17' (Özel Bölüm)

461 60 55
                                    

Uzun bir bölümle karşınızdayııım

Güzel okumalar

---

Hayatınızda kaç kişi sizi tam olarak anlar? Daha doğrusu cidden anlar mı yoksa hepsi sadece laf ebeliği mi?

Anladım, anlıyorum, seni anlıyorum. Bu sözcükler, karşımızdaki kişi bizimle aynı olayları yaşamadığı sürece laf ebeliğinden başka bir şey değil.

Yaklaşık 9 yaşlarındaydım. İlkokul 2. sınıfın başlarında annemi kaybetmiş, beni bekleyen tüm zorbalıklarla karşı karşıya kalmıştım.

Annem öldüğünde her yanıma gelen aynı şeyi söylüyordu, "seni anlıyoruz.." Bir insan yaşamadığı şeyi nasıl anlayabilirdi?

Annemin ölümünden yaklaşık 1 ay sonra babam yeni bir kadınla evlendi. Üvey annem olacak o kadın annemi özlediğimi her söylediğimde beni karanlık odaya kitler sabaha kadar çıkarmazdı.

Annemin bilekliğini her gördüğünde babama " şu çocuğa bak gay gibi annesinin bilekliğini takmış " der babamdan saatlerce dayak yememi sağlardı.

Annemin eşyalarını yakar, kokusunu unutturmak için elinden geleni yapardı. Oysaki ben annem onu unuttuğumu düşünmesin diye en sevdiği bilekliğini takar okula öyle giderdim.

Üvey annemin babama dediklerinden sonra okulda da herkes bana gay damgasını vurmaya başlamıştı.

Babam okulun kıdemlilerindendi ve nasıl oldu bilmiyorum ama bir şekilde babamın aklındaki bu düşünce yayılmıştı.

Artık babamdan evde yediğim dayaklar yetmiyormuş gibi okuldaki yerden bitmelerinde zorbalıklarıyla yüzleşmek zorundaydım.

2. sınıfın bitmesine yaklaşık 2 hafta kalmıştı. Akşam üvey annem beni odaya kitlediği için uyuyamamış, yorgunluğundan dolayı tenefüste kestirmek istemiştim.

Keşke kestirmez olaydım. Gözlerimi açar açmaz ne göreyim, annemin bilekliği artık bende değil.

O an tüm dünya başıma yıkılmış gibi hissettim. Her yerde bilekliğimi alan kişiyi aradım. Buldum mu? Tabiki.

Kim bilekliğimi ne yapsın? Onların tek derdi beni kendilerine çekip tekrar zorbalık yapmaktı. Yapmışlardı da.

Bilekliğimi almak için ne kadar çabalasam da yeterli olmamıştı.

O kadar çok dayak yemiştim, o kadar çok canım acıyordu ki hiçbir şey hissetmiyordum. Tek duyduğum,

" Annesiz ibne, annesiz olmanın cezası işte bu. " olmuştu.

Taa ki yanımızda beliren siyah saçlı ortaokul olduğunu düşündüğüm çocuğun gelip yanımdakilerle konuşmasına kadar.

O zamanlar okulumuzun hem ilkokul hem ortaokul bölümü vardı. Büyük olduğu için sanırım yanımdaki çocuklar gitmişti.

O ise onlar gidince yanıma gelmiş beni kucağına alarak revire götürmüştü.

Yüzümdeki her noktaya nazikçe pansuman yapıyor yaralarımı siliyordu.

" Daha iyi misin? "

" Biraz canım acıyor ama ben alıştım."

" Hayatta alışmak diye bir şey yoktur küçük çocuk. Vazgeçmek, korkmak vardır. "

" Neden bana yardım ettin? Hem sen nerden bileceksin. Senin annen öldü mü ki? "

" Hayır, ama biliyor musun? İnsanlara karşı direnmeyip korkaklık edersek onlar da bize zorbalık etmeye devam eder" dedi bana ilaç içirip.

My Safe Place - MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin