Aslında benim de ondan farkım yok ama kamufle etme gücüm daha yatkın bastığı için bu kırılgan yapımı saklayabiliyordum.
Hayattan daha çok şey öğreniyorduk ve daha da öğrenecektik.
Gülsu 'nun üzerini örttükten sonra saate baktım. Gece ona doğru geliyordu. Koltukta yatmasına içim elvermediği için hemen karşısındaki kanepeyide kendim için hazırladım. Kafamı yastığa koyduktan sonra bugün yaşadıklarımı düşündüm. Sabah Arda'yla geçen tatsız münasebetim ardından telefonumun kaybolması ve kendimi içkili bir ortamda buluşum.
Allah'ım sen doğru yoldan şaşırtma bizi.Aslında bugün tamda dünya nefisleriyle iç içeydim ve onlardan zerre etkilenmediğim için hamd ettim. Sonuçta değil miydi bu nefis açlıkla sınanan?Bazen yaptığımız yanlışları kolayca doğru kabul ediyorduk zerre yanlış olabileceğinden endişe duymadan. Fakat insan yanlışa tekabül edince fark etmesede vicdanı ona ufaktanda fısıldıyor. İman derecesi yüksek olanlar bunu net olarak algılayabiliyorken düşük olanlar ise basit bir fısıltıdan ibaret sayıp zayıflığın belirtisi olarak algılıyordu. Halbuki içimizdeki vicdanı yok sayamazdık. Yaşıyordu vicdanımız ama biz hep öldürmeye çalışıyorduk, çalışıyoruz . Nefisle vicdan hep bir çarpışma eşiğinde. Kimi zaman oluyorduki bunu çok net hissediyordum. Allah'ım bizi her daim, islam çemberi içerisinde uyanık kullarından eyle.
.
Sabah gelen patırtı sesleriyle uyanmıştım.Koltukta yatmıştım ama gayette huzurlu uyanmıştım. Bir kez daha hamd ettim uyanabildiğim güne.
Tekrar patırtı sesi gelince yerinde olmayan ve büyük ihtimal mutfakta olan Gülsu'nun yanına gittim fakat gördüğüm manzarayla adeta şaşkınlığımı dile getirdim.
-Gülsuu bu halin ne?
Bir yandan da yüzü gözü çikolata ve un içindeki haline gülüyordum. Elindeki camda duran hamuru karıştırırken bana döndü.
-A uyandın mı? Yoksa ben mi uyandırdım. Özür dilerim tatlım biraz dağınık çalışırımda.
Endişesini dile getirirken bile komik duruyordu. Kafamı onaylamazca salladım.
-Hiç sorun değil de bu hazırlıkları neden yapıyorsun? Birisini mi davet ettin?
Camdaki hamurdan bir kepçe alıp ocaktaki tavaya dökerken konuştu.
-Hayır senle ben yicez. Çikolatalı kek yaptım. Şimdide pankekk! "
Derken sevinçle bağırdı. Gülsu'nun ruh haline gerçekten yetişemiyordum. Daha dün kollarımda ağlarken bu sabahki neşesi beni biraz endişelendirmişti.
-Gülsu şey.. Sen iyisin değil mi?
Bir an soruma pişman oldum. Öyle bir baktı ki sanki ona deli demişim gibi. Tam özür dilemek için ağzımı açıyordum ki dediği şeyle şaşırdım.
-Helyacım artık gerçek Gülsu ile tanıştın. Yani ben... Ben böyle bir kızım. Bir gün ağlarım ertesi gün saçma bir şekilde gülerim tabi ikizler burcu olmanın özellikleride etkiliyor herneyse hadi sofrayı hazırlayalım. "
Gülsu'nun konuşması bana Melis'i hatırlatmıştı. Melis'te ikizler burcuydu ve gerçekten bir günü bir gününü tutmuyordu. Bir gün asabi davranışlar sergilerken ertesi gün çok mutlu davranışlar sergiliyordu. Ona yetişmekte zorlanıyordum ama bunun arkadaşlığımızı zerre etkilenmesine izin vermiyordum.
Arkadaşlık mı?
Kandırma kendini Helya onunla artık arkadaş falan değilsiniz.
Bu ağrıma gitsede gerçekti.
-Helyaaa
Seslenen Gülsu ile kendime geldim.
-Senin bugün okulun yok mu?
-Var ama öğleden sonra.
-İyi isabet olmuş bunları tek yiyemezdim zaten.
Bir yandan da masayı kurmak için siliyordu. Bende dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladım.
.
Otobüsten nihayetinde inmiş kampüse adımlıyordum. Kartımı bastıktan sonra içeri girdim. Hava henüz soğumaya başlamadığı için çoğu kişi dışarıdaydı. Kimisi kafelerde kimisi çimenlerde arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Kendi fakültemin olduğu tarafa gidiyordum bende. Tak tak gelen topuklu ses tam önümde durmuştu. Kafamı kaldırıp kim olduğuna bakacakken sağ elinde telefonumu havaya kaldıran Melis'i gördüm fakat şaşkındım. Telefonum neden onun yanındaydı?
-Bu telefonun Arda'nın yanında ne işi var? "

KALBİN NEFESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin