Bütün gece düşünmekten uyuyamamıştım, aynaya baktığımda berbat görünüyordum. Aklım hala boşalan ayak işleri çalışanın yerine birini alıp almadıklarındaydı. Google açıp ayak işleri çalışanının kriterlerine baktım. En az lise mezunu olması şartı vardı. Ben üniversite mezunuydum hatta yüksek lisans yapacaktım ama hiçbir üniversite almamıştı. Mesai saatleri esnekti. Bende mesai saatleri ile ilgili bir madde yoktu. Bu durum içime biraz kurt düşürmüştü. Maaş miktarına bakınca düşük olduğunu görmüştüm ama ben normal bir maaş alacaktım. Yine de kafamda bir sürü soru işareti vardı. Ayak işleri çalışanı ofiste getir götür işlerini yapan, çalışanlara kahve veren, fotokopi çıktı gibi şeylerle uğraşan kişiydi. Tanrım lütfen bu kişi ben olmayayım lütfen.
Pazar günü alışveriş merkezinin kalabalığına yakalanmamak için alışveriş olayını sabah erken saatte yapmaya karar vermiştik. Öğleden sonra ise Felix'in kuaförüne gidip biraz bakım yaptırcaktık.
Buzdolabım boş olduğu için dışarıdan bir şeyler atıştırmak en iyisi diyerek cüzdanımı ve telefonumu alıp çıktım. Yeni taşındığım için çevreyi pek bilmiyordum. Evin yerini, tamamen iş yerine odaklı olarak aramıştım ve şans eseri oturduğum daireyi bulmuştum. Oturduğum apart genelde benim gibi çalışanların ya da maddi durumu biraz daha iyi olan öğrencilerin kaldığı bir aparttı.
Biraz ilerledikten sonra karşıma çıkan kafe ile sevinmiştim. Hemen içeri gidip gözüme çarpan kruvasanlardan bir tane aldım. Kahvemi ve kruvasanımı alıp durağa gelmiştim. Otobüsün gelmesine 15 dakika vardı, kahvaltımı rahat rahat yapabilirdim. Büyük hevesle ısırdığım kruvasan tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Tadı hiç hayal ettiğim gibi çıkmamıştı. Sırf aç kalmamak için kendimi zorlayarak elimdekileri yedim. Gün nedense kötü başlamıştı.
Bindiğim otobüsün aşırı kalabalık olması bugünün kötü geçeceğinin ikinci alametiydi. Felix seni evden alayım demişti; ama ben ısrar o yorulmasın diye alışveriş merkezinde buluşalım demiştim. Sonradan pişman olsam da iş işten geçmişti. Tam inmek üzereyken Felix mesaj atmış geldiğini haber vermişti. Bende hemen inmiş ve buluşacağımız yere hızla ilerlemiştim.
İkizimi görünce koşarak boynuna atladım. Bizi böyle görenler manyak mı bunlar diye, tuhaf tuhaf baksalar da böyle olmayı seviyorduk. Liseden bu yana birbirimizi tanıyorduk. Lise sonda annesinin vefatından sonra annem uzun süre bizim evde kalması için onu zorlamıştı. Her zaman, 'bir meslek sahibi olduysam annen sayesinde,' derdi. Hem benim için hem de ailem için çok kıymetliydi. Yufka yürekli ve sevgi dolu bir kalbi vardı.
"Bebeğim özlemişim seni!"
"Ben de ay elma yanaklım, dur bir ısırayım seni ya"
"En sona ısırsan olmaz mı bütün gün yanaklarımda diş izi ile gezmek istemiyorum!" Felix kocaman kahkaha atmıştı. Ve ben onun kahkahasını ne kadar özlediğimi fark etmiştim.
"Jisung ne kadar mutluyum bir bilsen, içim içime sığmıyor artık aynı şirkette çalışacağız."
"Ben de çok mutluyum ama tek sorunum hangi pozisyonda çalışacağım?"
"Ah dün Seungmin'e mesaj attım ayak işleri yapacak personel alınacak mı diye?"
"Seungmin kimdi?"
"Bay Bang'ın asistanı, her şeyi bilen tek kişi diyebiliriz."
"Ne dedi peki?" Bir yandan konuşuyor bir yandan mağazalara giriyorduk.
"Ayak işleri elemanı almayacaklarmış. Bay Bang çalışanların ayak işleri çalışanına zorbalık yaptığını fark etmiş, o yüzden 'herkes o koca kıçını kaldırıp kendi işini yapsın,' demiş"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduation Speech/Minsung
Fanfiction"Özellikle işsiz misiniz vizyonsuz musunuz yoksa beyinsiz misiniz diyerek gayet yüksek puanlarla mimarlık bölümünü kazanan bizleri her ders ezikleyen Minho hocaya asla teşekkür etmiyorum." "Son olarak gerekli gereksiz her şeye para harcayan ama bize...